​Alkışlar Fenerbahçe'ye!..

Bu maç Fenerbahçe açısından 3 bakımdan çok büyük önem taşıyordu...
1’incisi; Galatasaray ile oynanan derbilerin sonuçlarının şampiyonluklar ile kupalardan daha önemli olması.
2’ncisi; Amsterdam hayali yüzünden, Şampiyonlar Ligi’ne ikinci olarak katılabilme olayını tehlikeye girmesi.
3’üncüsü de; “Şampiyon Galatasaray ise, ben de Fenerbahçe olarak şampiyon yenerim” demenin ve aynı lafları milyonlarca taraftarına dedirtmenin popülist duygusunun ağır basar hale gelmesi…
Zaten Başkan Aziz Yıldırım’ın son açıklamalarına baktığınızda Galatasaray’ı yenmenin Türkiye Kupası’nı kazanmak kadar önemli olduğunu belirttiğini anlayabiliyorsunuz...
Başkan Yıldırım’ın son konuşmalarında Ziraat Türkiye Kupası’nı almayı küçümseyen Şampiyon Galatasaray’ın yöneticilerine cephe açmasında da derbinin çok şeye gebe olduğunu görebiliyoruz.
Bilmem hatırlar mısınız Kanarya’da Galatasaray’a mağlup olan yönetimler kongreye gider, antrenörler ise maç bitimi istifa ederlerdi! Ancak Başkan Yıldırım’dan bu yana bu olaylar bitti, çünkü Fenerbahçe’nin yönetimsel bazda istikrara ihtiyacı vardı, gerçekleşti...
Antrenör konusu ise, yönetimlerin tekelinde olduğuna göre, bu konuda fazla laf salatası yapmak istemiyorum!
Yukarıda hep Fenerbahçe’nin hedeflerini anlattık ama Galatasaray’ın da bu derbide özel bir durumu vardı...
14 yıldır Kadıköy’de kazanamayan Cim-Bom, Fenerbahçe’yi devirip 19’uncu şampiyonluğunu anlamlı bir galibiyetle taçlandırmak istiyordu. Bu bakımdan da Eboue’nin, Selçuk’un, Burak’ın, hatta Drogba’nın sinirsellikleri dikkat çekiyordu.
Kanarya’da Gökhan’ın, Hasan Ali Kaldırım’ın, özellikle de Volkan ve Emre’nin sinir katsayılarını yüksek olarak gösterebiliriz.
Fenerbahçe’de sarı kart cezalısı Baroni’nin olmayışı olumsuz bir durum tabii ki!
Fatih Terim’in de Sneijder’in yerine Elmander’le oyuna başlaması ve bir haftadır medya  tarafından “Kanarya’ya.gitti.gidiyor.com” durumuna düşürülen Melo’yu devreye sokması bir hayli şaşırtıcıydı!
İlk 23 dakika Fenerbahçe’nin saldırısını, Galatasaray’ın da oyunu istediği şekle sokabilmek için meşin yuvarlağı orta sahada hapsedip ani kontrataklarla gol arama isteği söz konusuydu.
Ancak 24’üncü dakikada Cüneyt Çakır, Gökhan, Drogba’nın göğsünde yumuşattığı topun istem dışı eline değmesini görüp (!) penaltı noktasını gösterdi. Burak’ın vuruşu durumu 1-0 yaptı.
Gol sonrası Fenerbahçe çaba sarf etmedi. Aynı oyununu sürdürdü ama trajikomiktir Galatasaray geri çekildi. Kanarya da bir anda kendini Cim-Bom ceza alanında daha fazla bulmaya başladı... İlk yarım saattir adında bahsettirmeyen ve saklanan Webo, 33’üncü dakikada şapka çıkartan golünü atıp durumu 1-1 yaptı. Aslan şaşkındı ve Kanarya’ya bu sefer yarı alanını Muslera’ya kadar açtı...
36’ncı dakikada sahanın yıldızı kara elmas Webo, durumu 2-1 yaptı... Bu golde Webo’nun Eboue’yi arkadan ittiği itirazları vardı ama Cüneyt Çakır’ın Fenerbahçe aleyhine verdiği penaltıyı telafi ettiğine inanıyorum ben.
Gelelim ikinci yarıya...
Futbol kadar, asabiyet savaşı vardı bu 45 dakikada sahada.
Fenerbahçe farkı arttırabilir, ama Galatasaray da gol atabilirdi.
Olmadı, iki takım da bol pozisyon ve tempoya rağmen skoru kabul etti.
Çünkü ‘derbilerde Kadıköy’ün mutlak kralını’ dün akşam da değiştirmek çok zordu.

SON VE ÇOK ÖNEMLİ NOT: Volkan ve Sabri’nin kırmızı kart görmeleriyle sonuçlanan, maçın uzatma dakikalarında yaşanan tüm olayları, nazar boncuğu olarak görüyorum. Ama keşke olmasaydı!.. Yaşanan olaylar Fenerbahçe'nin haklı galibiyet ve galibiyet gururuna toz kondurmaz!..

Önceki ve Sonraki Yazılar