Yumruklu demokrasi!

“...Güneydoğuda nasıl bir Vandalizm sahnelendi. Hepimizin gözleri önünde. Kimse elde molotof yüzde maske demir bileyeler, sopalarla bir kalkışma psikolojisi ile halkı silahlı mücadeleye tahrik ederek Suriye’ye benzer görüntüler yapmak isterse devlet gereken önlemleri alır...”
“...6-7 ekimin provokatörü HDP’lilerle CHP yan yana geldi. Birlikte Meclis’in o vakur ortamını kirlettiler...”

Başbakan Ahmet Davutoğlu, dün AKP Belediye Başkanları İstişare ve Yönlendirme Toplantısı’nda kurdu bu cümleleri. Birkaç kelimesinin altını kalınca çizelim.
“Vandalizm”, “demir bilyeler”, “sopalar”, “ halkı tahrik etmek”, “Meclis’in vakur ortamını kirletmek”...

***

Meclis Genel Kurulu’nda Salı gecesi yaşanan büyük kavgada Davutoğlu’nun tarifini yaptığı suç aletlerinin benzerleri iktidar üyeleri tarafından muhalefet milletvekillerine karşı kullanıldı.
Molotof yoktu belki ama demir bilye yerine gong, sopalar yerine başkanın tokmağı, taş yerine fırlatılan su şişeleri, stenograf sandalyeleri vardı.
İktidar vekillerini söz konusu “silahlarla” mücadeleye kışkırtan da bizzat partinin ileri gelenleriydi.
Görüntüler Suriye benzeri değildi ama Tayvan, Güney Kore parlamentolarını da aratmadı.
Beş CHP ve HDP’li milletvekili yaralı, onlarca kadın ve erkek milletvekili psikolojik şiddet mağduru. Vekillerin can güvenliği tehlikede. Kafasına tokmak yediği için kask ile Meclis’e gelen milletvekilleri var artık...
TBMM’de gereken önlemi kim alacak? Bir İç Güvenlik Yasası da Meclis’e gerekmez mi?
Hatırlayın, 2001’de dönemin iktidarı İçtüzük değişikliğini geçirmek isterken çıkan kavgada Şanlıurfa Milletvekili Fevzi Şıhanlıoğlu hayatını kaybetmişti.
Bir de kavganın sokağa sıçraması var.
Meclis’te şiddetin şakaya gelir yanı yok!

***

Başbakan Güneydoğu’daki “Vandalizmden”, Ankara’da “Meclis’in vakur ortamını kirletenlerden” bahsediyor.
Kim onlar? Davutoğlu kimleri kastediyor?
Sıklıkla demokrasiyi rafa kaldırıp, Türkiye’yi üçüncü dünya ülkelerinin parlamentolarında bile artık rastlanmayan görüntülere mahkum edenler kim?
Meclis’e “yumruklu demokrasiyi” hangi anlayış dayatıyor?
Çok uzağa gitmeden anımsayalım....

***

3 Şubat 2010... TBMM Genel Kurulu. Dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer hakkındaki gensoru görüşülüyor.
MHP’li eski bakan Osman Durmuş, Başbakanın eşinin GATA’ya alınmadığını anımsatıp “Peygamber olarak kabul edilen bir Başbakanın eşini nasıl hastaneye almazsınız” cümlesini kuruyor.
Sataşma gerekçesi ile söz alan dönemin Başbakanı Erdoğan kıpkırmızı yüz ifadesi ile “Eşime laf atamazsın, bu edepsizliktir, ahlaksızlıktır” diye bağırıyor.
Bir anda ortalık karışıyor. AKP’liler MHP’lilerin üzerine yürüyor. Dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ da gözlüğünü ve ceketini çıkartıp, “Gel lan buraya” diyerek Durmuş’a vurmak üzere koşarken güçlükle engelleniyor. Yumruklar, tekmeler konuşuyor...

***

8 Şubat 2012... TBMM Genel Kurulu. AKP, muhalefetin sesini kısmak için İçtüzük değişikliğini çıkartmak istiyor. CHP ve BDP’li vekiller 5 saat kürsü önünde direniyor.
AKP’li Yahya Akman kürsüyü zorluyor, ortalık karışıyor. 200’e yakın milletvekili öbek öbek yarım saat boyunca kavga ediyorlar.
Muhalefet milletvekilleri yumruklanıyor. Burunlar kırılıyor, gözler morarıyor, kaşlar açılıyor...

***


11 Mart 2012... TBMM Milli Eğitim Komisyonu. AKP iktidarının ısrarla çıkartmak istediği 4+4+4 yeni eğitim modeli teklifi görüşülüyor. 6 günde 6 maddeyi zor geçiren iktidar milletvekilleri kürsünün önünde barikat kuruyor.
Komisyon Başkanlığı koltuğunda Nabi Avcı oturuyor. Muhalefete söz verilmiyor. 19 madde yarım saatte hızlıca okunarak geçiriliyor. CHP ve MHP tepki gösteriyor. Yumruklaşma başlıyor.
CHP Sinop Milletvekili Engin Altay yere düşüyor, AKP’li vekiller tarafından tekmeleniyor. Kameramanlar yumruklanıp, dövülüyor. Muhalefet vekilleri Meclis tarihinde ilk kez “Faşizme karşı Omuz Omuza” sloganları atarak komisyonu terk ediyor.
30 Mart 2012... TBMM Genel Kurulu. 4+4+4 teklifi bu kez genel kurulda ele alınıyor. CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ile AKP’li Mehmet Metiner tartışıyor. Metiner, Ağbaba’ya tokat atıyor, boğazını sıkıyor.

***

30 Nisan 2013... Genel Kurul’da CHP’li Kamer Genç, dönemin Bakanı Fatma Şahin’in Atatürk’ün adını kullanmadan Çanakkale Savaşı’nı anlatmasını eleştiriyor, “Atatürk olmazsa ya siz Fransız vatandaşı olurdunuz ya da Osmanlı’da bir gerçek vardır hatırlatayım. Fesli bir adamın arkasından dört kadın giderdi. Atatürk’e bu kininiz nedir?” diye soruyor.
AKP Tokat Milletvekili Zeyit Aslan, kürsüye fırlıyor ve “Öldürürüm seni p....” diye haykırıyor, ağır küfürler savuruyor, yumruklar konuşuyor...
6 Temmuz 2013... Genel Kurul’da Taksim Gezi Parkı direnişi konuşuluyor. CHP’li Özgür Özel, Taksim’de palalıların, vatandaşlara saldırmasını eleştiriyor.
Bakan Bekir Bozdağ, bu soruya yanıt vermeyince tartışma çıkıyor. Küfür ve yumruklar konuşuyor, milletvekilleri yaralanıyor.
17 Ocak 2014... Meclis Adalet Komisyonu... İktidarın yaşamsal gördüğü HSYK teklifi görüşmelerine Yargıçlar Sendikası Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu da katılıyor.
AKP’li vekiller “Provokatör, milletin kürsüsüne gidemezsin” diyerek üzerine yürüyorlar. AKP’li Zeyid Aslan, Eminağaoğlu’na uçan tekme atıyor..

***

Meclis’in dört yıl geçmişine yayılan şiddet bilançosu ağır. İktidar vekilleri bırakın özür dilemeyi “Birkaç yumruk attım” diyerek övünebilecek bir ruh halini sergileyebiliyor.
Tablo “gözdağı verme”, “dayakla hizaya getirme”, “tekme ile iş yaptırma” anlayışının giderek yaygınlaştığını, egemen hale geldiğini, kavganın artık sıradanlaştırıldığını ortaya koyuyor.
Tam bir “yumruklu demokrasi” dayatması...
Şiddete karşı gereken önlemleri almak için “şiddete başvurarak” yasa çıkartamaya çalışmak hangi demokraside var?
Ne diyordu Başbakan Davutoğlu dün?
“Şiddetin yaygınlaşmasına izin vermeyeceğiz”
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay bu sözleri duyunca acı acı gülümseyerek şöyle diyordu:
“Önce Meclis’te şiddeti önlesin. Her işi kavga ile yapmak istiyorlar. Önce Meclis’teki bodyguard vekillerini, kavga timlerini zapt ederek başlasın.”

Önceki ve Sonraki Yazılar