Yunanistan: Siesta, kriz ve Türkler

“Yunanistan battı. Aşırı memur var. Yunan vatandaşları az çalışıyor. Yapacağımız tek şey Türkiye gibi bankaları, demir yollarını özelleştirmek” Bu sözleri iki sene önce Türk asıllı ve PASOK (Pan Helenik Sosyalist Partisi) Milletvekili Çetin Danacı söylüyordu.

Yunanistan’da pek çok kişiden bu tür kendilerini suçlayan değerlendirmeler duydum. Bunların çoğuna katılmadığımı söyledim. Yunanistan 2000’li yıllardaki Türkiye gibi sistemin ve Avrupa Birliği'nin güçlülerinin kıskacı altında. Derviş, Türkiye’ye krizden çıkış için “on beş günde on beş yasa” önermişti. Sonucu bugün daha net görüyoruz. Fabrikalarımız özelleşti. Birçoğu kapandı.

Bildiğimiz gibi bu kriz kapitalist sistemin krizi. Hepimiz bunun mağduruyuz. Yunanistan, Avrupa Birliği (AB) üyesi. Özellikle tarım alanında AB’den paralar alıyor. Yunanistan’da da bu paraların adeta bağış gibi algılandığını gördüm. Almanya, Fransa ve İngiltere’nin patronlarının bu birlikten çok şey kazandıkları ve bu paraların kimseye kara gözü ve kaşı için verilmediği bizde de Yunanistan’da da çoğu kimse tarafından algılanmıyor.

Gelelim siesta’ya. Temmuz ayında saat 14.30’da işyerleri, (restoranlar vb. hariç) kapanıyor. Salı ve perşembe 18.00’da tekrar açılıyor ve 21.00’de kapanıyor. Resmi daireler ise 14.30’dan sonra hiç açılmıyor. İtalya, İspanya hatta Kıbrıs’ta (KKTC dahil) bu sistem geçerli. Bence çok akıllıca bir sistem. Bizde insanlar sabah dükkân açıp, gece yarılarına kadar çalışıyorlar. Bunun neresi iyi. Siesta keşke bizde de olsa. Ancak Yunanistan’daki ağır kriz sonrası bu bile tembellik olarak değerlendiriliyor. Gelelim AB istatistiklerine. EUROSTAT verilerine göre, haftalık ortalama çalışma saatleri AB 27 ülkesi ortalaması olarak 41,8 saat, Yunanistan’da 43.7, Almanya’da 41.7, Fransa’da 41 saat. En gelişmiş ülkelerden olan Norveç’te 39.2, Türkiye’de ise 53.7 saat. Demek ki Türkiye ve Yunanistan’da inanılanın tersine en fazla çalışıyor. (epp.eurostat.ec.europa.eu)

Yunanistan için ikinci iddia ise aynen Türkiye için de yapılmış olan memur oranının fazlalığıdır. Yunanistan’ın bu konudaki uluslararası kaynaklardaki verileri epeyce eksik. OECD tarafından 2007 yılında yapılmış araştırmada Yunanistan için sadece 1998 yılına ait veriler var. Bunlara göre, Yunanistan’da kamu çalışanlarının tüm çalışanlar içindeki payı % 6.1, Türkiye’nin ise % 8.8, halbuki bu oran Fransa’da % 18.3, Almanya’da % 11.3, ABD’de %13.9. (OECD, 2007, Towards Better Management of Government, http://www.oecd.org/dataoecd/11/61/38134037.pdf)

Batı Trakya’da kriz etkisi ile fabrikalar kapatılıyor. Bir şeker fabrikası ve salça fabrikası kapandı. Bundan Fransa ve Almanya’nın şeker şirketleri çok memnundurlar. AB’nin büyük şirketleri krizden yararlanıyor.

Şüphesiz Yunanistan bürokrasisinin çok övülecek bir yanı yok. Kamu kaynakları bizdeki gibi iyi kullanılmıyor. Ancak sorun şimdi bu değil. Sistem Yunanistan’a dişini geçirmiş. Yunanistan’a, yaratılmasında rolü olmadığı küresel krizin faturasının önemli bir kısmını ödettirmek istiyor. Bunun için de Yunan vatandaşlarında suçluluk duygusu yaratacak şekilde bir psikolojik harekât yürütüyor. Bunda da oldukça başarılılar.

Önceki ve Sonraki Yazılar