'Özgür günlerde görüşmek umuduyla'

'Özgür günlerde görüşmek umuduyla'

Gazeteci Sibel Bahçetepe 'birlikte ağladık, birlikte güldük' dediği yakın dostu Pınar Aydınlar'ı cezaevinde ziyaret etti.

Halk müziği sanatçısı ve HDP PM üyesi Pınar Aydınlar 7 Haziran seçim döneminde İzmir'de yaptığı konuşmalar nedeniyle 10 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Pınar Aydınlar'ı gazeteci arkadaşı Sibel Bahçetepe Bakırköy Cezaevi’nde  ziyaret etti. 

Sibel Bahçetepe ziyaretine ilişkin şu açıklamaları yaptı: 

Pınar Aydınlar, tutuklanacağını bile bile Türkiye’ye geldi ve 15 Mayıs Salı günü Atatürk Havalimanı’nda gözaltına alınarak tutuklandı. O gün şunu söylemişti: “Ülkemiz zindanlarını Avrupa’nın süslü sokaklarına değişmem! Dönüş vakti, özgür günlerde görüşme umuduyla.”

Şimdi bizim özgür günler için geri sayımımız başladı. En son sıkı sıkıya sarılarak cezaevi aracından yolcu etmiştim onu Bakırköy Cezaevi’ne. Bu kez yolculadığım yere ben gidiyorum. Günlerden 12 Haziran Salı. Bir aydan sonra Pınar’ın yüzünü ilk kez göreceğim. Bugün benim için çok erken başladı. Kapalı görüş ile yaklaşık 25 dakika telefonla camın arkasından da olsa onunla sohbet edeceğim için mutluyum, aynı zamanda da heyecanlı...

Pınar ile ilk tanıştığım günü hatırlamaya çalışıyorum. Sanıyorum Tekel işçilerinin eyleminde görmüştüm onu ilk kez... Belki de öncesi... O direniş günlerinde, evlerine gitmeyen, çadırda yatıp kalkan işçilere yemek yapıp götürürdü. Pınar, direnen işçilerin, emekçilerin, ‘hak, hukuk’ diyen her kesimin, her zaman yanındaydı. Öyle başladı arkadaşlığımız ve dostluğa uzandı.. Birlikte çok vakit geçirdik, birlikte ağladık, birlikte güldük...

Saatler geçmiyor

Saat 11.15’te cezaevinden içeri alınacağımız söylenmişti. Ama ben saat 09.30’u gösterdiğinde cezaevinin karşısındaki ziyaretçi bekleme salonunda yerimi almıştım bile.. Pınar’ın ailesi ve arkadaşları ile birlikte 4 kişiydik. Saatin gelmesini bekliyorum. Büfede çalışanlar dikkatimi çekiyor. Giydikleri yeleklerde ‘denetimli serbestlik’ yazısı gözüme çarpıyor. Sohbet ettiğimiz çalışanlardan biri uzun yıllar cezaevinde kaldığını ve denetimli serbestlik ile cezaevi büfesinde garsonluk yaptığını söylüyor ve ekliyor:

“Denetimli serbestlik ile tahliye edildim. Cezaevinden çıktıktan sonra geceleri yatamadım. Bir kuş aldım ve o bana terapi gibi geldi, şimdi iyiyim...”

Bu arada bir şey daha öğreniyorum. Pınar’ın tutukluluğunun ardından iki kuşun da her sabah Pınar’ın evinin odasına geldiğini ve içeri girdiğini. Sonrasında öğrendiğim ise beni daha da şaşırtıyor. Pınar’ın da cezaevindeki hücresinin penceresine de her gün iki kuşun konduğunu ve uzun süre gitmediğini öğreniyorum. Sık sık saatime bakıyorum, zaman beklerken geçmiyor...

7’den 70’e ziyaretçi

Görüş saati olan 11.15’te cezaevi kapısı önündeyim. Çocuklar, yaşlı teyzeler, amcalar cezaevindeki yakınlarını görmek için sıraya girmişler. Herkes de bir telaş... İlk girişteki aramanın ardından, göz taramasından geçip yaklaşık 15-20 dakika daha bekliyorum. Sonrasında iki farklı kapı ve x-ray taramasının ardından yeniden göz taramasından geçiyorum ve tüm aramaları tamamlamış oluyorum.

 Ve artık cezaevinin içindeyim, görüşün yapılacağı alanda... Uzun ve dar bir salonu andıran bir bekleme alanındayız. Bu odada bölmelere ayrılmış, kapalı görüş yerleri var. Her bir bölmenin önünde birer ikişer sandalye ve bir de adeta biraz sonra yapılacak görüşmelere kulak misafiri olacakmış gibi bekleyen bir telefon ahizesi duruyor. Camın ardındaki koridordan gelecek tutuklu ve hükümlüleri bekliyor yakınları...

Gözüm koridorda, birazdan Pınar’da gelir diye düşünüyoruz. Yaklaşık yarım saatlik bekleyişin ardından koridorda ışığın yandığını gören bir mahkûm yakını ‘geliyorlar’ diye bağırınca tüm aileler merakla camlı bölmenin ardından bakmaya başlıyor. Ve ilk gelenler arasında Pınar’ı görüyorum.. İşte karşımda... Nice yakınlığım, camın ardından sabırla, inançla ve kararlılıkla bana bakıyor. Türkiye’de cezaevleri hep birileri için okul olmuştur, muhaliflerin, öğrencilerin, aydınların kendini yeniden var ettiği mekânlar olmuştur. O okulun son konuklarından biri Pınar Aydınlar’ın cezaevi süreci... Anlatacaklarından fazlasıdır yaşadıkları...

Uzun boyuyla camın arkasında el sallıyor bize. Mavi gözleriyle gülümseyerek selam veriyor. Bir süre camlı bölmeden birbirimize el sallıyoruz. “İlk sen görüş Pınar’la, biz daha önce de geldik, seni ilk kez görecek” diyor yanımdaki arkadaşlar. Cam bölmenin önündeyim. Ablam, dostum ile ellerimiz cam bölmenin ardından birleşiyor. “Ağlamak yok, inadına gülmeliyiz” diye içimden geçiriyorum. Camın ardından telefon olmadan birbirimizi duymamız mümkün değil. Telefonların açılmasını bekliyoruz. Telefonun ışığı yanınca başlıyoruz konuşmaya. Önce ne soracağımı bilmiyorum... “Nasılsın?” diyebiliyorum. “İyiyim” diyor gülümseyerek. Birkaç saniye öyle bakıyoruz birbirimize. Sonra başlıyoruz sohbete. “Sabahları genelde 07.00’de uyanıyorum. 08.00’de sayım başlıyor. 8 metrelik odamda mini bir buzdolabı, bir su ısıtıcısı var, televizyonum da var. Haber izleyerek güne başlıyorum” diyor. Kilo verdiğini gözlemliyorum ve soruyorum: “Evet 5 kiloya yakın verdim ama spor yapıyorum o yüzden. Her gün 22 adım uzunluğu ve 7 adım enindeki havalandırmada toplam iki saat yürüyorum.”

Çimen kokusu...

G-22 koğuşta tek kaldığını anlatıyor: “Odamda küçük bir pencere var, alt kattayım. Gökyüzünü havalandırmaya çıktığımda görüyorum. En çok havalandırma sırasında uçak geçtiğinde bir tuhaf oluyorum. Bir de arada çimen, ot kokusu gelince dışarıyı özlediğimi anlıyorum... Her gün gazete okuyorum. Cumhuriyet mutlaka alıyorum, senin haberlerini okuyorum. Geçenlerde bir haberini okumuştum. Genç ve zinde kalmanın sırları diye. Orada su tüketimi çok önemli, günde ortalama 8-10 bardak su için demiştin. Buna uyuyorum, bol bol su içiyorum.”

Güçlü çıkacağım

En çok ikizlerini özlediğini anlatıyor. Konuşmamız sırasında sık sık onlardan bahsediyorum ve o an gözlerinin nasıl parladığına şahitlik ediyorum. “Buradan başım dik ve güçlü çıkacağım. Beni seven herkese çok selamlarımı iletiyorum” diyor. Bir de “Bugün tam 27 gün oldu. Çok daraldığım zaman ranzamın başına yazdığım ‘mücadele ettikçe güçleniyorsun’ sözüne bakıyorum ve daha da güçleniyorum.”

Gençlere üzülüyorum

Cezaevlerinde uyuşturucu nedeniyle çok sayıda çocuk-gencin olduğunu ve onlara üzüldüğünü söylüyor. “Bu illetle mücadele edilmeli. Bu çocuklara, gençlere çok üzülüyorum” diyor, günlerinin nasıl geçtiğini anlatmaya devam ediyor: “Her gün kitap okuyorum. Bir sürü kitap okudum. cezaevi öykülerinden oluşan bir kitap yazıyorum. Şimdiye dek 8 hikâye oldu. Şu an Sabahattin Ali’nin kitabını okuyorum ve daha sonra Sabahattin Ali’ye mektuplar yazacağım.”

Çıkınca yapacaklarımız hakkında da konuşuyoruz... Ve ardından aileden gelenlere telefonu veriyorum. Ara ara yine telefonu alıyor, aklıma gelenleri soruyor ve sohbet ediyoruz. “Muhalif sanatçıların ve kişilerin üzerindeki baskılar artarak devam ediyor. Mücadelemiz devam edecek” diyor Pınar. Tüm dostlara selamlarını iletiyor ve mektup beklediğini söylüyor.

Konuşurken telefon birden kesiliyor. Anlıyorum ki görüşme bitti. Yine bir sessizlik... Birbirimize camın ardından selam veriyoruz, onu yeniden demir parmaklıkların ardına gönderiyoruz. Pınar’ın mavi gözleri camın arkasındaki bizlere hâlâ içten gülümsüyor. Sanki o gözler, “güzel günler göreceğiz” der gibi beni gazeteye uğurluyordu...

İşçinin emekçinin yanında bir ömür

Sizlere Pınar’ı anlatmak istiyorum. Her şeyden önce işçinin, emekçinin yanında yer alan bir insan O. Haksızlığa sesini yükseltmeyi adeta kendine görev edinmiş biri. Aynı zamanda ikizleri olan bir anne. 1979’da İstanbul’da dünyaya gelen Pınar, aslen Erzurum Aşkaleli. Her zaman merak ettiğim gözlerinin maviliğini, rahmetli babaannesinden almış. Çocuk yaşlarda ilgi duyduğu bağlamayı da 13 yaşında öğrenmiş. 17 yaşından itibaren Halk Eğitim Merkezi, Pir Sultan Abdal dernekleri gibi pek çok kurumda bağlama hocalığı yapmış. 1995 yılında da İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Türk Müziği Devlet Konservatuvarı’ndan mezun olmuş.

2003 yılında “Türkü Söylemek Lazım” adıyla ilk albümünü çıkardı. Bu albüm de yer alan ve klip çektiği ‘Hoyda Yarim’ adlı eserde ise Pınar, pop star Tarkan ile düet yaptı. 2007 yılında “Kırmızı Gül”, 2011 yılında da “Mavi Bir Düş”, 2017’de ise “Gidenlerimiz Bêkes”lere adlı albümleri çıkaran Pınar, 2014 yerel seçimlerinde Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) İstanbul Büyükşehir Belediyesi için Sırrı Süreyya Önder ile birlikte eşbaşkan adayı oldu. Bugüne dek okuduğu türküler ve yaptığı konuşmalar nedeniyle hakkında çok sayıda dava açıldı.

Bu süreçlerin birçoğunda birlikteydik Pınar’la... Bütün hepsini omuz omuza atlattık. Son olarak 2015 genel seçimlerinde Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) İzmir milletvekili adayı olarak seçim çalışmaları kapsamında yaptığı konuşmalar nedeniyle açılan bir davadan “örgüt propagandası” yaptığı iddiasıyla 7.5 ay hapis cezasına çarptırıldı.