Ya partili cumhurbaşkanı başarılı olamazsa?

Ya partili cumhurbaşkanı başarılı olamazsa?

Süleyman Kılıç Merkez Bankası'nı karşılıksız para basmayın, bankaların batıklarını üstlenmeyin diye uyardı.

Partili Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yurt dışı gezilerine başladı.

Beraberinde bir gazeteci ordusu ile.

Bu yeni bir model mi?

Bence değil, kesinlikle tek adam yönetimi! 

Peki, Erdoğan hiç düşündü mü?

Önünde iki yıl var…

Ya bu imal edilmiş model, fiyaskoyla sonuçlanırsa ve başarısız olursa?

Erdoğan bu iki yıllık süreçte yönetim yetkilerini TBMM veya Bakanlar Kurulu ile tamamen paylaşmayacak.

Peki, bu iki yıllık sürede Türkiye’yi kiminle  yönetecek? Devlet denilen kurum ile...

Doğru da, yönetebilecek mi, yoksa otomatik pilota mı bağlayacak? 

Benim tanıdığım Erdoğan, Trump’a gitmezdi. Demek ki birilerinin sözünü dinliyor.

Nihayet 25 Temmuz’dan sonra daha yakından tanımaya başladığı devlete imam aranmadığını anladı galiba. 

Devlete imam aramaktan da her geçen gün uzaklaşıyor.

Bu iyi gelişme. 

Ama ekonomiyi sıkıntılı günler bekliyor.

15 yıldır ihmal edilen yatırımların önü açılmak isteniyor.

Başta Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli samimi gayret içinde ama çok geç kalındı.

Yatırım adına bankacılık sistemine yeni tavizler yatırımcıda, Merkez Bankası’nda ve sanayicide büyük tereddütlere sebep oluyor.

Merkez yetki krizi yaşar mı?

Merkez bankası krizi yaşamayız umarım.

Nasıl mı?

Bilenler bilir.

1211 sayılı Merkez Bankası Kanunu en son  25.04.2001 tarihinde ve 4651 sayılı kanun ile değiştirildi.

Bu değişikliklerin en önemlisi diyebileceğimiz 1211 sayılı  Merkez Bankası Kanunun 56. Maddesi’nde ‘bankanın yapamayacağı işlemler’ başlığı altında yeniden şöyle düzenlendi.

Merkez Bankası, Hazine ile kamu kurum ve kuruluşlarına avans veremez ve kredi açamaz.

Hazine ve Kamu Kurum ve Kuruluşlarının ihraç ettiği borçlanma araçlarını birincil piyasan satın alamaz.

Merkez Bankası, bu kanunla yetki verilen işlemler dışında avans veremez, kredi açamaz, vereceği avans ve kredi teminatsız ve karşılıksız olamaz, her ne şekilde olursa olsun kefil olamaz ve doğrudan kendisi ile ilgili işlemler dışında teminat veremez.

Bu maddeyi niye anlattım?

Benim de ‘gıyabında’ takdir ettiğim Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin  kredi garanti fonunun borçlarını menkulleştirerek, merkez bankasına satılması yönündeki yaklaşımı üzerine anlattım.

Amaç piyasadaki durgunluğun aşılması için, bankaların kredilerini menkulleştirilerek, T.C. Merkez Bankası’nca satın alınmasını sağlamak.

Ben ekonomi konularında kendimi çok bilgili saymam.

Bu sebeple yanılma hakkımı muhafaza ederek, defterdarlığı ve maliye bürokrasisinde ‘üstat’ mertebesine yükselmiş, bir eski ve itibarlı maliye bürokratının bu sözlerini ya yanlış anladım, ya da o yanlış ifade etti. Üstadın ‘piyasadaki durgunluğu gidermeye çalışması’ çok olumlu.

Ama Merkez Bankasına bu icraatı yaptırma yolunu açmak yanlış. 

Birincisi kanun izin vermiyor.

Bu Merkez Bankası ile zıtlaşma demektir, kavga demektir.

İkincisi; bu kavga olmazsa Merkez Bankası kanun dışına çıkarak para basmak zorunda kalacak.

Bastığı paraları bankalara menkul kıymet karşılığı bankalara verecek.

Günü geldiğinde bu menkuller tekrar bankalar tarafından Merkez Bankası’na satılarak sağlanan likidite kredi olarak piyasaya sürülecektir. 

Kısır döngü yeniden başlayacak.

Ne adına?

Likidite artışı adına!

Karşılıksız basılan para ne demek?

Enflasyon artacak.

Sözde bu paralar yatırıma gidecek…

Yersen!

Şirketler bu konuda geçici bir rahatlama yaşayacak.

Parayı alarak güya yatırım  yapacak.

Aslında hem borç kapatacak hem de tahsili mümkün olmayan batık kredilerini menkulleştirip  Merkez Bankası’na paslayacak.  

Bilançolarına yansıttığı, batıklarını sırtından atacak.

Alacak hanesini de temize çıkaracak.

Vah Türkiyem vah.