Hüsnü Mahalli

Hüsnü Mahalli

Yurt'taş !

Bu başlığın süregelen vatandaşlık ya da Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı tartışmaları ile ilgili hiçbir ilgisi yok..

Yurt Gazetesi’nde yazmamla bağlantısı ise rastlantıdır..

Ben ömrümün üçte ikisini bu ülkede geçirdim. Eşim Türk ve iki kızım Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ya da yurttaşı !

Ben ise rüyalarımı Türkçe görürüm.

Suriye’yi sevdiğim kadar Türkiye’yi seviyorum.

Tıpkı Irak’ı, İran’ı, Lübnan’ı, Ürdün’ü, Mısır’ı, Libya’yı ve bu coğrafyanın tüm ülkelerini ve insanlarını sevdiğim gibi..

Filistin ise kişiliğimin bir parçasıdır..

Oldum olalı emperyalizme, Siyonizme ve onların işbirlikçilerine karşı savaştım, savaşıyorum..

İnsan olmanın bana göre çok farklı kriterleri vardır.

Bu benim için ilkesel ve asla taviz vermeyeceğim bir inançtır.

34 yıldır gazetecilik yapıyorum. Rahmetli İsmail Cem ve sonrasında DİSK’in sahibi olduğu Politika Gazetesi’nde ne idiysem Yeni Şafak’ta da oydum. Akşam’da ya da yaptığım ve katıldığım yüzlerce televizyon programlarında ne yazıp konuştuysam aynısını şimdi savunuyorum.

Benzer şeyi çalıştığım onlarca uluslararası, bölgesel ve Arap basın- yayın organlarında da yaptım.

Yani ben hep gördüklerimi, yaşadıklarımı ve direkt kaynağından duyduklarımı yazdım ve doğru olanlarını savundum. Çünkü ben bu coğrafyanın tüm savaşlarını izledim ve Türkiye başta olmak üzere bu coğrafyanın hemen hemen tüm liderleriyle bir araya gelerek onlardan çok önemli şeyler dinledim , öğrendim.

Ama her zaman inanç ve doğrularıma sahip çıktım, savundum.

İlkeli oldum ve asla dönek, yalaka ve kimsenin yandaşı olmadım, olmam.

Çünkü hiç kimseye gebe değilim.

Kamburum ise hiç olmadı.

Olmadığı için de hep dik durdum ve çok uzakları gördüm.

Ben her zaman demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerden yana oldum ve bunun savaşını verdim.

Belki de bu nedenle bir Suriyeli olarak tek başıma meslek mücadelesi verdim ve bugün geldiğim noktaya onurumla vardım..

Kasım 2002’de AKP iktidara geldiğinde Türkiye’nin bölgesel politikalarında yeni bir sürecin başlayabileceğine inandım. Başbakan olarak Abdullah Gül’ün 4 Ocak 2003’te Irak savaşını durdurmak amacıyla bölge ülkelerini turlaması bu inancımı pekiştirmişti. Daha sonraki süreçte AKP Hükümeti anti-emperyalist ve anti-

siyonist çizgi izleyip komşu ülkelerle dostluk ilişkileri geliştirince ben de bu

hükümeti Türkiye ve yazıp konuştuğum tüm Arap medyasında savundum. Ben savunurken bugünün dönek ve yalakalarının tümü AKP’ye karşıydı.

Türkiye’den hoşlanmayan birçok Arap gazeteci ise o sıralar beni ‘Türkiye’nin adamı olarak ‘ suçluyordu!!

AKP Hükümeti başta Suriye olmak üzere tüm bölge ülkeleri ile inanılmaz ilişkiler geliştirmiş ve neredeyse bu coğrafyayı birleştirecekti. Ben ise Sünni bir Erdoğan ile Alevi bir Esad dostluğu üzerinden bu coğrafyada mezhepsel olarak Şii- Sünni- Alevi ve etnik olarak da Arap-Acem-Türk- Kürt ve diğerleri arasında tarihsel bir uzlaşmanın gerçekleşebileceğine inanıyordum.

Bunun için de bir gazeteci olarak 10 yılımı verdim.

Verdim ve neredeyse büyük zafer kazanıyorduk.

Çünkü Türkiye’nin Suriye, Irak, İran, Lübnan, Libya, Ürdün gibi ülkelerle vizeleri kaldırılmış , Ankara ile Şam, Tahran, Bağdat, Beyrut, Amman ve Tarblus arasında stratejik işbirliği anlaşmaları imzalanmış ve Başbakan Erdoğan’ın deyimi ile ‘Batının Schengen’i varsa bizim de Şamgenimiz var’’dı..

Ancak tam da her şey tamam diyecek iken ‘Sopalı’ Obama geldi ve her şeyi berbat etti!

Ankara bölgesel dostları ile birlikte karşısında dikilmek istediği Batı'nın aniden yanında oldu ve ‘Arap Baharı’ ve onun eylemsel planı olan BOP’un baş oyuncusu olmaya heveslendi. Bununla ilgili detayları anlatmanın hiç bir anlamı yok. Her şey ortada. Bugün Türkiye olmasaydı Suriye’de durum asla böyle olmazdı. Ankara’nın Irak, İran, Lübnan ve daha birçok Arap ülkesi ile ilişkileri kötü.Türkiye ve AKP artık bölgesel bir model değil. AKP’nin son iki yıllık politikaları orta ve uzun vadede Türkiye için çok büyük riskler içermektedir..

Türkiye ve bu coğrafyanın tüm halklarını seven ben doğal olarak bundan rahatsız oldum, oluyorum.

AKP’nin dış politikalarına karşı çıkmamın da nedeni işte budur.

Çünkü ben hiçbir meslektaşımın görmediği kadar bu politikanın bölgesel yanlış ve zararlarını yakından görüyorum ve biliyorum.

Gördüğüm için televizyonlarda konuşmam ve gazetelerde yazmam yasaklanıyor.

Yani ben değil AKP Hükümeti ve onun politikaları değişti..

AKP 10 yıl önce benim tanıdığım AKP değil artık.

AKP politikalarına karşı çıkmam ve bunların yanlışlarını yazıp anlatmam benim en doğal hakkım.

Çünkü ben 2 Şubat 2011’den bu yana bu ülkenin yurttaşıyım.

Önceki ve Sonraki Yazılar