Süleyman Karan

Süleyman Karan

Yürürsek o dandik duble yollar aşınır!

Öyle bir kalabalıktı ki, hemen her iyimser tahmini bile geride bıraktı. Bu tanımı zor, lümpen, gerici, faşizan, totaliter söylemli ama otoriter İhvan rejiminin karşısında, en önemli sivil ittaatsizlik eylemi olarak yakın tarihimizde, kitlesel bir karşı çıkış olarak yerini alacak Maltepe Miting Alanı'ndaki Adalet Mitingi...

Öncelikle şunu belirtelim, bu mitinge katılanların yüzde 90'ı yurttaşlık bilinciyle oradaydılar. CHP'ye oy verdikleri için değil, bir çağdışı hukuk anlayışına karşı, bireysel olarak haklarını korumak için, her kesimden 2.5 milyon insan... Zaten hiçbiri de bu eylemi bir CHP mitingi olarak düşünmedi... Zaten, CHP'yi, her ne olursa olsun eleştirme takıntısı olan bir avuç iktidara muhalif entegre aydınla AKP'nin fanatik taraftarları dışında zaten bu mitinge 'CHP Mitingi' diyen de yok...

Sivil itaatsizlik, işte bize gereken bu

Bu siyasi olay, Türkiye'nin ana muhalefet partisinin liderinin başlattığı ve tek başına sürdürdüğü, kendi partisinin üyelerinin yanı sıra çok farklı siyasi kesimlerden destek alan bir sivil itiaatsizlik eylemi olarak, kategorik açıdan Türkiye siyasi tarihinde bir ilk olma özelliğini taşıyor.

Bu mitingin devamı, Türkiye'nin onurlu, yurtsever, çağdaş bir demokraside yaşamak isteyen tüm yurttaşların mücadelesiyle şekillenecek. Yani, artık geçmişteki pasif yurttaş konumundan çıkıp, kendi hakları için inisiyatifi alacak milyonlar belirleyecek geleceği, zira başka bir siyasi çözüm söz konusu değil bu yüzyılda.

O sebeple, çeşitli siyasi yapılara entegre kanaat önderlerinin, 'Kılıçdaroğlu'nun 10 maddelik bildirisinini takipçisi' olma iddiası, olup bitenden hiçbir şey anlamadıklarının bir göstergesi... Zira Kılıçdaroğlu isteyerek ya da istemeyerek, bilerek ya da bilmeyerek, başka bir tarz-ı siyasete yürümüş oldu Ankara'dan İstanbul'a gelirken... Ankara'dan uzaklaşktıkça da o 'sayın'lı, genelgeçer Ankara ağzından çıkıp, sıradan bir yurtsever olmaya doğru yürüdü...

Yürüyüşe katılan milletvekillerinde de benzer bir değişim olduğunu gözlemledim, umarım geçici bir şey olmaz... Yine umarım ki, bu süreç, cari siyasetin gerçeklikten uzak, -mış gibi yapan, itici ve insana dokunmayan hastalıklarından kurtulmak için de bir adım olur. Siyaseti meclis ve sandığa, hamasete, sloganlara, parti merkeziyetçiliğine, ideolojik körlüğe mahkum eden her cehantan siyasetçi için de bir dönüşüm imkânı yaratır belki bu değişim. Zira CHP lideri değişebiliyorsa bu ülkede, Kürt siyasetinin süreç içinde yerleşen cari siyaset anlayışı da değişebilir. Bununla da sınırlı değil üstelik, söz gelimi sokakları mesken edinen bir politik anlayışı olan sosyalistlerin de ideolojik sıkışıklıkları, bu sivil itaatsizlik eylemleriyle Türkiye halklarıyla daha sıcak bir temasa girmelerini getirebilir. Bitmedi, devleti elinde tutanın bu mekanizmayı nasıl ceberrut ve ahlaksızca kullanabildiğini artık iliklerine kadar hisseden bir başka muhalif kanat daha var, MHP'den kopan milliyetçi-laik eksen... Artık onlar da cari siyasetten kopup, sokakta siyaset yaparken, polis devletinin, biber gazının acısını tatmanın getirdiği bir dönü- şüm içindeler...

Siyaset, ne sandığa mahkum ne de meclise

Bundan böyle, Türkiye halkları sandığa ve meclise sıkışmış, her ikisinin bile yasadışı olarak iğ- fal edildiği bir ortamda, bu tarifi zor ceberrut iktidara karşı çok çeşitli muhalefet teknikleri geliştirmeyi öğrenecek. Zaten iktidarsızlığını polis ve paramiliter baskısıyla ayakta tutmak dışında pek az seçene- ği kalmış, çağdışı, siyasi ahlaktan bihaber, yurtiçinde ve yurtdışında marjinalleşen ve yalıtlanmaya doğru giden bir odağa karşı, çoklu, sivil, hayatın her alanında alternatifler oluşturarak bir demokrasi mücadelesi yürütmemiz gerekiyor.

Farklılık içinde ortak hedefe Tıpkı yürüyüş ve mitingde olduğu gibi, tüm demokrasi güçlerinin, farklılıklarını koruyarak ortak amaç için el ele verebildiği bir siyasi kültürü yeşertmek, aynı zamanda bu karanlık günlerden aydınlı- ğa doğru yürürken, bu mücadele içinde yer alan her yurttaşı da hem siyasi kültür, hem siyasi ahlak hem de ortak bir yaşam anlayışı konularında olgunlaştıracak. Eğer bunu başarırsak, diktatörlükten sonra temsili demokrasiyi aşan bir katılımcı demokrasiyi bu ülkeye getirme ihtimalimiz de olacak.

Garip bir kötülüğe karşı mücadele

Dünyada pek görülmemiş, bu amorf, ne idüğü belirsiz, mezhepçi, ırkçı, yolsuz, akıldan yoksun ve bir o kadar da kırılgan, kırılgan olduğu kadar saldırgan bir kliğe karşı, tüm yurtseverler olarak bir sı- navdan geçiyoruz. Bu sınav, acılı, zorlu, inişli çıkışlı ve uzun süreli olacak gibi görünüyor. O sebeple, ortak bir akılla ve doğru hesaplanmış hedeflerlerle, hepimiz tavizler vererek ve uzlaşarak demokrasi mücadelisini yükseltmek için kendimizi çeki düzen vermeliyiz. Bunu becerdik mi, emin olun karşımızda ne milis koluk kuvvetleri, ne silahlı paramiliterler, ne bağımlı yargı, ne de yoz bürokrasi dayanabilir... Ortak akıl karşısında herbiri teker teker kumdan kaleler gibi yıkılır!

Şer kliği her zamankinden daha zayıf

Bu korkuyu pazar akşamı bu hükümete eklemlenmiş sözde gazeteciler, yandaş iş dünyası, milletvekili ve belediye başkanı kimliğindeki militanların gözlerinde gördük, saçma sapan saldırganlıklarında izledik. Akıl karşısında akılsızlığın nasıl titrediğini bundan sonra her gün görmek ise bize bağlı... Mü- cadele yeniden başlıyor! Ve bu şer kliği her zamankinden daha zayıf... Yürüdük mü, bu berbat iktidarı taşıyan o dandik duble yollar aşınır!

Önceki ve Sonraki Yazılar