S. Ersu Hızır

S. Ersu Hızır

Yüzleşme!

Referanduma sayılı günler kala tarihimizdeki önemli birkaç olayı birlikte hatırlayalım.
Yıl 1920 savaştan yeni çıkmış, Osmanlı İmparatorluğu’nun zor günleri.

16 Mart 1920’de Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul, itilaf devletlerince (İngiltere, Fransa, Yunanistan) işgal edildi.
19 Mart 1920 Mustafa Kemal, Ankara’da toplanacak Meclis’e katılacak milletvekillerinin belirlenmesi için, seçim yapılmasını isteyen yazıyı illere ve komutanlıklara bildirdi.
26 Mart 1920 ABD Başkanı Wilson, Büyük Ermenistan Devleti’nin kurulması hakkında nota verdi.
11 Nisan 1920 Şeyhülislam Dürrizade Abdullah’ın, “Padişah ve Halife” kuvvetleri dışındaki milli kuvvetleri kâfir ilan eden ve katlinin vacip (gerekli) olduğunu bildiren fetvası “Takvim-i Vekayi” de yayınlandı.
5 Nisan 1920’de kurulan 4. Damat Ferit Hükümeti, 11 Nisan 1920’de Kuvayı Milliye aleyhinde bildiri yayınladı.
11 Nisan 1920 İstanbul’u işgal eden İtilaf Kuvvetleri’nin istek ve baskıları sonucu, Osmanlı Meclis-i Mebusan Padişah Vahdettin tarafından kapatıldı.
Yakalanan milletvekilleri Malta’ya sürgün edildi. Yakalanmayanlar Anadolu’ya geçti.
İstanbul ve Anadolu’nun birçok yeri işgal altında ve birçok yerde isyanlar devam ederken, 19 Nisan’da İtilaf Devletleri Osmanlı İmparatorluğunun toprak bölüşümü ve barış koşulları için San Remo’da toplandılar.
Anadolu ve İstanbul toprakları düşman postalları altında eziliyor, insanlarımızın
can, mal, namus güvenliği bulunmuyordu.
23 Nisan 1920’de Mustafa Kemal, Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni bu koşullarda açtı.
24 Nisan 1920’de TBMM tarafından Meclis Başkan’ı seçilen Mustafa Kemal, aynı gün İstanbul Hükümeti ve Padişah tarafından ölüm cezasına çarptırıldı. O gün o zor şartlarda kurulan TBMM Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı yönetmiş ve Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Anadolu’da, düşman kuvvetlerinin Türk Millet’ine karşı yürüttüğü zulme, tek yönlü propagandalara yine Türk Milleti ile birlikte direndi. Padişah Vahdettin ve Damat Ferit hükümetlerinin Hilafet Ordusu olarak kurdukları güçlere, yoksul ama onurlu Anadolu insanı ile karşı koydu, direndi.
Anadolu’yu işgal eden emperyalist ülkelerin ordularına karşı aç, susuz demeden yekvücut ‘Ya İstiklal Ya Ölüm’ diyerek savaştı.
Parayla, altınla satılan yerli işbirlikçilerin isyanlarını bastırdı.
Yurdun bütün il, ilçe, kasaba ve köylerinden gelen farklı din, mezhep, ırka sahip “Yiğit Anadolu insanları” vatanını kurtarmak için TBMM’nin şemsiyesi altında, Başkomutan Mustafa Kemal önderliğinde, İngiliz, Fransız, Yunan, ABD ve diğer işgal güçlerine karşı savaştı.
Azmiyle, inancıyla onları yenilgiye uğrattı.
Vatanı, bayrağı, namusu, inancı için canlarını feda eden atalarımız, bizlerden de her zaman birlikte beraberce yaşamamızı düşmana karşı birlikte mücadele etmemizi isterlerdi.
Yunanlıların Ege Deniz’inde 18 adayı tek kurşun atmadan işgal etmelerine sessiz kalınması, bizim yüreğimizi sızlattığı kadar atalarımızın da kemiklerini sızlatıyordur.
Kıbrıs’ta bugün yeniden başlayacak görüşmelerde her masadan kalkışta, başta toprak olmak üzere daha fazla taviz isteyen Rum kesimine ve arkasındaki Yunan, İngiliz desteğine sessiz kalınması da, aynı şekilde bizim yüreğimizi Kıbrıs’ta şehit düşen askerlerimizin kemiklerini sızlatmıyor mu?
Doğu ve Güneydoğu’da Cumhuriyet’in ilk yıllarında yaşanan isyanlar bizleri ayrıştırmak, birbirimize kırdırmak için emperyalist ülkelerce yerli işbirlikçilerince yaptırılan isyanlar değil miydi?
Yine Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da binlerce asker, polis, sivil vatandaşımızı yitirdiğimiz terör olayları emperyalist ülkeler ile yerli işbirlikçilerinin ülkemiz ve milletimiz üzerinde oynadıkları oyun değil miydi?
Ülkemiz üzerinde bu güne değin oynanan her türlü oyunu bozan Türk Milleti ve TBMM değil mi?
Emperyalistlerin şimdiki hedefi 15 Temmuz’da bombalattıkları Türkiye Büyük Millet Meclisi…
Neden mi? Çok açık!
Çünkü TBMM tüm illerden, farklı ırk, dil, din ve inanca sahip Anadolu’yu kucaklıyor.
Türk milletinin sentezini oluşturuyor.
Her bölgenin, her ilin insanının bir noktasını taşıyor.
Demokrasi geliştikçe TBMM’nin aktivitesi de artıyor.
15 Temmuz hain Fetö darbe girişimine sokaklarda millet karşı çıkarken bombalar altında çalışmaya devam eden meclis, TBMM değil miydi?
Bu hain darbeyi kınayan, demokrasiye sahip çıkan Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında yer alan siyasi partiler değil miydi?
Dün aldanmış, hata yapmış olabilirsiniz, olabiliriz.
Artık hata yapmamaya gayret etmeli, bizi ayrıştıran kararlara karşı çıkmalı, hatadan dönmeyi erdem saymalıyız.
Bizleri üst siyasi kimlikte birleştiren TBMM’ye sahip çıkmalıyız.
97 yedi yıl önce millet iradesi ile kurulan TBMM’nin yetkilerinin daraltılmasını(*) ön gören 16 Nisan Anayasa Referandumu öncesi yakın tarihimizi birlikte de- ğerlendirdiğiniz için teşekkürler.

*Yeni anayasada Başbakan olmayacak. Bakanları TBMM seçmeyecek

Önceki ve Sonraki Yazılar