Yüzsüzlüğün saltanatı

31 Ekim 2015 günü Romanya’da bir gece kulübünde yangın çıktı. Yerel bir heavy metal grubunun konseri sırasında çıkan yangında içlerinde biri Türk vatandaşı olmak üzere 43 kişi öldü. Ülke çapında protesto gösterileri yapıldı. “Yolsuzluk öldürür.” sloganı atan çoğu genç göstericilerden utanmak zorunda kalan Romanya Başbakanı Victor Ponta istifa etmek zorunda kaldı. Buna rağmen gösteriler devam etti. Göstericiler söz konusu gece kulübünün rüşvet ile açıldığını ileri sürerek özellikle yolsuzluklara karşı reform talebinde bulundular. 2. dünya savaşı sonrasında Sovyetler Birliği uydusu olan Romanya, günümüzde AB ve NATO üyesi olup yaklaşık 400 yıl Osmanlı idaresi altında kalmıştı. Osmanlı saltanatına son vermiş olan Türkiye Cumhuriyeti, 21. yüzyılda AKP sonrasında yeni ve aşırı derecede yüzsüz bir sağcılık türü ile tanıştı. Sadece AKP kadrolarının değil, her ne kadar şimdi tasfiye edilse bile malum cemaatin de Türkiye’de çok yoğun bir şekilde kadrolaştığı bu süreçte eski sağcılık anlamını da yitirdi. ‘Yeni sağcılık’ eskisinden çok daha koyu ve etkin bir dini motivasyona sahipti. Öyle ki İslam dinini bile yağmalayan bir sağcılık gelişti.
Dış basın, ilk günden beri AKP hakkında hiç aksatmadan ‘İslamcı AKP’ nitelemesini kullanıyor. Her ne kadar dış basın ‘İslamcı’ dese de bana göre ‘sözde İslamcı’ olan AKP iktidarının malum cemaat ile beraber Türkiye’de gerçekleştirdiği ‘ölümcül kadrolaşma’ sonucunda artık kuyrukluyıldız görmek kadar nadir gerçekleşen istifa eylemlerine dahi rastlamamız olanaksızdır. Çünkü ‘sözde İslamcı’ gelenekten gelmiş yeni sağcı bir yetkilinin istifa etmesine olanak yoktur. İstifa kültürü olmayan ucube bir ideolojik yapı ile karşı karşıyayız. O yüzden her korkunç olaydan sonra bunlara “istifa et” denilmesi yüzlerini bile kızartmıyor. Çünkü ar damarları
alınmış bir paralel devlet yapılanması var karşımızda. Söz konusu kültürden gelen kimselerin istifa etmesi iki türlü olur. Ya yeni bir parti kurup mevcut paralel devlete rakip olmak isteyebilirler ya da “istifa etmezsen darbe yapacağız” diyecek bir çeşit vesayet gerekir. İkinci hali en son Erbakan örneğinde yaşadı Türkiye. İlk örneği
de en son Abdullatif Şener örneğinde gördük. Kurdukları paralel devletin führerinden “istifa et” talimatı gelmedikçe hiçbir AKP’li yetkili istifa etmez bu ülkede. Çünkü bireysel iradeleri olmayan insanlardan bahsediyoruz. Bireysel iradelerini cemaat ve parti liderlerine devreden bir geleneğin içinde yetişmiş bir kimsenin “Yahu
yaptık bir kazmalık! İstifa edeyim de onurumu haysiyetimi kurtarayım.” kaygısı duyması bilime aykırıdır. Bu tür kimseler, bırakınız Ankara katliamını, Suruç katliamını, sadece iki seçim arası 5 ayda 600 insanın katledilmesini, Soma –Ermenek işçi katliamlarını, yarın bir gün açacakları nükleer tüpgaz santralleri sayesinde Türkiye halklarının haritadan silinmesine neden olsalar bile tapındıkları putlardan talimat gelmedikçe yapıştıkları koltuklarını bırakmazlar. Utanmadan sıkılmadan
insanın nasıl “esfel-i sefilin - aşağının da aşağısı” oluşunu canlı yayınlarda pişkin pişkin sırıtarak göstermeye devam ederler. Hitler’in intihar etmesi veya başarısız bir Japon siyasetçinin harakiri yapması gibi bir hadise dahi beklenmemelidir onlardan. Onlar sadece devamlı rabıta ettikleri liderleri ‘çekil git’ derse çekilirler. Liderden habersiz istifa etmeleri halinde cemaat veya partiden dışlanmak, tüm çevreyi yitirmek, kısacası aç ve açıkta kalmak, kısacası bizler gibi onurlarıyla yaşayan insanlara dönüşme tehlikeleri mevcuttur. Son 13 yılda bu yazıya sığmayacak kadar sayısız skandal, sayısız katliam sonrası bir tane onurlu insan çıkmadı maalesef bu ucube siyasi
gelenekten. Bunları yüzlerce ölüm bile yerlerinden kıpırdatmadı. Tüyleri bile kıpırdamadı. Maalesef seçimle geldikleri için seçimle gideceklerini sandı kimi demokrat naifler. Vicdanları olsa kendi iradeleriyle giderdi bunlar. Yanar döner milli irade beklemezlerdi. Burjuva devrimlerini dahi gerçekleştirememiş ve vahşi kapitalizmin haydutlukları yüzünden olumsuz mutasyonlara uğramış bizim gibi ülkelerde, her kim hangi koltuğu ele geçirirse kendisini sonsuza kadar o koltuğun sahibi sayan bir çeşit ‘soylu’ sanmaktadır. O yüzden çete reisi emretmedikçe maazallah 70 milyon kişinin öleceği bir felaket sonrasında bile koltuklarını bırakmaz onlar. Hatta üstüne görevlerini ne kadar iyi yaptıklarını yüzsüz bir şekilde anlatırlar. Çünkü ‘yüzsüzlüğün iktidarı’ bu toprakların kara kaderi olmuştur. Ama geçicidir. Bu da geçecektir. Bu yüzsüzlüğün saltanatı da layık olduğu şekilde yıkılacaktır. Yolsuzluğun saltanatı eninde sonunda biter. Bitirilir. Merak etmesinler. 2011 yılında % 49.83 almıştı AKP. 2013 yılında büyük Haziran ayaklanması yaşandı. Bütün AKP kadrosunun ayakları tir tir titriyordu ve bazılarında kaçacak ülke arayışları başlamıştı. 2015 yılında önce %40, sayılmayan o seçim ardından ‘her nasılsa’ % 49.5 aldı AKP. 2017 yılında Allah biliyor ya neler olacak? 400 yıl Osmanlı saltanatı altında yaşayan Romanya bile 2007 yılında AB üyesi oldu. Türkiye Cumhuriyeti mi kurtulamayacak bu yüzsüz saltanattan?

Önceki ve Sonraki Yazılar