Hırsız Var! Ama Sistem Böyle…

1999-2000 döneminde, televizyon kanalı BRT’deyken bir Nezih Demirkent ekoportesi çalışmıştım. Kısa bir süre sonra, ekonomik kriz nedeniyle kanalın bağlı olduğu holding de, banka da zor duruma düştü ve iddialı kanalımızda işten çıkarmalara, o dönem için en önemsiz görülen Ekonomi bölümüyle başladılar. Ve kısa bir süre sonra Nezih Demirkent vefat etti. Bu konuda yapılmış tek çalışma bandı elimdeydi. Kanaldan yurt haberleri sorumlusu C. Ö. aradı ve kaseti istedi. İşsizdim, evde oturuyordum. Tek bir şartım oldu: “7 dakika 22 saniyelik bandı aynen ve imzamla yayınlamanız kaydıyla” dedim. “Şeref sözü” dedi.
Televizyon kanalından evime gelen şoför, kirli ayakkabılarıyla evin her yerini kirleterek içeri girdi. Bandı teslim ettik.
Akşam saatlerinde, izlediğimiz Nezih Demirkent çalışmasında benim sesim yerine haber merkezinden bir ismin, C. S’nin sesi ve imzası vardı. Niye? Soruma, C. Ö. pişkin pişkin “Haber müdürüne sor” dedi.
Bu kez Dünya Gazetesi TV bölümündeki arkadaşım S. A.’ya gittim. Kanalda birlikte çalışabileceğimizi söyledi. Ve izlemek için kaseti istedi. Birlikte çalışmadık ama çalışmamı Nezih Demirkent’in birinci ölüm yıldönümünde kendi kişisel çalışması olarak kullandı. Daha sonra bandın içeriğinin çeşitli kanallara da satıldığını öğrendim.
S. A.’yı aradım ve “Niye” diye sordum. “Bunu sordun ya, artık arkadaşım değilsin” dedi.
Dünya’nın o dönem halkla ilişkiler müdürlüğünü yapan hanımefendi de “Sistem böyle” dedi.
2002’de taşındığımda, Türk Telekom ev telefonumu daha bağlamadan kesti.
“Niye” diye sorduğumda, “Borcu var” denildi.
“İyi de, telefonum henüz kullanıma açılmadan nasıl borcu olabiliyor” diye sordum.
“Önceki aboneden” yanıtını verdiler.
“Olmaz öyle şey” deyip, itiraz dilekçesi döşendik. Bir haftalık koşturmadan sonra, telefonumu açtılar ama sevincimiz iki gün sürdü.
Telefonumuz yine kesilmişti.
Yeniden dilekçe yazıp, bir günlük mesaimi harcadım. Bu kez üç gün boyunca telefonum açık kaldı.
Telefon açıp ne istediklerini sordum. Şube yetkilileri de “Önceki abonenin borcunu istiyoruz” yanıtını verdiler.
Nitekim, ay başı geldiğinde otomatik ödeme talimatı verdiğimden bu parayı bankadan aldılar.
Yeniden dilekçe yazdım, dediler ki: “Bu parayı biz yasal olarak almadık, şubeye gel, verelim”. Kalktım şubeye gittim, bir kattan diğer kata yönlendirdiler ama vermediler.
Artık bir dergide çalışıyor ama televizyonu da özlüyordum. Bir televizyonun yöneticisi olan bir arkadaşım öğle haberlerinde ekonomi programını önerdi. Nasılsa para kazanıyorum diye, o sırada işsiz arkadaşım Z. S. hanımefendiyi aradım. Kanalın teklifini birlikte yapalım, diye önerdim. Çok sevindi ve kabul etti. Ama birlikte görüşmeye bir türlü gidemiyor, her defasında işi çıkıyordu. Kanaldaki arkadaşım T. T. o hanımefendinin genel yayın yönetmenine giderek, işi tek başına yapmak üzere antlaştığını anlattı.
Diyeceksiniz ki, bu insanlar, bir yerde tökezlemiştir.
Hayır!
S. A. da Z. S. de, C. S. de halen ekonomi programlarına devam ediyor. C. Ö. ise belediyede danışman.
Diyeceksiniz ki; tamam, sen talihsizsin.
Yok, ben kendimi şanslı sayıyorum.
Yıl 1995, askerlik görevim öncesi satranç camiasından arkadaşım Z. R.’ye böbrek transplantasyonu gerekiyor, donör bulunmuş ama maddi durumları elvermediği için operasyon yapılamıyordu. Eniştemin şube müdürü olduğu bankada aile adına bir hesap açtık, eşten, dosttan para topladık. Bana sadece operasyonun yapılamadığı haberi geldi. Nedenini asker dönüşü öğrendim. Z. R.’nin tam bir dava adamı olduğunu düşündüğümüz babası, bankadan çektiği para ile Alanya’ya kaçmış ve yine parasız kalan aile operasyonu yapamamıştı.
Diyeceksiniz ki; tamam, sizler şansızsınız.
Hayır!
Mevcut yapı, küçücük esnafın SGK primini sıkı sıkıya kontrol ediyor da, ücretli öğretmenlik adı altında; mastırlı, doktoralı, yabancı dil bilen insanını asgari ücretle, kölelik şartlarıyla istihdam ediyor. Daha az ödeme yapmak için görev bekleyen öğretmeninin atamasını yapmazken, zaten para vermediği ücretlinin de SGK priminin yarısını da yatırmıyor. Yani, devlet SGK primini kaçırıyor.
Ve öğretmene diyor ki; ‘İstersen şikâyet et. Ama sana bir daha görev vermem.’
Yani sistem böyle!

Önceki ve Sonraki Yazılar