Ömer Adıgüzel

Ömer Adıgüzel

Zehirli sudan içmemek!

Bir Anadolu söylencesi vardır. Umudu ve tükenmemeyi çağrıştırır. Her şeye rağmen direnmeyi, teslim olmamayı ve yabancılaşmanın sonucunu çok iyi özetler.

Üniversiteyi kendi köyünün dışında okuyup geri dönen aklı başında bir genç yolda bir bilgeye rastlar. Bilge, gence köyünün yakınından akan dereye bir zehrin karışacağını ve o sudan içen herkesin aklını kaçıracağını, ipe sapa gelmez sözler etmeye başlayacağı kehanetinde bulunur.

Genç, köylülere yolda başından geçenleri anlatır, bilgeden öğrendiklerini köye yayıp kardeşlerini, dostlarını uyarmaya çalışır. Ancak kendi ailesi de dâhil olmak üzere köyde hiç kimse ona inanmaz ve herkes onun söylediklerine güler. O ne söylerse söylesin ne yaparsa yapsın suyun zehirli olduğuna köydekileri bir türlü inandıramaz ve tüm çabaları boşa gider. Umudunu keser ve kendi başının çaresine bakmak zorunda olduğunu anlayınca köyünü terk etmek zorunda kalır. Uzunca bir süre sonra köyünde neler olup bittiğini çok merak eder ve bu merakını gidermek için köyüne yeniden gidince gördüklerine inanamaz. Köye gittiğinde bilgenin öngördüğü gibi bütün köyün sudan içip abuk sabuk konuştuğunu, tuhaf davrandıklarını, her şeyin inanılmaz derecede saçma olduğunu, herkesin aklını kaybettiğini görür. Köyde hemen herkes ne olduğu anlaşılmayan saçma sapan bir dilde konuşmaktadır. Köyde tek başına kalmıştır. Bir süre köy yaşamına alışmaya çalışır. Ama kahredici olan, şimdi bütün köylülerin gencin dilini ipe sapa gelmez bulmaları, ona deli muamelesi yapmalarıdır. Köyde kendisini anlayacak, onunla konuşacak bir kişi bile bulamayan genç için yaşam dayanılmaz hale gelir. Her şeyin anormal olduğu bir köyde onun normal oluşu köyde aksayan tek yandır artık. Bu durum zamanla öyle dayanılmaz hale gelir ki genç, köyün aklını ve dilini bozan suyun başına geçip sudan kana kana içer... Bunun başka bir adı yabancılaşmadır.

Yabancılaşma, toplumsal ya da psikolojik pek çok nedene dayalı olarak kişinin kendi benliğini kaybetmesi ve sonrasında yaşadığı çevreye uyum sağlayamamasıdır. Bu duruma gelen kişi kendini derin bir yalnızlık, iletişimsizlik ve ötekileşme içerisinde bulur. Umutsuz ve çaresiz hisseder. İçinde yaşanılan toplumu etkileyemediğini, yetersiz olduğunu, neye veya kime inanacağını bilmeyerek kendine doyum sağlayıcı eylem alanları bulamayacağını düşünür ve derin bir yetersizlik durumunu yaşar. Söylencedeki zehirli su da bu nedenle kana kana içilir. Belirsizliklerin çok olduğu bir zaman diliminde, gerçeğin ne olduğunu bilsek de ne kadar susamış olursak olalım zehirli sudan içmek zorunda değiliz.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar