Zeytin

Bu topraklarda düne kadar zeytin hep şiiri, aşkı, yaşamı, yaşama tutunmayı, umudu anımsattı. Kim bilmez ki, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun sitem şiirindeki dizeleri Kim yazmaz kim okumaz ki zeytin gözlü sevgiliye bu yılları aşıp gelen şiiri:

“Önde zeytin ağaçları arkasında yar

Sene 1946

Mevsim Sonbahar

Önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim

Dalları neyleyim.

Yar yollarına dökülmedik dilleri Neyleyim.”

Kimi Karadenizli şiir yazar, kimi ülkeye başbakan olduğu yıllarda “kitap okumam arkadaşlarım romanın özetini çıkarıp verir” deme cesaretini gösterir.

İnsan düşünür bir romanın özeti nasıl olur?

O güçlü, güçsüz, tembel kişiyi özette nasıl betimler?

Satır aralarındaki aşkı nasıl anlatır ya da o ölümsüz kurgudan insan kendini yoksun bırakır mı?

Zeytin ağaçlarından şiir yazan Karadenizli’den zeytin ağaçlarının kesimine izin veren Karadenizli döneminde bir şafak ansızın zeytin ağaçları yerinden sökülür…

Oysa her şafak bir umuttur, bir sevdanın başlangıcı, bir projenin ışığı, bir yolculukta yola düşen ışıktır.

Şafaklara uyanmak, şafaklar saymak bu ülkede bolluğun, bereketin, özelemin, umudun adıdır.

Bir şafak vakti toprağından sökülen, hoyratça savrulan zeytin ağaçlarının katliamı yürekleri yangın yerine dönüştürür…

Soma’nın Yırcalı köyünden  şafakta sökülen zeytinler sofralardaki zeytinin tadını kaçırır, boğazlar düğümlenir.

Ne zeytin yasası?

Ne atadan dededen kalan zeytinlerin korunması düpe düz bir katliam gözleri karartır.

Köylülerin bazılarının üretimden uzak küçük maaşlarla sosyal güvenlik adına bu katliamın güvenlikçisi olmaya özenmeleri bir başka aymazlıktır.

Akıl almaz, aymaz bir yönetim yaşamın her alanına, her kesimine, her sınıfına yansır olan yılların zeytin ağaçlarına olur.

Çünkü ne şiirlerin süsü, ne yeryüzünün ilk ağacı olması, ne sevgilinin gözünden ötürü ‘Zeytinim’ tanımı akıllara gelmez çünkü kar hırsı, kolay zengin olma düşü, ülkeyi çoraklaştıran yöneticilerin akıl tutulması ve hoyratça altı bin zeytinin yok edilerek insanların umutlarının söndürülmesidir.

Şiirin dizesindeki “Seni kara saplı bir bıçak gibi sineme sapladılar” misali köylüler haklı isyanla direnirler…

“Değirmen misali döner başım/

Sevda değil bu bir hışım/

Gel gör beni darmadağın/

Tel tel çözülüp kalmışım./

Canımın çekirdeğinde diken/

Gözümün bebeğinde sitem var”

Yine gündem binlerce zeytin ağacını acımasızca kesmek…

Bir Ege pazarında zeytin aldığım yazmalı kadının sözleri zihnimde, yüzü gönlümde kaldı:

Bir kadının pazarda ürettiği zeytini satmasına sevindim.

Ayaküstü söyleştik:

Zeytin sizin tarlanızın mı soruma; “Evimin bahçesindeki zeytin ağaçlarının bu zeytinler. Üç çocuğu bu ağaçlar sayesinde büyüttüm. Zeytinin zeytini, yağı, sabunu evimizin gelir kaynağı oldu. Kimselere muhtaç olmadık. Onlara gözüm gibi baktım. Onlar benim çocuklarım oldu. Güz aylarında denizden karaya esen rüzgar ile zeytin ağaç- larına mantar bulaşır. Bu mantar zeytinin terini giderir, acısını alır. Zeytin olgunlaşır, yenmeye hazır olur. Toplarız ve satarız. Ondan bizim zeytinin tadı başkadır. Hem benim bahçemin zeytinleri suyun öte yakasındaki insanlardan kaldı. Zeytinlerimi severken; bakarken; yerken bu ağaçları dikenlere hep dua ederim. Haklarını helal etsinler.”

Helali, haramı karıştıranlar nereden bilsin zeytin ülkenin gururu; barışın simgesi, umudun ağacıdır?

Önceki ve Sonraki Yazılar