Alacak gibi yapmak

Hazine verilerine göre, 420 milyar dolar dış borcumuz
var.

Bunun yüzde 70'i özel sektörün, bankalar dış borçlarını geçen yıla göre azaltırken, reel sektör artırmış; 138 milyar dolar olmuş.

Bu arada kamu da borçlanmayı arttırıyor…

Nereden baksanız yılda yaklaşık 50 milyar dolar kadar fon bulmanız veya üretmeniz gerekiyor ki, bu borçlarınızı ödeyesiniz.

Ayrıca finansal ilişkileriniz çoğu Avrupa ile.

Dış ticarette Avrupa nerede ise yüzde 50 civarında pay alıyor.

4 milyon kadar vatandaşımız Avrupa'da yaşıyor.

Teknolojimiz daha Avrupalı.

O zamanki adı Avrupa Ekonomik Topluluğu ile ilk Ankara Antlaşması 1963 yılında imzalandığı zaman ben 17 yaşında idim.

Yıl 2017 oldu, ben kaç yaşında oldum belli ama Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz bir türlü açıklığa kavuşmadı.

Biz yıllardır Avrupa Birliğine girecekmişiz gibi oyun oynadık, Avrupalılar da bizi alacaklarmış gibi yaptılar.

Her ülkede, iç politika malzemesi olan Avrupa birlikteliği kör topal da olsa bugünlere geldi.

AB içinde olmanın matematik kriterleri var, Kopenhag, Maastricht.

Biz bunlara tam uymuyoruz, AB 'de bize karşı yükümlülüklerini yerine getirmiyor.

Ortaklık iyi işlemiyor.

Ancak sosyal, kültürel, ticari ve finansal ilişkiler işliyor.

15 Temmuz darbesine karşı demokrasi adına, AB geç tepki verdi.

1980 de daha net ve çabuk tepki vermişti.

Son günlerde Avrupa Parlamentosu, Türkiye ile ilişkilerini askıya alma kararı aldı.

Nerede ise 50 yıldır AB’nin birçok kurumunda çalıştığım ve AP'yi Türkiye adına yıllardır izlediğim için bir kaç söz söylemek istiyorum.

Doğrudan seçimle gelen AP, aslında üye ülkeler Meclislerinin arka bahçesi.

Yer bulamadıkları eski politikacıları gönderdikleri ayrıca genç politikacıların olgunlaştığı bir yapı.

Gruplar hâkim, en büyük gurup da Hıristiyan Demokratlar.

Bu grubun başını ise Almanlar çekiyor.

Yeşiller grubu da Alman ağırlıklı, Türkiye’nin tam üyeliğine sıcak bakmayan bir yapı.

Sosyalistler ve Cumhuriyetçi grupların çizgileri ise net değil.

Ancak Türkiye'de demokratikleşme, insan haklar, basın özgürlüğü konusunda tüm gruplar hassas.

AP son ilerleme raporu, Avrupa’nın isteğini perçinlemiş oluyor.

Türkiye tam üye olmasın, göç, ticaret, finans, gümrük birliği gibi konularda işbirliğimiz sürsün.

Almanya lokomotif.

AB içinde Almanya'nın bu katarları peşinden sürükleyen güçlü halini ise ABD destekliyor.

Ekonomik ve siyasi olarak güçlü ve istikrarlı bir Almanya, AB için bir garantidir.

Türkiye ise, en büyük ticari ve ekonomik ortaklarından biri ile nedense çatışıyor, onunla çatışarak ABD ile de göz göze geliyorsunuz.

Katar'a askeri birliğimiz, ABD’den habersiz mi gitti?

Orada ABD 11 bin asker bulunduruyor, Suudi Arabistan ve Mısır birden ABD'den habersiz mi ültimatom veriyorlar, Almanya İncirlik'ten çıkıyor, Rum tarafı masadan kalkıyor..?

Sahnelenen bütün bu oyunların, rastlantı olmadığı belli de, esas istenenin ne olduğunu tam anlamak zor.

Kapılı kapılar ardında Türkiye'den mutlaka istenenler var.

Nereye kadar ne verilebilir, ne alınır onun hesabını iyi yapmak gerekiyor.

Ancak Türkiye'de insanlar huzurlu, güvenli çatışmadan uzak yaşamak istiyor.

Bir daha ekonomik sıkıntı da görmek istemiyor.

Bu arada kamu açıklarınız artıyor, cari açığınız büyüyor, fona ihtiyacınız var ekonomiyi döndürmek için, size en yakın piyasa da Avrupa; hem malınızı satmak hem fon bulmak için.

Ekonomi iyi giderse, diğer ilişkiler düzelir, siyasi istikrarı korumak ise ekonomiyi ayakta dimdik tutmaktan geçiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar