“Sen, mutluluğun resmini yapabilir misin abidin?
işin kolayına kaçmadan ama
gül yanaklı bebesini emziren
melek yüzlü anneciğin resmini değil
ne mavi yosunlu akvaryumda yüzen kırmızı balığın ne de al çeperli elmanın”
27 yıllık meslek hayatımın
hemen her döneminde
“bu resmi” aradım.
Kime, neye göre mutluluk.
Bazı, mahsulü kaldırmış ve iyi paraya satmış
çiftçinin yüzünde,
bazı, 8 kız üzerine eşi erkek çocuk dünyaya
getirmiş babanın gözlerinde,
bazı, ÖSS sınavını kazanmış öğrencinin sözlerinde
ataması yapılmış öğretmenin çığlığında
yani “iyi yaşama arzusu” na giden yolda insanların davranışlarında
bulmaya çalıştım mutluluğu.
Belki çoğu arkasından yeni sorunlar getirecek kısa mutluluklardı ama
yine de haklı nedenleri vardı insanların.
Bir keresinde
Eskişehir'in bir köyünde iki büklüm lületaşı madeninde
söyleşi yaparken bir yandan çalışıp
bir yandan benim sorularımı
yanıtlayan gence “mutlu musun?”
diye sormuş ve aldığım yanıtla
“biz bir yerlerde yanlış yapıyoruz”
diye düşünmüştüm.
Delikanlı mutluluk gerekçesini,
“askerliğimi yaptım, nişanlandım
yakında evleneceğim. Günde üç beş kuruş da
kazanıyorum” diye açıklamıştı.
Hedefler küçük ya da yakın konursa
mutluluk daha kolay geliyor herhalde.
............asgari mutluluk............
Ama bu sefer yani TÜİK'in yaptığı araştırmada
hanesine ayda 650 lira giren vatandaşlardan
yüzde 50'sinin durumundan memnun olduğunu
gördüğüm an kadar hiç şaşırmamıştım.
Empati yaptım olmadı.
Kağıt kaleme sarıldım hesaplar
yaptım yine olmadı.
Muhtemel ek gelirleri hesap ettim
yine de hesap tutmadı.
Ve o ankette “mutluyum” diyen herkesi
kıskandım ve klasik olacak ama
“keşke ben de Türkiye'de yaşasaydım”
diyerek iç geçirdim.
Yorum yapılamayacak bir oran olduğu için
“mutluluğunuz daim olsun “demek düşüyor bize.
........baltalayın turizmi................
Yaz sıcağında daha bir sene önce yapılmış
yolları yeniden yapmaya kalkarak
vatandaşı çileden çıkaran tüm ekipleri
iç turizme vurdukları darbe nedeniyle kınıyorum.
Ama asıl kınanması gerekenler
“savaş lobisinin”ekmeğine yağ süren
(dilim varmıyor ama) meslektaşlarım.
Haber bültenleri Suriye sınırına
askeri birlik sevkıyatı ve sınırdan gelen
silah sesleri üzerine kurulunca
ve bir de Türkçe bilmiyorsanız
savaş halinde bir Türkiye'ye gelmek ister misiniz?
Ayıptır arkadaşlar
“bizim olmayan bir savaşın çığırtkanlığı”
yakışmıyor.
Bir de elim değmişken Ali Şen'in çalınan
saatini ne kadar dert ettiniz.
Bence bir kampanya açın saatin parasını toplayın.
Bir o kaldı...