“Atlarından korkan adam”

Geçen salı günü yeğenim ablamı Bahçelievler’den, Çankaya’daki evimize getirdi.

Yol TBMM’nin önünden geçiyor. Eve girer girmez ablam heyecanla, “Uğur ne oluyor? Her taraf polis-asker dolu..

. Her köşe ba- şında tanklar var. (Zırhlı personel taşıyıcıları olsa gerek) Tepede helikopterler vızır vızır dolaşıyor.

Ne oluyor biliyor musun?” dedi.

“Sakin ol...” dedim. “...biliyorum.

AKP’nin yeni (!) Genel Başkanı, Meclise, partisinin grup toplantısına gitti.

Kendi milletvekillerine hitap edecek.” Neredeyse hep Ankara’da yaşadım. Üç askeri darbe, üç darbe teşebbüsü gördüm. Sıkıyönetimler, sokağa çıkma yasakları, her Ankaralı gibi benim de hayatımın bir parçası haline geldi.

Gerek anlatılanlardan, gerekse TV’deki görüntülerden bir devlet büyüğü ya da bir parti genel başkanı için böyle bir güvenlik önlemi alındığını şimdiye dek ne gördüm ne de duydum.

TV’ler, TBMM ve ona giden yollardaki bu yoğun güvenlik önlemlerini, pür silah binlerce askerin-polisin görüntülerini kısa kısa da olsa gösterdiler.

Dışarıdaki bu önlemler yetmiyormuş gibi, AKP grup toplantı salonunun içine, elleri makineli tüfekli korumalar da yerleşmişti.

1980’lerin cunta lideri Kenan Bey’in bile Meclise gelişlerinde, Meclis’in içine böyle otomatik tüfekli, fişeklikli korumaların alındığını hiç hatırlamıyorum.

AKP grup salonunda kimler bulunuyor?

Görevli gazeteciler ve TV çalışanları dışında, AKP yöneticilerinin tek tek seçtikleri, harçlıklarını verdikleri amigo gençler balkonlarda yer alıyor.

Eskiden bunları, koyu renk takım elbise, kravat bir örnek giydiriyorlardı.

Bu kez baktım, giysileri çeşitlemişler. Her halde bu hafta Kocaeli milletvekilleri örgütlemişler ki ellerinde Kocaeli yazan flamalar vardı.

Salonda doğal olarak toplantının muhatabı AKP milletvekilleri olmalıydı.

Ancak milletvekili sıralarında oturanların büyük bir bölümünün, vekillerine yer tutan “danışmanlar” olduğu, bir polis amirinin, patlayıcıya duyarlı köpeklerle tarama yapılacağını duyurup, salonun bir süre için boşaltılmasını istediğinde yuhalanmasından anladık.

Yoksa milletvekili polisi yuhalar mı hiç?

“Atlarından Korkan Adam” Amerikalı bir sioux yerli reisinin ismi.

Kendisi de bir “‘Kızılderili” olan Amerikalı tarihçi Dee Brown’ın emsalsiz eseri “Kalbimi Vatanıma Gömün” kitabında yakışıklı bir resmi de var.

Kızılderililer kendilerini rüyalarında gördükleri bazı şeylere göre adlandırırlarmış. “Oturan Boğa”, “Tepen Kuş” gibi...

“Atlarından Korkan Adam” artık rüyasında ne gördü ise kendi adını böyle koymuş. Tayyip Bey’in artık her şeyden korkar olduğu, her yere birlikte götürdüğü uzak-yakın koruma ordusundan; yine her yere zırhlı otomobilini kendisinden önce göndermesinden; korumalarının Güney Amerika’da ev sahibi milletvekilini, ABD’de şiddete başvurmayan bir avuç protestocuyu dövmelerinden anlaşılıyor.

Tayyip Bey kendisine bir isim vermek istese (gerçi 5-6 kişinin yardımı ile bir attan, daha eyere oturamadan düşmesi gibi bir hikâyesi var ama) “Atlarından Korkan Adam” adını almazdı herhalde. Olsa olsa “‘Partilisinden Korkan Adam” ya da “Cumhurundan Korkan Adam” adını alabilirdi.

Tayyip Bey iyi ki Kızılderili doğmamış.

Önceki ve Sonraki Yazılar