Ömer Adıgüzel

Ömer Adıgüzel

Aynı tümce ile başlayan tren kazası öyküleri

Anadolu insanı ne güzel söylemiş “Ateş düştüğü yeri yakar” diye. Yıllardır içeriği boş olan bir belgesel ya da dizi film seyreder gibi seyrediyoruz. Tüm sinirler,  düşünsel tepkiler alınmış, duygular dondurulmuş sanki. Özeleştiri kavramı sözlükten çıkartıldığı gibi eleştiriye tahammül ya da saygı denen sözcükler de aynı sözlükten atılmış.

Bir gazeteci tren kazasının ilgili kişisine şu soruyu soruyor: “Bu trenlerde sinyalizasyon sistemi var mıydı?” İlgili kişi soruya, “Bu soru doğru bir soru değil.” yanıtını veriyor. Ardından ekliyor “…Sinyalizasyon olmazsa olmaz bir sistem değil.”

Ertesi gün gazetelerde gözaltına alınan çalışanın ifadesinden bir tümce: “…makası birinci hata kaydırıp kaydırmadığımı hatırlamıyorum.”

Ne kadar basit bir tümce “…makası birinci hata kaydırıp kaydırmadığımı hatırlamıyorum…” Aman canım abartacak ne var. Fıtrat böyle. Trende olmasa başka bir şeyde yine olacaktı. Kader böyle yazılmış…

9 ölü ve 86 yaralı… Sanılıyor ki tren kazazında yaşamını kaybedenlerin öyküleri de sadece dokuz kişinin öyküsünden oluşuyor. Onların ailelerinin, yakınlarının, eş ve dostlarının, meslektaşlarının, çalışma arkadaşlarının, öğrencilerinin ve daha pek çok birlikte yaşayıp ortak zaman geçirilen insanların öyküleri yok…

Tüm öyküler de böyle başlıyor zaten: “…makası birinci hata kaydırıp kaydırmadığımı hatırlamıyorum…” Anne ve babasız kalan iki kız çocuğunun öyküleri de böyle başlıyor. Yağmur ve karın altında son yolculuk törenleri düzenleniyor. Törene katılanlar aslında öykünün kahramanı ile ilgili başka öykülerini anlatmaya çalışıyorlar. Ancak onların da öykülerinin ilk tümceleri ne yazık ki aynı tümce ile başlıyor: “…makası birinci hata kaydırıp kaydırmadığımı hatırlamıyorum.”

Çok belli ki “Sorunuz yanlış.” ya da “hatırlamıyorum” diyen bu insanlar ne kendi öykülerini okuyabiliyorlar ne de ateşin düştüğü yerlerde yazılan öykülerden haberdarlar. Oysa öykülerin kahramanları, mekânları, zamanları, konuları, gelişimi ve sonuçları da kendi hatalarından oluşuyor. Hiç erinmeyip bu öyküleri okuyuverseler sözlükte empati diye başka bir sözcükle karşılaşacaklar. Sonra utanmak sözcüğüne rastlayacaklar. Ondan sonra da sorumluluk sözcüğüne… Ama yine de anlamayacaklar, anlamak istemeyecekler.

En sonunda ne mi olacak? Okudukları tüm sözcüklerin anlamlarını yine hemen unutacaklar. Çünkü onların neden olduğu önceki öyküler de hep böyleydi ve böyle alışmışlardı.

Başkaları tarafından yazılan öykülere başka yeni sözcükler gelecek. Yağmurlu ve karlı bir havada, hiçbir öyküden haberi olmayan bir insan çamura dönmüş toprağa verilecek. Dualar okunacak ve dönerken sırada kimin öyküsü var diye soracağız kendimize.

Işıklar içinde uyuyun. Işıklar içinde uyu Beraitttin Albayrak Hocam.

Tüm öyküler böyle başladı demiştik ya. Öykülerin bitişi de aynı tümcelerle olacak “…makası birinci hata kaydırıp kaydırmadığımı hatırlamıyorum…”

Önceki ve Sonraki Yazılar