Ömer Adıgüzel

Ömer Adıgüzel

AYTÜL AKAL’IN YETİŞKİNLERE YÖNELİK KİTAPLARINDA KADIN OLGUSU

Çocuk yazını açısından örnek gösterilebilecek yayınları ile yer alan Aytül Akal, bir yazar olarak yetişkinlerin de dünyasına, çeşitli boyutlarda “yolculuklar” yapmış ve bu yolculuklarında çoğunlukla kadın olgusu üzerinde durmuştur. Yazarın yetişkinlere yönelik yazdığı kitaplar yazın alanına getirilen katkı açısından çocuk yazını alanı ile karşılaştırıldığında biraz gölgede kalmaktadır. 

Oysa çocuğun en doğal dili olan oyun olgusunu bilen ve zengin imge dünyası ile bunu tüm kitaplarına aktaran yazarın bu alandaki yeti ve deneyimi, yetişkinlere yönelik yazdığı kitaplarda da kendini göstermiş ve sayısı az da olsa yetkin örneklerin ortaya çıkmasını sağlamıştır.

Aytül Akal, yetişkinlere yönelik olarak “Beni Bırakma Hayat” (1998) ve “İki Ucu Yolculuk” (2001) başlıklarını taşıyan kitaplarını Bilgi Yayınevi’nden “Aytül Uncu Akal” adıyla yayımlamıştır.

Aytül Akal’ın öykülerinde kadınsı bir bakış açısı yansır. Her iki kitapta yer alan öyküler bir romanın değişik bölümleri gibi de değerlendirilebilir. Toplam 21 öykü aslında merkezinde kadın olan bu uzun bir romanın değişik görünüme bürünmüş ancak aynı kadınsı iç dünyalara sahip kahramanlarından oluşan görüntülere sahiptir ve öyküler boyunca bu görüntülere bir yolculuk sırasında otobüs camlarındaki yansımalardan tanık olunabilir.

Onun bu bakış açısı ile yazdığı iç ve dış yolculuk merkezli öykülerini okuyan bir okur, yazarın yaşama bakışını ve gizemli yolculuklarına kolaylıkla tanık olur. Bu öykü kitaplarında “kadın” olgusu bu olgu çerçevesinde geçen değişik görünüm, koku ve işlevlerdeki çiçekler, ışık, şapka, yalnızlık, yaşam, sağlık, doğma-doğurma, ölüm, yazma, annelik ve paylaşım gibi izlekler baskın olarak yer alır.

Akal, kadın olgusundan yola çıkarak toplumsal cinsiyet üzerinde hem kadını, hem de kadınlığı, kadın olmayı anlatır ve kadının yaşam mücadelesinde, içinde ya da dışında olduğu çemberi betimler. Bu çember içerisinde kendi yaşamının yakın zamanlarına tanık olarak eş, sevgili, baba veya oğul olarak erkekler yer alır.  Bu erkeklerden eş veya sevgili olan erkekler öykü kahramanlarındaki kadınlara göre daha bencil ve zayıftırlar.

Baba ve oğul olan erkekler ise daha duygu yüklü, anlayışlı, empati becerisi gelişmiş ve kadının kendi yaşamının biçimlenmesinde daha etkin rolleri üstlenmişlerdir. Oğul, kadın ya da anne olan kahramanların ya sığındığı güvenli bir mekân ya da kendisine yönelttiği eleştirilerle bir ayna işlevini üstlenmektedir.

Kahramanların betimlenmesinde eş ya da sevgili olan erkeklere yönelik örtük eleştirilere ve onların bıraktıkları boşluklara da tanık olunabilir. Öyle ki eş ya da sevgili olan erkekler, sadece kendi mutlulukları için kadın kahramanın babasının öldüğü bir ev ortamında bile sadece kendini rahatlatmak ve gerçek dünyadan uzaklaşmak için mekân ve zamanın uygunluğuna dikkat etmeden kendi beklentilerine yanıt arayan erkekler olarak değerlendirilir. 

Aytül Akal’ın kadın kahramanlarının hemen hepsi kentli ve çalışan ama özellikle insan ilişkilerine karşı duyarlı kadınlardan oluşur. Öyküler, çalışan ve yoğun bu kadın kahramanların günlük yaşamlarından kesitleri içerir. Akal’ın kadınları kentlerde okumuş, büyümüş ve biçimlenmiştir. Güçlüdür ve çoğunlukla çalışmaktadırlar. Çoğu kadın kahraman kendi masalını kendisi oluşturmuş ve kendi masallarındaki en önemli rolleri üstlenmiş görünmektedir.  Kendi gerçek dünyalarında yaşarlarken kurgusal dünyalara çok sık giderler ve iç yolculuklarını yoğun olarak yaşarlar.

Aytül Akal öykülerinde kadın ve yolculuk gibi iki kavramı yan yana gelmiş iki önemli olgu olarak işlemektedir. Kadın hem iç hem de dış yolculuklar arasındadır. Sürekli bir yerlere gitmek ister, gittiği yerler ona yeni yolculuklar için farklı kapıları aralar. Yolculuk sürecindeki kadınlar çok iyi gözlemcidirler ve çevrelerindeki insanları kendi iç dünyalarında sürekli olarak bir iç değerlendirmeye alır. Bu yönüyle kadın kahramanlar kısa süreli bir salıncaktaymış gibi geçmişe ve bugüne gelip giderlerken gerçek ve kurgusal dünyaya da bu süreçte gider gelirler. Gezmeye meraklı olan kadınlar bir yandan çok sık yolculuklar yaparken bir yandan da kentli ve çalışan kadın olarak bu yolculuklardan yer yer sıkılır ve bunalır.

Kahramanların çoğu yazma-çizme uğraşı içerisinde yer alırlar ve yoğun bir biçimde üretme sancıları yaşarlar. Kadın kahramanlar çoğunlukla kalabalık içinde yalnızlıkları yaşarlar ancak onlar için yalnızlık aynı zamanda üretmek için bir zorunluluğu da oluşturur.  Aytül Akal bu yalnızlık süreçlerinde neler olabileceğini sürekli düşünen, kendisini olduğunu gibi kabul etmeyen, iç konuşmaların yoğun olduğu zaman zaman çocuksu ve naif yanları ağır basan kadınları betimler.  Onların kendi duygularına, imgesel dünyalarına oyunsu bir yan katar ve okuru bu oyuna davet eder. Okur, birden bire oyunsu bir havanın içinde bulur kendini. Aytül Akal, kadınların yaşamlarına ve mücadelelerine yakından tanık olunmasını ister.

Her iki kitapta yer alan öykülerdeki temel izlekler kadın olgusu etrafında varlık kazanır ve bu olguyu destekler. Şapka, Akal’ın öykülerin çoğunda önemli bir motif olarak yer alır. Şapka kimi öykülerde bir içe kapanma, kimilerinde duygu yoğunluğunu yaşama, kiminde ise içsel bir düşünceye odaklanma veya dışa yönelik bir ifade aracı olarak yer alır. Çok ayrıntılı olarak betimlediği farklı türdeki rengârenk çiçekler ise kadın kahramanlar için tam olarak bir kendini ifade etme aracıdır. Çiçek kimi zaman bir iletişimin başlangıcını ya da iletişimin kendisini veya sürecini oluşturur. Hemen her kadın kahramanın yakın bir yerinde mutlaka bir çiçek vardır.

Aytül Akal’ın kadın kahramanlarını topladığınızda bir kadının güncesindeki sayfaları, zaman ve mekânı geçmişte olan ve geriye dönüşlerin çeşitli yolculuklarla yaşandığı durumlara tanık olunur. Bu yazılanlara karşı bugünkü zamanda aynı ya da başka bir kadının kendi yazdıkları ve yaşadıkları ile bir tür yüzleştiği görülür.

Sağlık sorunları, doğurma ya da çocuk aldırma, yaşam ve ölüm gibi zıt kavramlar Aytül Akal’ın kadın kahramanlarında hep arasında kaldığı kavramlardır ve mücadele içerisinde betimlenen kadınlar bu ikilemlerde daha çok ortaya çıkar. Akal’ın öykülerindeki kadın kahramanların hemen hepsinin kendine uygun bir partneri yoktur ve bu kahramanlar en uyumlu ilişkilerini kendi içlerinde yaşarlar. Bu nedenle kadın kahramanlar eşler, sevgililer, yaşlı kadın, garson ya da ev sahipleri tarafından hiç anlaşılmaz. Uyum ve uyumsuzluk kadın kahramanlara öyküler boyunca eşlik ederken onları aynı zamanda derin bir yalnızlık içerisinde olduğunu hatırlatır.

 “…İnsan çocukları olsa da yaşlanınca hep yalnızdır aslında”

Önceki ve Sonraki Yazılar