Güneş Gürseler

Güneş Gürseler

BARO VE BAROLAR BİRLİĞİ ORGANLARINI NİSPİ TEMSİL YÖNTEMİ İLE SEÇMEK ÇÖZÜM MÜ?

Sorunlarımızı çözmeyip erteliyor ve onlarla yaşamaktan hoşlanıyoruz. Yargı erkinin ve yargı erki içinde “savunma”nın sorunları da bu alışkanlığımızla sürekli halının altına süpürülüp çürümeye bırakılıyor.

Yargı erki tüm unsurları ile birlikte hukuk eğitiminden başlayan devasa sorunları yaşıyor. Bu bütün içindeki “savunma” yani avukatlık da onun örgütü olan barolar ve barolar birliği de “türlü – çeşitli” sorunlarla kıvranıyor.

Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde baroların ve birliğin özellikle yönetim yapısı ve organlarının seçiminin yeniden düzenlenmesi birkaç kez gündeme getirilir gibi yapıldı ancak sonuçlanamadı.

Bugünlerde özellikle; organların nispi temsil yöntemi ile seçilmesi, birlik delegeliklerinin avukat sayılarına göre barolara dağılımı ve seçimi ile baroların bölünmesi konuları ilginç bir şekilde tekrar gündeme getirildi. İlginç diyorum çünkü ortaya çıkarılan bir öneri metni yok. Tartışma ve değerlendirmeler söylentiler üzerinden yürütülüyor. Örneğin 13 baro başkanı ve TBB başkanının “nispi temsil” yöntemini desteklediklerini açıkladıkları basında yer aldı. Ancak neyi desteklediklerini, “nispi temsil”den neyi anladıklarını açıklamadılar.

Değişikliklerin taslağı ortaya çıkmadan varsayım üzerinden tartışmaların yürütülmesini doğru bulmasam da bu gündemin konuşulduğu 42 nci Baro Başkanları Toplantısından sonra bir kez daha bu soruna dikkat çekmeyi bir avukat olarak gerekli görüyorum.

Meslek örgütleri organlarının nispi temsil yöntemi ile seçilmesinin ilk örneği Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik Ve Yeminli Mali Müşavirlik Yasası’nda bir oldu bitti ile yapılan değişiklik ile verildi. Siyasi iktidarın da şimdi bu örneği barolar ve Türkiye Barolar Birliği organlarının seçiminde geçerli kılma hazırlığında olduğu üzerinde tartışmalar yapılıyor.

Önce böyle bir değişiklik arayışına neden girildiği sorusunu yanıtlamak gerekir.

Herhalde öncelikli nedenin, genelde meslek kuruluşlarının ve özellikle de baroların muhalif tavrından siyasi iktidarın duyduğu rahatsızlık olduğunu kimse inkar edemez. Böyle bir arayış sürecini Devlet Denetleme Kurulu’nun 28.9.2009 tarihli “Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşları Hakkındaki Araştırma ve İnceleme Raporu”nda belirtilen; "Devletin idari ve mali denetim yetkisinin merkezi idare kuruluşlarınca öngörüldüğü şekliyle kullanılmaması ve meslek kuruluşlarının da kendilerine tanınan idari ve mali özerkliği sınırsız bir bağımsızlık olarak algılayarak ideolojik/politik organizasyonlar gibi hareket etmeleri kamuoyu ve meslek mensupları tarafından da eleştirilmektedir." görüşü ve yeni bir örgütsel tasarım gerektiği önerisi başlatmıştır.

Oysa, “siyaset” yapıldığı, “ideolojik” davranıldığı eleştirileri karşısında ortak bir kabule ulaşmak kolay değildir. Bugün tüm meslek kuruluşları yöneticileri için karşıtları tarafından bu eleştiri yapılmaktadır. İşbaşındaki yönetim hangi görüşte olursa olsun bu tür eleştirilerden kurtulamamaktadır. Meslek kuruluşu, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu gibi genel bir tanımlama içinde değerlendirilen bu kuruluşların demokrasinin gelişip yerleşmesinde ve katılımın genişlemesindeki katkıları kabul ediliyor ise siyasi iktidarla uyum içinde olmalarını beklemek ne kadar anlamlıdır. Yapılması gereken, profesyonel mesleğin sosyolojik koşullarından biri olan meslek örgütünün kendi alanındaki sorunları özgürce dile getirmesine olanak tanımaktır.

Bu girişten sonra serbest muhasebeci, mali müşavir ve yeminli mali müşavir meslek örgütündeki uygulamayı değerlendirmek ve yasa değişikliği ile getirilen sistemi anlamak gereklidir. Öncelikle belirtmem gereken görüşebildiğimiz ve de yazılarını takip edebildiğimiz meslek mensuplarının genelde yeni sistemden yakınmakta olduklarıdır. Üzerinde durulması gereken en önemli nokta bu sistemde başkan seçiminin iki dereceli olduğudur. Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik Ve Yeminli Mali Müşavirlik Yasası’nın düzenlediği seçim sistemini şöylece özetleyebiliriz:

  • Başkan seçimi iki derecelidir, önce kurul seçilmekte sonra kurul kendi içinden başkanı seçmektedir.
  • Bağımsız ya da grup listelerinden aday olunabilmektedir.
  • Gruplar seçimlere belirledikleri grup isimleri ile katılıyor.
  • Organlar için ayrı ayrı oy pusulası düzenleniyor.
  • Oy pusulalarında gruplardan aday olanlar grup isimi altında listeleniyor.
  • Bağımsız adaylar da aynı oy pusulasında yer alıyor.
  • Grup isimlerinin ve bağımsız adayların isimlerinin yanında kare şeklinde işaret kutuları oluyor ve oylar bu kutular işaretlenerek kullanılıyor.
  • Sadece bir grup ismi ya da bir bağımsız aday ismi karşısındaki kutu işaretlenerek de oy kullanılabiliyor.
  • Seçilen üye sayısı, grupların aldığı oyların önce bire, sonra ikiye ve seçilecek üye sayısına kadar bölünerek bağımsız adayların aldığı oylarla birlikte sıralanması ile belirleniyor.

Şimdi bu sistemini barolarımızın geleneklerini ve işleyişini de dikkate alarak değerlendirmeden önce bugün uyguladığımız seçim sistemini hatırlayalım:

  • Baro başkanını tek dereceli olarak seçiyoruz. “Baro Başkanı”nın bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de kabul edilen önemi ve yasamızdaki görev ve sorumlulukları da bunu gerektiriyor. Meslektaşlarımız da tercih ettikleri başkan adayını oyları ile doğrudan destekliyorlar. Yönetim kurulu üyelerinin tümünün baro başkanı olabileceği bir belirsizliğe oy kullanmıyorlar.
  • Üye sayısı çok fazla olan barolarımız dışında genel uygulama, genel kurul sırasında başkanlık divanına başvuran adayların ilan edilmesi ve oy pusulasına bu adaylardan tercih edilenlerin yeter sayıda yazılması şeklinde oluyor ve sonuçta oluşan kurullar büyük ölçüde baronun ortalamasına uyuyor. Gruplar halinde ayrışmanın derinleşmesi ve grup listeleri ile seçime girilmesi ise üye sayısı fazla barolarımızdaki uygulama. Nispi temsili önerenlerin eleştirdiklerini ve engellenmeye çalıştıklarını iddia ettikleri de da bu ayrışma. Ancak bunu gidermenin yolu çalışamayacak kurullar oluşturmak değil barolarda ayrışmanın zeminini oluşturan üye sayısının çok hızlı artışını düzenlemek ve üye sayısının belirli bir sınırı aşmasından sonra yeni baro kurulmasına olanak tanımaktır. Bugün genel kurullarımız asıl çoğunluk olmadan ve ilan edilen ikinci günün çoğunluğunu zar zor sağlayarak toplanabiliyor. Fakat seçim günü oy kullananlar ilk günkü oturuma katılanlardan çok fazla oluyor.

Bu hatırlatmadan sonra serbest muhasebeci, mali müşavir ve yeminli mali müşavirlerin uyguladıkları sistemin barolarımızda uygulanması durumunda olabilecekleri ve eleştirilerimi belirtebilirim:

  • Tüm adayların önceden belirlenip her grup için ayrı ayrı “blok liste” şeklinde oy pusulalarının basılması gerekecektir.
  • Gruplar dışında bağımsız adayların her biri için ayrı birer oy pusulasının basılması gerekecektir.
  • Bağımsız adayın aldığı oyun değerlendirilmesi nasıl yapılacaktır?
  • Bağımsız adayın gruplardan fazla oy alması durumunda yönetim kurulu içinden baro başkanı seçilirken konumu ne olacaktır?
  • Baro başkanlığına aday olunamayacak, yönetim kurulu üyeliğine aday olunabilecek. Seçilen yönetim kurulu üyeleri kendileri aralarından baro başkanı seçecekler.
  • Yasada grup tanımı yok örneğin grup en az kaç kişi olacak, her “Grup kurdum.” diyen seçime girebilecek mi?
  • Grup listesinde en az kaç aday olmalı?
  • Sistem, gruplaşıp ayrışmayı teşvik ediyor ve grupları açığa çıkarıp tescil etmeyi hedefliyor.
  • Bir başka hedef de “baro başkanlığı” kurumunu güçsüzleştirmek. Baro başkanı seçimini iki dereceli yaparak bu sağlanacağı gibi grupların baro başkanı adayları yönetim kuruluna girebilecekleri için yönetim içindeki grup sayısı kadar potansiyel baro başkanı olacak.

“Nispi temsil” olarak adlandırılan bu sistemi destekleyen meslektaşlarımız milletvekili seçimindeki nispi temsili emsal gösteriyorlar oysa elma ile armut kadar bile ilgisi yok. İlgisi olabilmesi için nispi temsilin sadece yasamada değil yürütmede yani hükümette de uygulanması gerekir. Milletvekili seçiminde hedeflenen, tüm seçmenin oylarının yasama organında temsil edilmesidir. Parlamentoya yansıyan nispi temsil neden yürütme organına yansımıyor, yansıyamaz, çünkü bütün partiler hükümette olursa muhalefeti kim yapacak?

Seçimle göreve gelen kurulların, özellikle yönetim kurullarının nispi temsil ile oluşturulmasının faydadan çok zararı olacağına inanıyorum. Bu yöntemin demokrasi ile de ilgisi yoktur. Demokraside olması gereken, seçme ve seçilme hakkının düzenli işlemesini sağlamaktır. Amaç karar organında farklı görüşlerin yer almasını sağlamak ve adaletli bir seçimle istikrarlı bir yönetim seçmektir. Yürütme organında nispi temsil kargaşa ve verimsizlik demektir.

Savunma mesleğinin örgütlenmesinde sorun olduğunu düşünüyorsak ki öyledir, yapılması gerekenler ise;

- Avukat sayısındaki hesapsız artışı kontrol altına almak,

- Avukat sayısı belirli bir sınırı aşan bölgelerde yeni baro kurulmasına olanak tanımak,

- Seçimlerde çarşaf listeyi zorunlu kılmak,

- Birlik organlarına belirli koşulları taşıyan avukatların aday olabilmesini düzenlemek,

- Birlik organlarının tüm avukatların oy kullanacağı bir seçimle seçilmesini sağlamak.

Görüldüğü gibi bunlar oldu bittiye getirilemeyecek önemdeki konulardır.

Şimdiye kadar bütün bunları içeren çok önemli çalışmalar sonucu taslaklar hazırlandı. Yapılması gereken tüm korkulardan sıyrılarak bu taslakları en geniş katılımla tartışarak yeni bir avukatlık yasası hazırlamaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar