BAŞKA NELER YAŞAMADIK Kİ...

Canlının “beslenme” zorunluluğu yerine gelmemeye başladığında yaşanacak asıl sorun!

Ekmek yenmese, su içilemese…

Ekmek için elde olması gereken buğdayı kim/ nasıl üretecek?

Su göletleri nasıl korunacak?

Doğayı “rant” uğruna bozguna uğratanlar, ekim alanlarını “daha çok” kazanmak için talan edilmesine göz yumanlar, üreticiyi yok sayanlar, üretim girdilerinin artmasından güç bulanlar, üreticiyi borçlandıranlar, üreticiyi boğanlar, üreticiye yaşamı zindan edenler…

“Besin” zorlukları yaşanırken rahat olacaklar mı?

***

Her ülkenin “kendine özgü” özellikleri vardır…

İçinde bulunan özellikler, “o ülkenin” yurttaşlarının yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan olanakları da taşırlar!

Doğu ülkelerinin “beslenme” alışkanlıkları “pek bize” alışık olmadığı gibi, batının da “pek bize” uymayan “beslenme” biçimleri vardır!

Ülke içerisinde bile, bölgesel “ayrılıklar” olduğu gerçeği yadsınamaz…

Ancak “ekmeğin” içeriği/ özelliği ne olursa-olsun, yapıldığı ürün tahıldır!

Buğdaydır, yulaftır, çavdardır, mısırdır…

Yeryüzü koşulları elverişli ülkelerin “tahıl” konusunda neler yapıldığı/ yapılmadığı “her zaman” için önem taşır!

Ülkemiz, her tür tarım ürünlerinin yetişmesine olanak sağlayan toprak örtüsü/ doğal yapısıyla bilinir…

Yuval Noah Harari “Sapiens” adlı yapıtında, binlerce yıl önce buğdaya ilk ülkemizde rastlandığı üzerine bulgular olduğundan söz eder.

***

Bizim doğal su kaynaklarımız olduğu gibi, gölet su alanlarımız da önemli…

Özellikle göletlerin kirletilmemesi için yapılacak çalışmaların önemi “kurak” geçen yıl içerisinde ağızlardan düşmüyor!

Düşmemeli de…

Nelere tanık olmadık oysa…

Anakentlerin “rant” sağlayacak alanları yeşil demeden, su kaynağı demeden, doğal örtü denmeden bozuldu/ parçalandı; buralarda yaşayan canlıların nerede/ nasıl yaşayacakları düşünülmedi, ekim alanlarına, kentlere, su göletlerine inecekleri/ kirletecekleri düşünülmedi…

Şimdi, yerel yönetimlerin yer yer “su depolarımızın ilaçlama/ dezenfeksiyon çalışmaları yapılmıştır” biçiminde servis ettikleri bültenlere tanık olmamamız da bundan…

***

Biz başka neler yaşamadık ki…

Geçtiğimiz yıl şeker fabrikalarının birer/ birer satılması için “iktidarın” orantısız güç kullandığına bile tanık olduk, şimdi Kanal İstanbul’da yapıldığı gibi…

Hemen o günlerde yapılan seçimde pancar yetiştirilen bölge üreticilerinin ne deli tutarsız davrandıklarını, fabrika satımının ardından pancar üretiminin/ üreticisinin ne denli sığ düşündüğünü de gördük!

Buğday ekim alanlarının, “girdi” nedeniyle nasıl boş bırakıldığını, ürününün “değer yitirmesi” için hasat zamanında nasıl dışalımının yapılabildiğini, çiftçinin boğulmaya sürüklendiğini, emeğinin karşılığından yoksunluğunu…

Daha neler yaşamadık ki?

Toprağımızda üretilebilecek ürünü, bu topraklarda üretecek bilimsel çalışmaları, okullarını bitirmiş binlerce ziraat mühendislerini, üretimden geçimini sağlayan milyonları bir yana bırakarak;

Tüm tahıl ürünlerini, tahılın samanını dış alım yoluyla sağlamayı yeğledik!

Tarımla birlikte hayvancılığa da benzer darbeyi indirdiğini bilemeyen “iktidar”, “çok şükür paramız var alıyoruz” demeyi başaran bir bakanı bile görevde tutmayı başardı!

Sınır dışımızda yetişen bir hayvanın, ne zaman/ hangi koşullarda kesimi yapıldığı bilinmeden, yurt içerisinde “denetim” düzeneğini ortadan kaldırarak yurttaşa yedirmeyi bile başardılar!

Daha neler yaşanmadı ki?

Saymayla bitmez!

***

Saymakla bitmeyen Corona salgını nedeniyle alınan “önlem paketleri” içerisinde somut bir biçimde yer bulamayan üreticilere, geçmiş yıldan olan alacağı ödenmekle sorun çözülmüş sayılacak!

“İktidarın” tüm sözcülerinden dile getirdikleri bu!

Nasıl bu denli tutarsızlık savunulabiliyor, nasıl bu denli süründürülebilir görülüyor anlamam oldukça zor!

Dağlar, taşlar, kentlerin göbeğindeki yüksek yapılar, bilmem kaç odalı saraylar, yatlar, rakamları belirsiz banka hesapları, daha neler neler…

Bunların tamamı elinizde olsa; ancak bir ekmeğiniz/ suyunuz olmadığında ne anlam taşır tüm bunlar?

“Ekmek/ su”…

Ekmekle suyu koruyacak, onları sağlıklı ortamda üretecek, üreteni sevindirecek ortamı “bugün” sağlamadıkça “ne zaman” sorusunu sormak gerekir!

İnsanların “beslenme” gereksinimi sorun olmadan…

Önceki ve Sonraki Yazılar