Başkanlığın yolu erken seçimle mi açılacak?

Türkiye, 2016’ya içeride ve dışarıda devasa problemlerle giriyor.  Dış politikada stratejik derinliğin geldiği nokta komşularımızla sıfır sorundan sayısız soruna evrilirken; yeni krizlere kapı aralayacak çizgide ısrar, önümüzü net olarak görmemizi engelleyen bir gelecek tablosunu dayatıyor.

Başbakan Davutoğlu’nun deyimi ile tam bir “ateş çemberinde”  coğrafyamız…

İçeride de durum çok farklı değil. Yeni Anayasa ve bağlantılı başkanlık ısrarının yarattığı rejim tartışmaları, bölgede tırmanan şiddet, bozulan iç barış, asker ve sivil ölümleri; Kürt siyasi hareketinin özyönetim çıkışı, yasama, yürütme yargı alanında giderek büyüyen problemler bir başka ateş çemberini de içeride büyütüyor..

Yeni yılda da tartışmanın ana odağında Anayasa, Başkanlık ve Kürt meselesi büyük yer tutacak. Bu bağlamda akla gelen, yanıtı aranan pek çok soru var.

İktidar partisi hangi hesapların peşinde? Buna karşılık Kürt siyasi hareketinin hedefinde ne var? AKP Anayasa ve başkanlığa geçiş için formüller ararken; Kürtler yeni anayasa sürecinden büyük Kürdistan’a uzanan bir özerklik ya da özyönetim çıkarmayı mı umuyor?

Saray ve AKP, bu isteği görüyor, kartlarını ona göre mi oynuyor? İki taraf da karşılıklı el yükselterek Anayasa masasına güçlü oturarak neyi kotarabiliyorlarsa onu almanın hesabını mı yapıyorlar?

Başbakan’ın HDP ile Anayasa randevusunu iptal etmesinin ardında, Demirtaş’ın federatif yapıdan söz etmesinin gerekçesinde bu beklenti mi yatıyor? 

***
Türkiye’nin iç savaşa sürüklendiği görüntüsüne bakarak AKP ile HDP’nin bir daha asla yan yana gelmeyeceğini düşünmek yanıltıcı olabilir.

Çözüm sürecinin temelleri 2007’de Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde atıldı. Bu yıla kadar da süreç sayısız kez uçurumun kıyısından döndü. Kiminde Öcalan çözüm üretti kiminde Erdoğan.

10 ay kadar önce 28 Şubat’ta AKP Hükümeti’nin temsilcileriyle HDP’lilerin Dolmabahçe’de açıkladıkları yol haritası mutabakatını anımsayalım…

Demirtaş’ın “Seni Başkan yaptırmayacağız” çıkışına kadar her şey planlandığı gibi ilerliyordu...

O çıkış HDP içinde “Erdoğan seviciler” kavgasına da zemin oluşturmuştu. Demirtaş, stratejik hata yapmakla eleştirilmişti.  Demirtaş o sloganı seslendirmese HDP yüzde 13’leri alır mıydı tartışmaya açık ancak Kürt siyasi hareketi başkanlık sistemi konusunda halen ortak bir fikir geliştirebilmiş de değil…

***

Gelinen noktada Saray, yeni Anayasa ve Başkanlık sistemi için bastırıyor. Saray’ın niyeti 2016’da içinde yarı başkanlık ya da partili cumhurbaşkanının olduğu yeni anayasayı referanduma götürmek. Muhalefetle uzlaşılan maddeleri ayrı uzlaşılamayan maddeleri ayrı ayrı halk oyuna sunmak.

O ereğe ulaşmada Saray açısından HDP kritik bir durak. CHP ve MHP’nin başkanlığa karşı katı tutumu biliniyor. İki muhalefet partisi parlamenter sistemden yana tutum alıp, başkanlığa “hayır” diyeceklerini ilan ettiler.

HDP ise, başkanlığa doğrudan karşı çıkmıyor, tartışılabilir buluyor.  İtiraz noktası,“Türk tipi” başkanlığa. Denge ve denetlemeden yoksun, otoriter, “tek adam” yönetimine zemin hazırlayacak bir sisteme “hayır” diyorlar.

Kaldı ki Öcalan da başkanlık sistemini savunuyor. Bir adım ileri giderek Erdoğan’ın başkanlığına “Evet” diyebileceklerini ifade ettiğini İmralı zabıtlarından biliyoruz.

Kürt siyasi hareketi yeni Anayasa’da bölgede özerkliğe kapı aralama sayılabilecek tavizi kopartıp yarı başkanlığa onay verebilir mi? Hafta sonu açıklanan ve tartışmaya açık olduğu özellikle vurgulanan bildirgenin satır arası mesajlarından biri de bu mu?

***

İktidar, Nevruz öncesi HDP ile masaya oturabilir mi? Şiddete karşı siyasetin yeniden devreye girmesi söz konusu olabilir mi? Saray ve Davutoğlu’nun bölgede normalleşme koşulu ile bunu denemek istediği konuşuluyor. O arada Öcalan’ın devreye sokularak HDP desteği ile yeni Anayasa ve başkanlık seçeneğinin referandum şartı ile masaya getirilebileceği ileri sürülüyor.

Peki o alternatiften bir sonuç alınamazsa ne olacak? AKP yoluna mevcut sistemle devam edip 2019’u mu bekleyecek? Yoksa başka hedeflere mi yönelecek?

O koşulda, olası tıkanmada Saray’ın bir erken seçimi zorlayabileceği beklentisi öne çıkıyor. Kulislerde beyin fırtınası yapılıyor. Erdoğan başkanlık için yeni Anayasa yapabilecek çoğunlukta bir parlamentoyu (330 ve üzeri) elde etmek adına erken seçimi zorlayabilir.

AKP ve CHP’nin yer aldığı, HDP ve MHP’nin baraj altında kalarak sandalye elde edemediği bir Meclis yapısını o seçimden çıkartabilir.  Bu alınacak siyasi karara bağlı…

Bugünden bakıldığında uzak bir ihtimal gibi duruyor olabilir. Ancak 7 Haziran gecesi de 1 Kasım’daki ikinci seçim uzak bir ihtimaldi. Ama Erdoğan becerikli bir hamle ile ilk günden düşündüğünü yaşama geçirdi beş ayda AKP’yi yüzde 40’tan 49’a taşıyacak sonucu üretti. HDP yüzde 10, MHP 11’le ciddi oy kaybına uğrayarak güçlükle Meclis’e girebildiler.

***

Siyasi çözümlerin işlevsiz kaldığı, şiddetin tırmandığı, şehitlerin geldiği, sivillerin, çocukların öldüğü, bombaların patladığı bir ortamda gidilecek seçimden nasıl bir sonuç çıkacağını görmek için kahin olmaya gerek yok…

Neydi Ankara’da yanıtı aranan o kritik soru?

Erdoğan, Başkanlığın yolunu erken seçimle açabilir mi?

Art arda iki seçimin tek başına iktidarı getiren pratiğinin ardındaki taktiksel başarı gelecekte bu ihtimali yok saymamızı imkânsızlaştırıyor…

NOT:  2016’nın barış, özgürlük ve eşitlik getirmesi dileklerimle; Yurt ailesinin ve okurlarının, cezaevinde tutulan meslektaşlarımın, Sevgili Can ve Erdem’in yeni yılını kutluyorum. 2016’da aramızda olmalarını, yeniden yazabilmelerini umarak, özgür günlerde buluşmayı diliyorum.  Ankara Notları 2015’te hayli yorgun düştü, kısa bir ara veriyor. 5 Ocak’ta görüşmek üzere mutlu yıllar…

Önceki ve Sonraki Yazılar