Ben olsam Kılıçdaroğlu'na yalvarırdım!

Bu yazıyı Başbakan Ahmet Davutoğlu ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki görüşmenin sonucu belli olmadan yazıyorum.

Görüşme nasıl geçti, nasıl bir karar alındı hiçbir şey bilmiyorum.

Toplantı öncesi genel bakış pek umutlu değildi; olsa olsa erken seçime gitmek isteyen Tayyip Erdoğan’a biraz daha zaman kazandırıcı bir karar çıkabileceği düşünülüyordu.

Umarım öyle olmamıştır!

Ben Davutoğlu’nun yerinde olsam koalisyona katılması için Kılıçdaroğlu’na yalvarırdım.


Gerekirse önünde diz çökerdim, “Beni bu durumda yalnız bırakamazsın, sensiz yapamam, sana ihtiyacım var” diye dil dökerdim.

Toplantı saatlerinde ülkenin dört bir yanından kan, dehşet ve gözyaşı haberleri gelmekteydi.

İstinye, Sultanbeyli, Silopi… Tüm ülke savaş meydanına dönmüştü… Yangın yayılıyordu.

Ekonomi durma noktasındaydı. Türk lirası dolar karşısında 280 uzanmıştı. Turizm gelirleri düşüyordu.

İki gün önce uğradığım bir turistik yerde şöyle dediler: Terör uyarıları üzerine, ilaç için arasınız bir Alman ya da K. Avrupalı bulamazsınız, Japonlar da iyice azaldı, yalnız henüz uyarıyı duymayan Çinliler ve Koreliler var…

Turistlerle birlikte yabancı sermayenin kaçışı da hızlanacaktır.

Böyle zamanlar ülke halkının çoğunluğunu temsil eden “büyük koalisyon”lar için en uygun zamanlardır.

O kadar ki, kurulu hükümetler bozulup, büyük koalisyon şansı aranır. Tek başına çoğunluk sahibi partiler, başka partileri hükümete katılmaya davet ederler…

“Memleket meselesi, gelin hep birlikte bir ucundan tutalım” derler.

Memleketlerini siyasi ve maddi çıkarlarından daha fazla seven olgun insanların işleyen demokrasilerinde böyle olur…

***

Diyeceksiniz ki, Davutoğlu’nun böyle bir şey söyleyecek gücü yoktur, o Tayyip Erdoğan’ın kuklasıdır. Farketmez.

Ben Tayyip Erdoğan’ın yerinde olsam da aynı şeyi yapardım, Kılıçdaroğlu’na “Nolur bizimkilerle koalisyon yap!” diye yalvarırdım.

Memleketin bu hale düşmesinin baş sorumlusunun kim olduğunu bildiğim için bunu belki daha bile şevkle yapardım.

Hatta ve hatta, Cumhurbaşkanlığımı kurtarmak için bunu yapardım.

Somut koşullar, halkın üçte ikisini temsil eden AKP-CHP büyük koalisyonundan başka kimsenin bu yangını söndüremeyeceğini açık ve seçik bir şekilde ortaya koyuyor.

Diğer bütün hükümet ve seçim formülleri yarayı daha da azdırmaktan başka hiçbir şeye yaramayacaktır…

Krizler krizleri izleyecek, belki de Tayyip Erdoğan ya kendi isteğiyle Cumhurbaşkanlığından istifa edecek ya da buna zorlanacaktır.

Geçilmesine asla izin verilmemesi gereken çizgi maalesef geçilmiştir.

PKK konusunda geçilmiştir, İŞİD konusunda geçilmiştir, hukuksuzluk konusunda geçilmiştir, güvensizlik konusunda geçilmiştir…

Çok ciddi bir onarıma ihtiyaç vardır.

Demokratik bir Anayasa’ya, kutuplaşmanın düşürülmesine, Ortadoğu bataklığından çıkılıp çağdaş dünya ile sağlam bağlar kurulmasına ihtiyaç vardır.

Bunu ne Davutoğlu tek başına yapabilir, ne de Tayyip Erdoğan.

Kılıçdaroğlu ile birlikte yapabilir mi? Bir ihtimaldir, ufak da olsa bir şanstır.

İşte o şans adına Kılıçdaroğlu’na yalvarırdım!


Önceki ve Sonraki Yazılar