Disiplinli yaklaşımı ile bildiğimiz Almanlar  pes etmiyor, gemileri yaktılar, 9 Mayıs’ta ilk lig maçını oynatmak istiyorlar. İtalya federasyonu da açıklama yapmış; 2 Ağustos’ta bitirecek şekilde biz de başlayacağız diyorlar.

Geçen hafta “futbol geliyor” başlığı atıp en geç haziranda başlarlar derken hiçbir somut gelişme yoktu. Eğer başlamazsa Valencia kulübü bile iflas ederiz demişti, oradan düşünmüştüm zira birçok lig için karmaşa büyük... Kim şampiyon olacak kim düşecek, yayın hakkı paraları her şey muamma...

Yani her gün yüzlerce insan ölürken nasıl derdiniz maç oluyor dememek lazım. Milyarlarca doların döndüğü bir sektör ölmek istemiyor... Peki, nasıl olacak, nasıl yapacak bu deli Almanlar?

Takım idman ve maçlarını programlayan ekibin başında milli takım doktoru var. Maçlar seyircisiz tabiki lâkin bizim seyircisiz maçlardaki gibi stadyumda 700 kişi olmayacak; basın toplantısı, gazetecisi, torpillisi yok. Yine de hesaplamışlar 322 kişi olacakmış ortamda. İkinci lig maçlarında maksimum 270 kişi.

Herkese haftada en az bir hastalık testi var. Herkes ayrı şekilde giriş yapacak, topçular dışındakiler maskeli olacak. Takım fotoğrafı, mixed zone röportajları, el sıkışma gibi basit ritüellerin alayı kalkıyor. Ateş ölçümü ritüeli geliyor. Artık takım malzemecisi dışında takım sterilizasyon sorumlusu da var.

Hastalanan topçu ya da personel hemen ifşa edilmeyecek; nasıl kapmış, nerede hata yapılmış o araştırılacak. Bir topçu hastalandı diye tüm takım karantinaya alınmayacak. Zalimlik gibi gözükebilir ama adamlar şunu apaçık söylüyor: Hayat devam etmeli; hiçbir futbolcu hasta olmasın, % 100 koruma diye bir hedefimiz yok.

Irklara filan inanan, seven bir tip değilim lâkin insanlık ayağa kalkıp devam edecekse ilk adım Almanlar veya Ruslardan gelmeliydi, sanırım öyle olacak...