İlhan Cem Erseven

İlhan Cem Erseven

CEMLER, BİÇİM Mİ DEĞİŞTİRİYOR?

Cem, Alevi ve Bektaşilerin canlarla (ceme katılanlar) birlikte yaptığı, 12 hizmetin yerine getirildiği ve ibadet olarak kabul ettiği kutsal törendir. Cemin bir kaç işlevi vardır. Ceme katılanlar,

- Alevi inancının temel ilkelerini, yol’un kurallarını öğrenir.

- Sosyal dayanışma pekiştirilir.

- Varsa suç işleyenler, halk mahkemesi denilen cem ehli kişileri tarafından dar’a çekilip sorgulanır, küs olanlar barıştırılır, şikayetler tatlıya bağlanır.

- Canlar Dede’nin öğütlerini, zakirin söylediği deyiş ve nefesleri dinleyerek, semah dönerek arınır, iç dünyası yeniden tazelenir ve evine iç huzuruyla döner.

Böylece aydınlanma, sosyalleşme, sorgulanma ve arınmadan geçerek yol’a devam eder. Alevi-Bektaşilikte yüzyıllardır yapılagelen cemlerin temel işlevi budur. Ana ilke de “eline, diline, beline sahip olmak”tır.

Yüzyıllardır süregelen Cem töreni, önceden haber verilenlerin katılımıyla başlar. Bekarlar, çocuklar ve düşkünler ceme alınmaz. Kapıda bir gözcü olur, cem başladıktan sonra içerdekilerin dışarı çıkmasına, dışarıdan gelenlerin de içeri girmesine izin vermez. Gözcü, aynı zamanda cemin düzenini sağlar. Cemevi denilen köyün konukevinde ya da bir talibin evinin geniş salonunda bir araya gelen canlar, halka biçiminde cemal cemale (yüz yüze) gelecek biçimde otururlar. Zakir denen ozan/aşık, bağlama eşliğinde özellikle yedi ulu ozandan (Şah Hatayi, Pir Sultan Abdal, Virani, Yemini, Nesimi, Kul Himmet, Fuzuli – Fuzuli’den fazla okunmaz, nedeni yazdığı şiirler bağlamaya uygun değildir ve de nefes/deyiş özelliği taşımaz-) Hz. Muhammed, İmam Ali, Ehlibeyt, Kerbela, Oniki İmam üzerine deyiş/nefes denilen Aleviliği anlatan şiirler söyler. 12 hizmet yerine getirilir. Her hizmet için Dede, gülbank (özlü dua) okuyarak hizmetleri ayrı ayrı kutsar. Kadınlı erkekli semah dönülür, kurban kesilip lokma dağıtılır. Lokma yenildikten sonra cem birleme duasıyla son bulur. Genelde cemin yapılışı kısaca böyledir. Cem, Dedenin başkanlığında katı bir disiplin içinde yürütülür. Cemler genellikle kış aylarında yapılır.

Bugün ise cemler, ne yazık ki bu işlevleri yerine getirmekten uzak.

1960’larda başlayan köyden kente göç olayıyla Alevi düşüncesi de doğal olarak kentleşme olgusu içerisinde değişikliğe uğradı, daha doğrusu özünden uzaklaştı, seyir için yapılır oldu. Kentleşmeyle birlikte müsahiplik kurumu hepten yok oldu, müsahip olanlar bile kente göçünce müsahibini aramaz oldu. Dedelik kurumu, işlevini yitirdi, cemlerin yapılabileceği mekanlar bulunamaz oldu. Hal böyle olunca cemler unutuldu, Dedenin fonksiyonu azaldı, müsahip, müsahibini (yol kardeşini) denetleyemez, yardım edemez oldu. Ne zaman ki kentlerde Aleviler, inançlarının olduğunu fark edip bir araya gelmeye başladı, dernekler kuruldu, yeniden cemler yapılmaya başlandı. Fakat ilk başlarda kentlerde yapılan cemler, köyde yapılan cemler gibi sıkı ve kurallara bağlı olarak gerçekleşmedi. Daha çok muhabbet temelinde bir araya gelindi, Dedelikten anlayan birisinin başkanlığında az da olsa köydekine benzer bir cem yapıldı. Öte yandan hiç kimse, kendisine bir yol kardeşi seçip müsahip olamadı, kurban kesip lokma dağıtılmadı. Ceme hemen herkes katıldı, seyirlik bir biçim aldı. Ta ki dernekler/vakıflar kuruldu, cemler eski rayına oturur gibi oldu ama yine de öz biçimine, yani otantik haline gelemedi. Bu da başta dernek yöneticilerinin ve Dedelerin gerekli özeni ve inisiyatifi gösterememelerinden kaynaklandı.

Ben de cemlere çok katıldım, hizmette bulundum. Fakat son yıllarda bir kaç kez gittiğim cemevinde ceme katılan çoğu orta yaş üstü kişilerin yerde minderde oturma yerine sandalyede oturmayı tercih ettiklerini gördüm. Gerekçe olarak yaşlı ve hasta olmalarını, ayaklarını bükememelerini, bel fıtığı gibi ağrılarının olmalarını gösterdiler. Bu tutum, belki bir yere kadar anlayışla karşılanabilir ama bu pozisyona sürekli izin verilirse korkarım ki cemlerimiz zamanla kilisedeki gibi yan yana konulan banklarda oturma düzenini alacaktır. Bazen televizyonda da izliyoruz, Dede postu dediğimiz makamın da neredeyse yargıç kürsüsü gibi yerden en az yarım metre yüksekte olduğu görülüyor. Cemin düsturlarından biri eşikteki de beşikteki de aynıdır anlayışıdır, yani herkes ceme girince eşittir, ayrım yoktur. Kural bu olunca, sandalyede ve yerden yüksekte Dede postunda oturanla yerde minderde oturan bir sayılır mı, aynı mıdır? Bence hayır. Demek ki bu kuralın da bir anlamı kalmadı.

Diğer bir yanlışlık da semah dönülmesi olayıdır. Özgün cemlerde (köylerde yapılan otantik, geleneksel cemlerden söz ediyorum) semah hizmetine sıra gelindiğinde zakir, semah deyişi çalar ve üç bacı ortaya kalkıp Kırklar semahını döner, isteyen erkekler de bacıların yanı sıra semaha durabilir. Böylece ceme katılan kadın-erkek canlar, bir olmanın, can olmanın ruhunu taşırlar, manevi hazzı tadarlar, kendilerini kutsal bir mekanın ve ayinin bir parçası, oraya ait olduklarını hissederler. Günümüzde ise cemlerde derneklerden semah ekibi çağrılıp semah hizmeti yerine getirilmektedir. Bu da folklorik bir gösteriden öte bir anlam taşımamaktadır. Benim köyümde yapılan bir ceme Çorum’dan semah ekibi çağrılmıştı. Semah ekibindeki canlar, öğrendiği semahı sergilemek ve bundan da mutlu olmak isterler. Fakat semah ekiplerinin yeri, tanımadığı bir canlar topluluğunun cemine katılıp dönmek olmamalıdır. Onlar, ancak kendi derneklerinin bir etkinliğinde sahneye çıkıp semah dönebilirler.

Sonuç olarak cemde oturma düzenine özen göstermezsek, müsahiplik kurumunu yaşama geçirmezsek, o yöre topluluğunun içinden kalben, inanarak semah dönecekler dururken onların yerine bir derneğin semah ekibini çağırıp folklorik semah dönmelerine göz yumarsak, “yol” dediğimiz Aleviliği nasıl yaşatacağız? Burada iş başta yol önderi Dedelere ve dernek/vakıf yöneticilerine düşmektedir. Aleviliğin vücut bulduğu, nefes aldığı ve canların aydınlanıp arındığı cemlerimizi özüne dönüştürmek için gerekli hassasiyeti göstermeliler, gerekli önlemleri almalılar. Yoksa dışardan gelecek bir asimilasyona gönüllü davetiye çıkarmış oluruz.

Ol Seyyid Nesimi der ki:

Böyle kem zamanda cihana geldim

Herkes imanından süzüldü gitti

Talip olan edeb erkandan şaştı

Onlar ikrarından çözüldü gitti.

Önceki ve Sonraki Yazılar