S. Ersu Hızır

S. Ersu Hızır

Cepteki Yangın

Yaklaşan kış mevsimi ile soğuyan havalar bizi üşütürken, ceplerimiz yanmaya başladı. Yanan cepler içimizi yakarken bizleri kış şartlarından korumuyor.
Dolardaki hızlı yükseliş doğalgaz alım fiyatlarını da arttırmakta. Dolardaki artışa bağlı olarak benzine, motorine, LPG’ye üst üste zamlar yapılmakta.
Yalnız ithal ürünlerde değil, yaşamımızın her alanında yediğimiz içtiğimiz her şeyin fiyatları artmakta.
Ekonomi Bakanı Zeybekçi bir hafta önce “ekonomimiz coştu” diye açıklama yaptı. TÜİK Ekim ayı enflasyon verilerini açıkladı. Yıllar sonra Ekim ayında enflasyon yüzde 11.9 oranına çıkarak son dokuz yılın en yüksek enflasyon oranına ulaştı.
Artan fiyatlar sabit gelirli emekli, memur, işçinin cebini yakmakta, maaşlarını eritmekte.
Toplumun birçok kesimi artan enflasyon karşısında ezilmekte, yaşama tutunmaya çalışmakta.
Yeni yılda ehliyetten, pasaporta, trafik cezasından, motorlu taşıt vergisine, otobüse, dolmuşa, taksiye, trene her şeye yeni yapılacak zamlı tarifelerle gireceğiz.
Çift haneli enflasyona göre yapılacak bu zamlara karşı emekli tek haneli enflasyona göre hesaplanan maaşı ile direnmeye çalışacak.
Bir futbol maçı düşünün; Enflasyon takımı seyircisi coşmuş, hakem kendinden yana 11 kişilik kadrosu ile sahada. Emekliler takımı maçın ilk on dakikasında dört oyuncusu hakem tarafından oyundan atılmış, tek haneli oyuncu sayısı ile maçı tamamlamaya çalışmakta.
Çift haneli oyuncuya sahip enflasyona karşı, tek haneli oyuncuya sahip emekli takımı maçı tamamlamaya çalışmakta. Televizyonlarda maçı izleyen milyonlarca emekli taraftarı gözleri yaşlı, içi öfkeli, yüreği yanmış vaziyette maçı izlemekte. Sizce bu maç adil mi? Sonucu ne olur?
Emekli takımının oyuncularının ve taraftarlarının nefesi yeter mi?
Yürekleri dayanır mı?
Yürekteki ateş
Art arda gelen şehit haberleri yüreklerimizi dağlıyor.
Kuzey Irak’ta, Suriye’de, ülke içerisinde kış aylarına girdiğimiz süreçte artan terör olaylarında verdiğimiz şehitler yüreklerimizi dağlamakta.
Üzülerek görüp yaşamaktayız ülkemizdeki terör olayları kısa sürede biteceğe benzemiyor.
Suriye’deki ABD Ordu Sözcüsü Albay Ryan Dillon’un Alman ARD televizyonuna yaptığı açıklamalar bunun işaretini veriyor.
Albay Ryan; PKK’ya hangi silahları verdiniz? sorusuna, “Hemen her şeyi…” diyerek verdiği cevabında ‘Araçlar, ateşli silahlar, patlayıcılar, roketler...’ diyerek devam ediyor.
Yine bir Alman kanalına röportaj veren “ABD’li General Raymond Thomas, terör örgütü PKK’yı ‘Demokrat’ kabul ettiklerini belirterek, örgüte akıl hocalığı yaptığını açıkladı.”
PKK’nın üst düzey yöneticileri ile yaptıkları toplantıda kendilerine yeni bir isim almalarını önerdiğini söyleyen Raymond Thomas “Onlar da adlarının ortasına ‘demokratik’ ifadesini koydular. Bunun zekice bir hamle olduğunu düşündüm. Bu onlara bir miktar itibar sağladı” şeklinde Ortadoğu’da izledikleri ve izleyecekleri stratejiyi açıkladı.
Şimdi de hava sahası kapalı olan bölgede Amerikalılarca adı SDG (Suriye Demokratik Güçleri) olarak değiştirilen örgüte uçaklara karşı kullanılan Stinger füzelerinin verilmesi konusu ABD Senatosu’nda görüşülmekte.
Böyle olunca terörün bitmesi mümkün mü?
Yıl 2003 1 Mart Tezkeresi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülüyor.
Meclis Başkanı Bülent Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal.
Hükümet ABD askerlerinin Güneydoğu Bölgemize yerleşmesine ve buradan Kuzey Irak’a giriş yapmasına izin veren tezkereyi TBMM gündemine getirmişti.
Tezkereye şiddetle karşı çıkan CHP mecliste de sert muhalefetini sürdürüyordu.
O gün tarihi bir gün yaşanıyordu.
Meclis Başkanı Bülent Arınç CHP Genel Başkanı olarak tasarıya karşı çıkan Deniz Baykal’ın süresi bittiği halde sözünü kesmeden kürsüden konuşmasını tamamlayacak ek süreler veriyordu.
Baykal’ın o tarihi konuşması sonrası tasarı TBMM’de yeterli sayıyı bulmuyor, İskenderun açıklarında savaş gemilerinde bekleyen Amerikan askerleri geri dönmek zorunda kalıyordu.
Tezkere’nin reddi ile Türkiye kendi topraklarından komşu bir ülkenin işgaline izin vermediği gibi, ülkesini de olası bir savaştan korumuş oldu.
O gün tezkerenin ret edilmesi ile birçok ocağa, anaların yüreklerine ateş düşmesi önlendi.
İşte o tezkereyi durduran Deniz Baykal şimdi hastanede.
Ortadoğu bataklığının çamurunun ülkemize bulaşmaması için onun fikirlerine, analizlerine ihtiyacımız bu gün dünden daha fazla.
Rahatsızlanmadan bir gün önce Avrupa Birliği Parlamenterler Meclisi toplantısından dönmüş, hafta başında önce Kemal Kılıçdaroğlu sonrada kamuoyu ile Ortadoğu, dış politika ve iç politikaya ilişkin görüş, tespit ve önerilerini kamuoyu ile paylaşacağını söylemişti.
Açıklayacağı görüşler yine gündem oluşturacaktı.
Sözlerinin ulusal çıkarlarımızı, Laik Demokratik Cumhuriyetimizi ve parlamenter sistemimizi nasıl korumamız gerektiğine yönelik olacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok.
Öncesinde olduğu gibi açıklayacağı fikirlerden iktidar da, muhalefet de yararlanacaktı.
Bizler de vatandaş olarak aydınlanmış olacaktık.
Her kesimden hastaneye gelen sayıları on binleri aşan, geçmişte kendisine siyasette muhalefet etmiş olanlar dâhil tüm ziyaretçiler geçmişte Deniz Baykal’ın Zincirbozan’da, Mamak Askeri Okulu’nda gözaltı süreçlerindeki dik duruşunu, hukuka verdiği değerin önemini ısrarla vurguluyorlar.
Türk siyasi yaşamında önemli yeri olan ve hızla iyileşmekte olan Deniz Baykal’a ziyaretine gelen gelemeyen tüm sevenleri adına bir kez daha acil şifalar diliyorum.
İyi pazarlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar