Çocuk ve yaşlı bakımı kadınları eve hapsediyor

Son dönemde özellikle Birleşmiş Milletler’in konuya el atmasıyla birlikte kadınların iş gücüne katılımını artırmaya dönük çok sayıda çalışmaya tanık oluyoruz. İş dünyasından önemli isimlerin, çok sayıda sivil toplum kuruluşunun bu çalışmalara destek vermesi hatta öncülük etmesi maalesef bir işe yaramıyor, zira ülkemizde kadın istihdamı artmıyor, artamıyor. Bu hafta içinde iki ayrı sivil toplum kuruluşunun konuyla ilgili araştırmalarını okudum. İlki İş Dünyasında Kadın Komisyonu ile bu alanda ciddi çalışmalar yapan Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu’na (TÜRKONFED) ait. Kurum, bu yılsonunda üçüncüsü yayımlanacak olan İş Dünyasında Kadın Raporu’nun ikinci faz sonuçlarını açıkladı. Prof. Dr. Oğuz Karadeniz ve Prof. Dr. Hakkı Hakan Yılmaz tarafından hazırlanan 3. İş Dünyasında Kadın Raporu’nun çıktıları ilginç verilerle dolu.
TÜRKONFED Başkanı Tarkan Kadooğlu, “Kadınların sadece iş hayatına katılımı değil, iş hayatındaki kadınların da bakım sorumlulukları nedeniyle çalışmaktan vazgeçmeyecekleri bir sistemi oluşturmamız gerekiyor. Çocuk ve yaşlı bakımı kadınların çalışmasının önündeki en büyük engel” diyor. Çünkü 2015 yılına kadar olan 5 yıllık dönemde yaklaşık 1 milyon kadın çocuk bakımı, yaklaşık 112 bin kadın ise yaşlı bakımı nedeniyle iş hayatını bırakmış!
TÜRKONFED İDK Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Yasemin Açık, GSYİH’nın sadece yüzde 1’inin bile çocuk ve yaşlı bakımı için ayrılması durumunda hem kadınların iş hayatına döneceklerini hem de yeni istihdam alanları doğacağını söylüyor. Açık, kadının doğum sonrası çalışmasını teşvik eden doğum borçlanması, sosyal sigorta prim ve istihdam teşviklerinin de kadın istihdamını artırmada önemli bir rol üstlendiğini belirterek “KOSGEB, 2000 yılından beri nitelikli eleman çalıştıran KOBİ’lere çeşitli oranlarda teşvikler veriyor. Buna rağmen maalesef sigorta prim teşviklerinden 1,5 milyon KOBİ içerisinde yalnızca 14 bininin yararlandığını görüyoruz. Bu da bize işverenlerin bu konuda yeterince bilgi sahibi olmadıklarını gösteriyor. Diğer yandan, genç kadın işçi çalıştıran firmalarda bu işçilerin 54 aya kadar olan primleri devlet tarafından karşılanıyor. Yeni işyeri açan girişimci kadınlar için de primlerin belirli bir kısmının, yine işsizlik fonundan veya devlet tarafından karşılanabileceğini düşünüyoruz” diyor.

Kadınların yarısının maaşı 1.000 TL’nin altında

2017 yılı Mart ayı itibarıyla, yoksul hanelerde bakıma muhtaç yaşlı ya da engelliye bakan 485 bin kişiye bakım ödeneği verilmesine karşın bu kişiler profesyonel bakıcı olmadığı için sosyal güvenceye sahip değil. Nitelikli bakım elemanı ihtiyacı çok yüksek olan Türkiye’de, bakım sigortasının kurulması ve etkin bir şekilde uygulanması halinde kısa dönemde söz konusu hizmetlerde çalışacak ilave 500 bin kadın, uzun dönemde ise yaşlanan nüfus ile birlikte 1 milyon kadın için ilave istihdam sağlanabilir. İşgücü piyasasından uzaklaşan kadınlar da geri dönebilir.

Kadınların yüzde 45,6’sı 1.000 TL’nin altında aylık alırken, bu oran erkeklerde yüzde 31’e düşüyor. Çocuk yoksulluğunun yetişkin yoksulluğundan, kadın yoksulluğun ise erkek yoksulluğundan yüksek olduğu Türkiye’de; kadın, erkeğe göre 1 puan daha yoksul ve aradaki ücret farkı çok daha yüksek seviyede.

Çalışan kadınların toplamda yüzde 7,2’si yarı zamanlı çalışırken, bu oran en düşük gelir grubu olan 830 TL ve altındaki grupta yüzde 15,9’a kadar çıkıyor. Ek iş arayan kadınların yüzde 40’ının yine en düşük aylık gelir elde eden gruptan olması dikkat çekerken, kadınların iş aramama nedeninin belirgin bir şekilde ev işleri ve bakım yükümlülükleri olduğu ifade ediliyor.

Kadınların işgücüne katılımını kolaylaştıracak çocuk, yaşlı ve engelli bakım hizmetlerine yönelik sosyal güvenlik harcamalarına ayrılan kaynak AB’nin altında. Aile ve çocuk harcamalarında ise söz konusu payın AB ortalaması yüzde 8,55 iken, Türkiye’de bu oran yüzde 3,12’ye düşüyor.

Konu ile ilgili bir diğer çalışma ise GYİAD ve KPMG tarafından yapıldı. Kadınların iş dünyasında daha fazla yer almasının nasıl mümkün olacağını inceleyen “Kilidi Kırmak” adlı çalışmaya göre Türkiye, Dünya Ekonomik Forumu Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’nde 145 ülke arasında 130‘uncu sırada. Bu veri ekonomiyi de olumsuz etkiliyor. Çünkü iş yaşamındaki cinsiyet eşitsizliği Türkiye’de kadın emeğinin ekonomiye yansımasını engelliyor. Oysaki Türkiye, kadınların çalışma hayatına katılım oranını OECD ortalamasına çekebilirse GSMH’sini yüzde 20 büyütebilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar