Çürüme tamamlandı, sıra dağılmada

ABD tarafından iktidara getirilen partilerin kaderi bellidir: Önce kurtarıcı gibi gösterilir, başa geçirilirler. Bunların yüksek idealleri olmadığından bir süre sonra çürümeye başlarlar. Yolsuzluk, partizanlıkla iç içe yükselir. Bu dönemi, din elbisesi giyerek bir süre uzatırlar. Gel gör ki çürüme, ekonomiyi vurunca yeni arayışlar ortaya çıkar. Böylece dağılma dönemine girerler.

AKP işte bunu yaşıyor.

BÖLÜNME KAÇINILMAZ OLDU
Özellikle İstanbul seçimleri, AKP’nin Türkiye için seçenek olmaktan çıktığını gösterdi. Bunun üzerine eski AKP’liler yeni bir siyasi yapılanma için zemin yoklamaya başladılar. Bunlardan birisi Ahmet Davutoğlu gibi görünüyor.

Davutoğlu; Osmanlıcı-ümmetçi bir zihniyeti temsil ediyor. Erdoğan onu pek aşağılayıcı biçimde başbakanlıktan düşürmüştü. Tavırlarında bir intikam duygusu seçiliyor. Siyasal olarak onun söyledikleri ile Erdoğan’ın söyledikleri hiç farklı değil. Davutoğlu, topluma çağdaşlığı değil Orta Çağ zihniyetini seçenek olarak sunuyor. Bu yüzden etkili olması mümkün gözükmüyor.

ALİ BABACAN SEÇENEĞİ
Diğer seçenek ise, Erdoğan hükümetlerinde uzun süre bakanlık yapmış olan Ali Babacan çevresinde şekilleniyor. Söylentilere göre, Babacan, partisini Abdullah Gül’ün işaretlerine göre şekillendiriyor. AKP’den istifa ederken yaptığı açıklamada partisinin nasıl bir temel üzerinde yükseleceğini de açıklamış oldu. Bu temel, bilinen liberal ekonomiye dayalı gibi görünüyor. Babacan’ın açıklamasındaki şu tespitler, aslında AKP’nin eleştirisi olarak bile görülebilir: “İnsan hakları, özgürlükler, ileri demokrasi ve hukukun üstünlüğü vazgeçilmez ilkelerimizdir.”

Gerçekten de çağdaş dünyada bu ilkeler olmazsa olmazdır. AKP, kurulurken savunduğu bu ilkelerin tümünü artık çiğnemiş; o yüzden de çağın dışına düşmüştür. AKP’ye oy veren seçmenin en az yarısı da bu durumun farkındadır.

Babacan’ın kamuoyu açıklamasında yer alan şu cümle de çok önemlidir: “Her konuda beyaz sayfalarla işe başlamak gerekmektedir.”

Yani diyor ki: AKP çürümüştür, yeni ve temiz bir sayfaya gereksinim vardır.

Bakalım, Abdullah Gül üstündeki Tayyip Erdoğan korkusunu atıp demokrasiyi savunma konusunda biraz daha cesaretli davranabilecek mi?

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÜMMET DEVLETİ Mİ?
Bugün dünyadaki bütün gelişmiş ülkeler milli devletler (millet devletleri) olarak yaşamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti de Türk milleti temelinde kurulmuştur. Ümmetçilik, Orta Çağ’a özgü olup saltanat ve padişahçılık ideolojisini beslemek için yaratılmıştır.

Bu ümmet teorisi, 20. Yüzyıl’da sömürüye direnen milli devletleri parçalamak için emperyalist Batı tarafından yeniden ısıtılıp piyasaya sürülmüştür. Türkiye’de başlayıp Suriye, Irak ve Mısır’a sıçrayan antiemperyalist hareketleri bastırmak için İngiltere ümmetçiliği kurtuluş yolu olarak Müslüman dünyasına şırınga etmiştir.

Şimdi bu fikre sahip çıkan bir cumhurbaşkanı Türkiye’nin başında oturmaktadır. Tayyip Erdoğan, Ali Babacan’ın yeni parti kurmasını eleştirirken, onu, “Ümmetin birliğini bozmak”la suçluyor.

Yani bu sözüyle ülkemizi bir din devleti hem de mezhepçi bir din devleti olarak gördüğünü, başka dinden olanları yok saydığını dolaylı olarak vurgulamış oluyor. Türkiye’deki laik sistemi yok saydığını ortaya koyuyor.

İşte ideolojik çürüme de budur. Bu çürümeyi, Mustafa Kemal’in kurduğu devlet ve kendisini çağdaş bir dünyanın parçası sayan Türk milleti kabul etmiyor; etmeyecektir. O yüzden AKP çökmektedir. Bu partinin içinden yeni umutlar veren başka siyasi oluşumların çıkması da olağandır.

MARS’A GİTSİNLER!
BOP için gelen BOP’la gider… Her Amerikancı parti gibi AKP de ölümü tadacaktır. Baki kalsa, ANAP ve Turgut Özal kalırdı…

Haa! Bunlar illa da ümmet istiyorlarsa… Dünyada bunu diyen Müslüman ülke kalmadı amma Arabistan’a hicret edebilirler… Gel gör ki orada bile ümmetçiliği çöle gömen arayışlar başladı… Bizimkileri asla ve kata aralarına almazlar… En iyisi bizim iflah olmaz ümmetçilerin Mars’a yerleşmeleridir…

Önceki ve Sonraki Yazılar