DİKKAT CASUS VAR!

"İnsanlığın en eski mesleği nedir?" sorusu ortaya atılınca, hemen "fahişelik" yanıtı yapıştırılır. Bunu "hekimlik" izler.


Bana kalırsa üçüncü sırayı "casusluk" mesleği alır. Bunu şuradan çıkarıyorum: Ünlü Sosyal Bilimci Yuval Noah Hariri, "Homo Sapiens" adlı eserinde, insanların toplum halinde yaşamaya geçmesinde ve bunu sürdürmesinde en önemli etkenin "dedikodu" olduğunu anlatıyor. İnsanlar dedikodu yaparak birbirleriyle kaynaşıyor, eğleniyor, yeni kültürel temalar yaratıyorlar. Doğaldır ki, dedikodu yapabilmek için, bazı gizli kalması gereken "sırların" öğrenilip, kulaktan kulağa yayılması gerekir. Ben bu nedenle, bu sırları öğrenip yayanların, casusluk mesleğinin en eski temsilcileri olduğunu düşünüyorum.


Devletlerin bir savaş olasılığına karşı, muhtemel düşmanlarının savaşçı sayısını, silahlarını, sığınaklarını v.s bilmek istemeleri son derece doğaldır. Bu nedenle düşman olabilecek toplumlar içine casuslar yerleştirmek insanlık tarihi kadar eskidir.Bunun adına "askeri casusluk" diyorlar.
Son yıllarda casusluk mesleğinin önemli bir ayağı olarak, "sanayi casusluğu" ortaya çıktı. Devletler, sanayi kuruluşları, şirketler birbirlerinden "bilgi ve teknoloji" çalmak için casuslar kullanıyorlar ama şimdi konumuz o değil.


Konumuz iki gazetecinin, Müyesser Yıldız ve İsmail Dükel'in, "askeri casusluk" yaptıkları gerekçesi ile gözaltına alınması olayı.


Bu olay aklıma bir anımı getirdi: 12 Mart darbesi sonrası Mamak Askeri Cezaevinde yatarken, bizim koğuşta bir "casus amcamız" vardı. Ufak tefek, sevimli bir insandı. Genelkurmay Özel Mahkemesinde "casusluk" suçlaması ile yargılanıyordu.


İddianameye göre casus amcamız Sofya Büyükelçiliğimizde görevli iken, bir Bulgar kadınla ilişki kurmuştu. Kadın Bulgar Gizli Servisinin bir ajanı idi. Casus amcamız bu ajana, Türk Büyükelçiliğine girip çıkan araçların plaka numaralarını veriyordu. Bu suçlama ile istenen ceza "idam" idi. İddianamede başkaca bir suçlama da yoktu.


Yahu, Bulgar Devleti, Büyükelçiliğin kapısına birini dikse; o da girip çıkan araçların plakalarını not etse her şey daha kolay olmaz mıydı? Ama olay "komplo" olunca mantık işlemiyordu.


Şimdi bu çağda, bütün devletler birbirlerinden silah, füze, araç-gereç alıp- satıp dururken; uzaydaki uydular yerdeki her türlü tesisi, yığınağı, sığınağı anında kaydederken, iki gazeteci hangi askeri sırları öğrenip "casusluk" yapar? Bunu normal insan aklı alır mı?


Tabii, iktidar artık "devlet çarkını" döndüremez hale gelince, "cambaza bak!" taktiği ile dikkatleri başka yöne çekmeye çalışıyor. Bugün "kanal İstanbul" diyor. Yarın "Meslek Kuruluşları" diyor. Öbürgün "Ayasofya" diyor. Olmadı iki muhalif gazeteciye, "siz askeri casussunuz" diyor. Böylece, "boğazına kadar batakta" günü kurtarmaya çalışıyor.


Hani argoda bir laf var; "Rafta dolma var, yerseniz".
 

Önceki ve Sonraki Yazılar