Trump'ın ‘barışı’ nefretten besleniyor

Trump'ın ‘barışı’ nefretten besleniyor

ABD Başkanı Donald Trump'ın Beyaz Saray'da sözde Sulh Tasarısı'nı izahı İsrail ile Filistinlilerin görüşmeleri hızlandıracak bir ilan değil daha çok bir kutlamayı andırıyordu

Trump'a göre, 180 sayfalık tasarı her iki taraf için de "kazan kazan" manasına geliyor ve bir yandan Filistin'i devlet haline getirirken diğer yandan İsrail'in güvenliğini sağlıyor. Buna rağmen, Filistinliler için devasa kayıp manasına gelen tasarı her iki taraf için de bir aldatmacan başka mana taşımıyor.

Gerçekte, Trump sunduğu 180 sayfalık tasarı yeni de değil. Trump'ın güveyi Jared Kushner, benzer planı "refah için sulh" isimiyle duyurmuştu. Bu sefer yalnızca duyuruyu yapan Trump'ın kendisi oldu.

Hem Trump hem de güveyi Kushner "barış için para" sloganıyla hareket ederek Filistin'in ekonomik kalkınma ve yatırım karşılığında Kudüs ve Batı Şeria'daki haklarından vazgeçmesini istiyor.

FİLİSTİN TARİHSEL HAKLARINI PARAYLA SATAR MI?

Ekonomik gelişme veyahut refah sözleri, mütalaalarda ilerlemeye çalışan İsrail ve Filistinli temsilcilerin 1990'ların başında Oslo Anlaşması'na varmasında tesirli olmuştu ancak bu sefer ortaya konulan vizyon daha çok taraflar arasındaki nefreti artıracak nitelikte.

Evet, para çok şeydir fakat her şey değildir. Filistin için Kudüs ve Batı Şeria, kendilerine ait ancak Trump'ın kararına göre Kudüs artık İsrail'in ayrılmaz başkenti olarak anılacak. Bununlar beraber Batı Şeria'nın ehemmiyetli bir bölümünün de İsrail'e katılması gündemde.

Trump'ın kararından önce Filistin Başbakanı Mahmud Abbas, Amerika'dan gelen izahın kendileri için bir kararı olmayacağını duyuru etmişti. Benzer şekilde Hamas ve İslami Cihad örgütleri de Amerika Birleşik Devletleri'nin planını boykot edenler arasında.

İSRAİL'DEKİ POLİTİK REKABET FİLİSTİN İÇİN TAVİZİ ZORLAŞTIRIYOR

Trump'ın kararı İsrail ve Filistin arasında en azından kısa vadede sulhu kuruluş edemeyecek. Çünkü sulh için en temel koşul mütalaa masasında tarafların politik farklılıklara karşın bir araya gelmesidir. Oysa İsrail ve Filistin içerisindeki politik ayrılıklar mütalaa masasında tarafların buluşmasını zorlaştırıyor.

İsrail içinde 1990'lardan bu yana büyüyen politik ayrılıklar, İsrailli politikacılar Kudüs ve Batı Şeria konularında taviz vermelerini zorlaştırıyor. Knesset olarak adlandırdığımız İsrail meclisindeki hassas ortak yönetim rastgele hassas bir konu üzerinden çökme noktasına gelebilir. Özetle, İsrail'in kendi içindeki çatlaklar siyasilerin Filistin tarafı ile rasyonel bir müzakereye başlamasına mani oluyor.

BİR YANDA FETİH BİR YANDA HAMAS

Filistin'in kendi içindeki ayrılmalar ise İsrail'den dahi daha fazla. Fetih tarafı Batı Şeria'yı yönetirken Gazze'de ise Hamas'ın kontrolü var. Tabi aynı zamanda, İslami Cihad da Gazze içinde Hamas'ın tesirine alan okuyacak şekilde genişliyor. Tüm bu ayrılmışlık içinde tarafların birleşerek İsrail ile mütalaa için masaya oturması olanaksız gözüküyor.

İsrail ve Filistin arasındaki politik statü ve güvensizlik göz önüne alınırsa barış sürecinin oldukça zorlu bir görev olduğu ortaya çıkıyor. Trump idaresinin şimdi yapması şart olan tarafsız kalarak Filistin ve İsrail'in kaygılarını ciddiye almaktır. Buna karşın Trump'ın şimdiye dair yaptıkları ise barışın değil nefretin teşviki gibi gözüküyor.