Kılıçdaroğlu, Kırşehir'de konuştu!

Kılıçdaroğlu, Kırşehir'de konuştu!

Kırşehir'de kurulan “Halk Çadırı”nda; işçi, esnaf, çiftçi ve öğrenciler yaşadıkları sorunları CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na anlattı. Vatandaşlar hayat pahalılığı ve pandemiyle derinleşen ekonomik krizden şikayet etti.

Kılıçdaroğlu, "Bir feryat sesi var. Feryadı sona erdirmek bizim elimizde. Yetkilendirdiğiniz kişi bu feryadı söndürmeye talip olacak. Ben sizin oylarınıza talip değilim. Ben sizin sorunlarını çözmeye talibim. Sizin sorunlarınızı çözebilirim ben, çözmek istiyorum da. Çünkü benim köşeyi dönmek gibi bir alışkanlığım yok. Kul hakkını yemek gibi bir alışkanlığım yok. Saraylarda oturmak gibi bir alışkanlığım da yok. Mütevazi yaşarım. Vatandaşın derdi neyse oturup çözmek lazım" diye konuştu.

Şeyma PAŞAYİĞİT

Berkay VAROL

Kırşehir'de kurulan “Halk Çadırı”nda; işçi, esnaf, çiftçi ve öğrenciler yaşadıkları sorunları CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na anlattı. Vatandaşlar hayat pahalılığı ve pandemiyle derinleşen ekonomik krizden şikayet etti. Kılıçdaroğlu, "Bir feryat sesi var. Feryadı sona erdirmek bizim elimizde. Yetkilendirdiğiniz kişi bu feryadı söndürmeye talip olacak. Ben sizin oylarınıza talip değilim. Ben sizin sorunlarını çözmeye talibim. Sizin sorunlarınızı çözebilirim ben, çözmek istiyorum da. Çünkü benim köşeyi dönmek gibi bir alışkanlığım yok. Kul hakkını yemek gibi bir alışkanlığım yok. Saraylarda oturmak gibi bir alışkanlığım da yok. Mütevazi yaşarım. Vatandaşın derdi neyse oturup çözmek lazım" diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kırşehir'de kurulan “Halk Çadırı”nda vatandaşlarla bir araya geldi. Vatandaşlar Kılıçdaroğlu’na dertlerin şu şekilde dile getirdiler:

"KENDİ MESLEĞİMİ ATANAMADIĞIM İÇİN YAPAMIYORUM"

Bir kafe çalışanı: "Biz üç ay ve üç ay olmak üzere toplam 6 aydır kapalıyız. Yani yılın yarısında yattık, yarısında çalıştık. Kiralarımızı ödedik. Vergilerimizi ödedik. Şimdi kredilerimizi ödüyoruz. Ama bunlar için hiçbir sebeple bize 'derdiniz ne, şikayetiniz nedir' diye sorulmuyor. Kafe kapalıyken de hiçbir şekilde şikayetlerimiz dinlenmedi. Çok muzdaribiz. Sonuçta ben kendi mesleğimi yapmak isterim, ama kendi mesleğime atanamadığım için yapamıyorum. Ama esnaflık yaparken de bu şikayetlerimizi dile getirirseniz memnun olurum."

"İNSAN KAÇAKÇILIĞINDAN İŞLEM GÖRÜYORUZ"

Taksici Metin Polat: "Türkiye çapında Sayıştay’ın almış olduğu bir karar var. Şu an için pek çok vilayette taksilerin ne satışı yapılıyor ne de kiralama yapılabiliyor. Bu dolmuşlar için de geçerli. Bu konuda yardım bekliyoruz. Bizim taksilerimizde taksimetrelerimiz mevcut. Ancak araç muayene istasyonuna gittiğimiz zaman yüzde 5 gecikme zammı alıyor. Taksimetrelerin de araçlar gibi muayeneleri oluyor. Taksimetre muayenesini bir gün geçirdiğiniz zaman 2 bin 500 lira gibi bizden bir para isteniyor. Kaçak yollarla gelen göçmenler, Irak sınırından buraya kadar geliyorlar. Buradan ülkemizin diğer illerine taşınırken kiminin kimliği oluyor, kiminin kimliği olmuyor. Cezai duruma düşüyoruz. Ben de bu konuda ceza yedim 7 bin lira. İnsan kaçakçılığına soktular. Bu sorun Türkiye’nin her tarafında var. Kimlikli olsalar bile insan kaçakçılığından işlem görüyoruz.”

"800 TANE KOYUNUM VARDI BİR TANE KALMADI"

Çiftçi Abdi Mutlu: "60 senedir çiftçilik ve hayvancılık yapıyorum. 20-30 sene iyi günlerimiz geçti. Bu dönemde bir dairemi sattım. 800 tane koyunum vardı bir tane kalmadı. 150-200 başlık mandıram var. İneklerimi de sattım. Besiyi de bıraktım. Bir samanı kaldı. Biz çok mağdur durumdayız. Mazot pahalı, gübre pahalı. Çok perişan durumdayız. Hiç kimse de derdimize çare bulmuyor. Kimse de bizle ilgilenmiyor bile. Tarım kredi kooperatiflerine herkesin borcu var. Eskiden köylünün pulluğu haciz olmazdı şimdi ineği de öküzü de traktörü de haciz oluyor.”

"11 AYDIR BİR KURUŞ GİRMİYOR"

Servis şoförü Yakup Şahin: "Şöyle bir esnaf düşünün. 11 aydır kapalıyız. Biz devlete vergilerimizi veriyoruz. Araçlarımızın giderlerini harcıyoruz ama evimize 11 aydır bir kuruş para girmiyor. Şu an servisçi esnafı ne yapacağını bilemiyor. Araçlarımızı satılığa çıkarttık, araçlarımız dahi satılmıyor. Peki ne yapacağız? Bizim de çocuklarımız var. Evimiz kira. Bankalara borcumuz var. Esnaf kefalete gidiyoruz, krediyi çekiyoruz. Tamam. Ödemesi geliyor, ödeyemiyoruz. Biz bu taksitleri geri nasıl ödeyeceğiz. Buna bir çözüm bulun. Bugün sağ olsun başkanımdan bir müjde aldık. Bu seneki harçlarımızı ertelemiş. 53 yaşındayım, Hayatımda ilk defa CHP’ye başkanımın şahsına oy verdim. Verdiğime pişman mıyım? Başkanımın şahsına oy verdiğim için pişman değilim.”

"KYK BORÇLARI BÜYÜYOR"

Üniversite öğrencisi Merve: "Burada üniversite öğrencisiyim. Aslen Malatyalıyım. Kırşehirli değilim. Buraya okumak için geldim. Sağlık bölümünde. Bizim yakındığımız durum hem üniversitelerin online ilerleyip hem geçim sıkıntısı yaşayıp. Burada aileden uzakta yaşıyoruz. İş sıkıntısı çekiyoruz. KYK borçları bir yandan büyüyor. Diğer yandan ben sağlık öğrencisi olduğum için okulda online sistem de işlemiyor.”

"FATURAMIZI ÖDÜYORUZ, İŞ YAPAMIYORUZ"

Bir esnaf: "Açma kapama saatleri nedeniyle sıkıntı yaşıyoruz. Akşamdan sabaha her yerde açılan zincir mağazalar, onun karşısında ezilen küçük esnaf var. Hepimizin durumu çok zor. İş yapamıyoruz. Düzenli olarak vergimizi, kiramızı, faturamızı ödüyoruz ama iş yapamıyoruz.”

"BİR YILDIR KİRAMI ÖDEYEMEDİM"

Kıraathane esnafı: "16 Mart’ta kahvehanelerimiz kapandı bizim. Yaklaşık bir yıl oldu neredeyse. 1 Haziran’da 'açın ama oyun oynatmayın' dediler. Ben hiç açmadım. İş tanımımıza aykırı. Biz kahvehaneyiz oyun oynatırız, çay bahçesi, çay ocağı değiliz. Hiç açmadım. Açan arkadaşlar da zararla kapattılar bu süreçte. Bir yıldır kiramız duruyor, hiç ödemedim, ödeyemedim daha doğrusu. 2020 yılı tamamen kapalı geçti. Biz deftere tabi değiliz. Götürüyüz. Muhtemelen devlet o 2020 yılının vergisini bizden yine de alacak. Hem kapattı hem vergisini alacak. Şimdiye kadar hiç yardım almadım. Bizim iş kolundan alan arkadaş var mı, bilmiyorum. Sadece belediyenin kira ve erzak yardımları oldu. Benim iş yerim, jeotermal ile ısınıyor, termal suyu. Termal suyun parasını valilikler topluyor. Valiliğe müracaat ettik, dedik ki, ‘devlet bizim iş yerlerimizi kapattı, bari ısınma bedelini almayın. Kapalı çünkü’ Valilik kabul etmemiş bizim bu talebimizi. Açık olan iş yerleri de bu talepte bulunuyor, suistimal ediliyor diye bizim talebimiz de görmezden gelinmiş bir iddiaya göre. Diğer bir iddia, ‘biz zaten zam yapmadık 2 senedir, siz yine de ödeyim. Böyle saçma sapan bir şey olabilir mi? Sen benim iş yerimi kapatmışsın yine de bunun parasını ver. Bu işin içinden nasıl çıkacağız bilemiyorum. Mümkün değil."

"DEVLETİN SIRTINDA KAMBUR DEĞİLİZ"

36 yıllık bakkal Himmet Büyakturan: "Ben bakkal esnafıyım. 36 yıl da esnafım. Ben 36 yıl vergi verdim, 36 gün bakamadı. Bu zincir markalar bizi mahvetti. Her binanın altında A101, BİM, ŞOK.. Bu marketleri şehrin dışına çıkarsın. Müşteri bana veresiye yazdırıyor, A101'e gidiyor, kuruşunu veriyor. Kira yardımına başvurduk. Basit usule tabi değilmişim. Bakkalları böyle mi yeşertecekler. Beni kısıtlıyorsun. Verginin bir dilimini almasın. Biz devletin sırtında kalbur değiliz."

"ARKADAŞLARIMIZ PERİŞAN"

Bir esnaf: "Yaklaşık 40 senedir bu mesleğin içindeyiz. Çok mağdur durumdayız. Her şey kendilerine görüyoruz. Çoğu arkadaşımız perişan durumda, dükkanları kapalı. Hiçbir gelirleri yok. Onlar kendi rahatlıklarından ödün vermiyorlar ama vatandaş perişan.”

"ÇOCUKLARIMIZA MI BAKALIM, BORÇ MU ÖDEYELİM"

Bir servisçi esnaf: "Evimize ekmek götürmeye çalışıyor idik. Servisçi esnafı geleceğimizi taşır. Çocuk taşır, onların abisiyiz, amcasıyız. 20 sene araç yaşı vardı, 12 seneye çıkardılar. Servis yattığı yerden eskidi. Devlet bize para verdi, biz borçlarımızı ödedik, çocuklarımızın karnını doyurduk, bankadan mesaj geldi, borcu istediler. Bizim teker yine dönmedi. Biz bin lira ile ne yapalım? Çocuklarımıza mı bakalım, pazara mı çıkalım, yoksa borçlarımızı mı ödeyelim.”

"ARABAMI SATTIM, TRAKTÖRÜMÜ GİZLİYORUM"

Kılıçdaroğlu’ndan randevu isteyen 70 yaşında çiftçi: "Kuraklıktan dolayı bu üç yıl içinde mahsul alamadım, kredi almak durumunda kaldık, borcu da ödeyemedik, kanuni takibe düştük. Eşimi aldım, MHP Genel Merkezi'ne gittim, almadılar. AKP Genel Merkezi'ne gittim, 'Köşk'e gidin' dediler. Gittim, CİMER memuru, 'burada ne dersin varsa yaz' dediler. Beni 'yetkili ile görüşürüm' dedim. CİMER'e yazdım, bize numara verdiler, arıyorum yok. CHP Genel Merkezi'ne gittim, 'somut belge getirdim' diye kısmen kendimi tanıttım. Yüksel Taşkın Bey varmış, evrakları gönderdim. Canı sağ olsun. Altı aydır o da bana ulaşacak. Ama cuma günü Özgür Özel'e ulaştım. Cumartesi günü bana döndüler. Arazimizin bir kısmı satıldı, arabamı sattım, traktörümü gizledim.”

"OY VERDİM, PİŞMANIM"

Dolmuşçu esnafı: "Ben sizin partinize zıt biriyim. Buraya Meral Akşener de gelir. Devlet Bahçeli gelmez ama böyle bir alışkanlığı yok. Ben oy verdim, pişmanım. Biz ekmek yemek istiyoruz, geçinmek istiyorum. Çocuğum benden bir şeyler istiyor, alamıyorum. 48 yayındayım, iki kez kalp krizi geçirdim.”

"DİPLOMALARDAN UTANIR HALE GELDİK"

2011'de Türkçe öğretmenliğinden mezun olan bir yurttaş: "Biz politikleşen, kutuplaşan siyasetten bıktık. Biz artık ümit edecek yerde değiliz. Biz aldığımız diplomalardan utanır hale geldik. Şu anki devletin sistemi, okuyan insanı cezalandırmak üzere. Kamu kuruluşlarına başvuru yaparken bile lise ve üniversite mezunlarını aynı sıralamada alıyorlar. 'Yol geçmez yerlere üniversite yapayım, senin üzerinden hava atayım, sen bitirdin diye atamak zorunda değilim' diyorsun. Bu kadar politikleşen, kutuplaşan ülkede, birilerinden bir şey istemekten utanır hale geldim.”image small

Esnaf, çiftçi ve öğrencilerin derdini dinleyen Kılıçdaroğlu da değerlendirme yaptı. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının satır başları şöyle:

TÜRKİYE NİÇİN BU DURUMA DÜŞTÜ: Türkiye 81 il. Hangi ile giderseniz gidin bu tablo var. Zoom üzerinden işsiz mühendisler ile görüştük. Bilgisayar, jeoloji, jeofizik, kimya mühendisleri. En büyük sıkıntıları, ‘KPSS’ye girdik 90 puan aldık’, bir genç kızımız anlatıyor, ‘ama sözlüye girince bizi mülakatta elediler. Başkalarının torpili vardı, onları aldılar.’ Buna benzer pek çok olay var. Gerçekleri biliyorsunuz. Birinci soru şu: Türkiye bu duruma niçin düştü? Hiçbir iktidar gönüllü olarak bir işsizler ordusu yaratmak istemez. O zaman neden oldu? Neden 10 milyonun üzerinde işsiz var ve neden milyonlarca üniversite mezunu işsiz? Bir iktidarın izlediği ekonomik politikadaki başarısı şuna bağlıdır: İzlediği ekonomik politika ile ne kadar çok istihdam yaratırsa o kadar başarılı olur. Yani sizden toplanan vergilerle, 83 milyon insandan toplanan vergilerle devlet istihdam yaratacak politikalar izler. Fabrikalar kurar, çiftçiyi destekler, esnafı destekler, işini büyütmesini ister. Herkesin işi büyüyünce de elemana ihtiyacı olacak. Hayatın her alanında bir şekilde istihdam yaratılır. Ama izlediğiniz ekonomik politikaya bağlı olarak. Eğer sizin izlediğiniz ekonomik politika istihdam yaratmıyor da işsizlik yaratıyorsa bu noktaya geliriz. Bu bir siyasi tercihtir. Devleti 19 yıldır yönetenlerin siyasi tercihi budur. Bu siyasi tercihe kim yol açtı? Hep beraber yol açtık. Gittik oyumuzu verdik inşaat yapacağım dedi, hay hay yap dedik. Vergi dedi, ödedik. Ne istediyse verdik. Babalarımızın dedelerimizin kurduğu fabrikaları onları da sat dedi sattık. Onları da alkışladık. Bugün geldik diyoruz ki, geçinemiyoruz. Zaten geçinmeniz mucize. Nasıl geçineceksiniz? Pandemi bunun tuzu biberi oldu sadece.

HER ALANDA ÜRETMEMİZ LAZIM: İşyeri kapalı. Kapatma kararı doğru mu doğru. Ama sosyal devlet işyerini kapat diyorsa, kirasını ödeyecek arkadaş. Sen devlet değil misin? 40 yıldır benden vergi istedin mi? Evet. Ben vergimi ödedim mi? Evet. Sosyal güvenlik primini ödedin mi? Ödedim. Peki benden ne istiyorsun o zaman? Bak diğer ülkeler nasıl yaptıysa benzerini de sen yap. İBAN numarası verdi, vatandaştan para topladı. Nereye gitti bu para, kime gitti? Kaç kişiye gitti? Dolayısıyla hep beraber oturup düşüneceğiz. Birlikte karar vereceğiz. Bir genç arkadaşımız umutsuzum dedi. Üç kardeş, üçü de üniversite mezunu, üçü de işsiz. Annesi ve babasının çocuklarını okutmak için yaptığı bir fedakarlığı bir düşünün. Yemediler, içmediler çocuğum üniversite okusun benden daha iyi bir hayatı olsun, işi olur dediler. Evet bu böyledir. Böyle olması lazım. Fakat bu yapılmadı. Yapmadılar, yapmak istemediler. Şimdi yeni bir süreci başlatmak zorundayız. Bir çiftçi arkadaşım, bizi üretimden kopardılar dedi. İşin püf noktası budur. Bir ülke üretmezse kalkınamaz, büyüyemez, istihdam yaratamaz. Bu işin birinci noktası üretmektir. Ama üretmek ne demek? Her alanda üretmek. Fabrikada, tarlada, bakkalda, berberde üretmektir. Hayatın her alanında üretmemiz lazım.

ÇİFTÇİ DEVLETLE NASIL REKABET EDECEK: Konya’yı biliyorsunuz. Coğrafya olarak Hollanda küçük. Hollanda’nın yıllık tarım ürünü ihracatı ne kadar? 185 milyar dolar. Konya’dan küçük bir devlet, yılda 185 milyar dolarlık tarım ürünü ihraç ediyor. Devasa Türkiye, 18 milyar bile değil. Niçin? Neyimiz eksik? Toprak desen var. Güneş desen daha fazla var. Su, insan, gübre, traktör desen var. Her şey var. Olmayan ne? Siyasi iradenin politikası. Diyor ki üretmeyin. Dışardan alacağım diyor. Çiftçi arkadaşım! Türkiye’de toprak mı bitti de gittiler Sudan’dan binlerce dönüm arazi kiraladılar. Orada ekiyorlar, sonra Türkiye’ye getiriyorlar. Çiftçi devletle nasıl rekabet edecek?

DERDİMİZ ÇOK AMA ÇÖZÜMSÜZ HİÇBİR ŞEY YOK: Hepimizin önümüzdeki seçimlerde sandığa giderken düşünmesi lazım. Hepimizin tarihi bir görevi var. Bu ülkede işsizlik kadar insanın canını acıtan başka bir şey yoktur. Hadi bir gün aç kaldın. İkinci, üçüncü gün aç kaldın. Dördüncü gün ne yapacaksın? Bir gün baban baktı. İki, üç, dört, beşinci gün baktı. Altıncı gün ne yapacaksın? Üniversiteyi bitirdin. Bir arkadaşımız keşke üniversiteye gitmeseydim, ilkokul mezunu bir yerlerden iş bulurdum, dedi. O işi de bulamaz. Üniversite kurmak bir maharet değil. Üniversiteler gerçek anlamda üniversite mi? Mezun olana sen iş bulacak mısın? Mezun olana iş bulamıyorsan o üniversitenin hiçbir özelliği yok. Oradan yetişen genç bu sefer Almanya’ya gideyim diyecek. Bizim nüfus ile Almanya’nın nüfusu aynı. Onlar da 83-84 milyon. Almanya dışarıdan işçi alıyor. Neden? Üretiyor Almanya. Bizi üretmekten kestiler. Dışarıdan her şey geliyor. Herkes mağdur. İşsizimiz var ve geçinemiyoruz. Pandemi bunu çok daha görünür hale getirdi. Servisçi veya okuldaki kantini düşünün. Okulları kapattınız, güzel. Peki nasıl geçinecek bu adam? Kantini kapattınız, kirasını istiyorsunuz. Onun derdini devlet sormuyor. Nasıl geçinecek, çoluğu çocuğu var. Derdimiz çok ama çözümsüz hiçbir şey yok. Hepsinin çözümü var. Umutsuzluğa kapılmayın. Umutsuzluğa kapılma hakkımız da yok. Biz bu devleti, bu ülkeyi acı, gözyaşı ve kanla kurduk. Binlerce, yüz binlerce şehidimiz var. Hepsi çözülebilir.

KISIR TARTIŞMALARDAN BIKTIK: Şu soru aklınıza gelebilir: Efendim, CHP iktidara geldiğinde hemen her sorun çözülür mü? Hayır. Belli bir zaman dilimine ihtiyacımız var. Beş yıl içinde Türkiye’nin çözülemeyecek sorunu yoktur. Her karışı ekebilirsiniz. Her alanda üretim yapabilirsiniz. Bu bölgenin yıldızı olabilirsiniz. Siyasi kavgalar, projeler üzerinden olmalı. Tartışmalar onun üzerinden olmalı. Kısır tartışmalardan bu millet bıktı. Bizler de bıktık. Farklı bir evreye ve kültüre siyaseten Türkiye’yi taşımak zorundayız. 'Açım' diyor. Gezdiğim esnaf arkadaşların bazıları, vatandaş ‘açım’ diyor. Geçinemiyorum diyor. Doğru mu? Doğru. Bu topraklarda açlık lafı hiç kullanılmazdı. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana açlık lafı kullanılmazdı. 21. yüzyıl Türkiyesinde insanlar açım diye bağırıyor. Bunu aşmak zorundayız. Kimsenin endişesi olmasın, hepsi aşılır. Ama biraz sabır göstereceksiniz. Sanmayın ki sadece esnaf böyle, her alanda böyle sorunlarımız var.

HER BİRİNİZİN TEK TEK SORUMLULUĞU VAR: Her birimize görev düşüyor. Benim sorumluluğum var, doğru. Sizden fazla sorumluluğum var, o da doğru. Ama her birinizin tek tek sorumluluğu var. İktidara kim getirir? Halk getirir. Halkın hakemliği kadar değerli bir şey yoktur. Halkın da düşünerek sandığa gitmesi lazım. Kendisini değil Türkiye’yi, çocuklarını ve Türkiye’nin geleceğini düşünerek sandığa gitmesi lazım. Oyunu da öyle kullanması lazım. İllada ben şu partiye oy vereceğim diye bir saplantıya girmemek lazım. Demokrasi bu değil. Futbol kulüplerini tutarız. Çocuktan başlar ölünceye kadar. Ama siyaset öyle değil. Biz o kulüplerin hiçbirine götürüp cebimizden vergi vermeyiz. Ama devlete veririz. O paranın nereye harcandığının bize hesabının verilmesi lazım. Bir siyaset kurumu hesap vermiyorsa o ülkede demokrasi yoktur. Bütün bunların düşünülmesi lazım.

BU HÜKÜMET 11 BELEDİYEYİ CHP ALDI DİYE DUA ETSİN: Belediye başkanlarımız çalışıyor. Bu hükümet yatsın kalksın 11 büyükşehir belediyesini CHP aldı diye dua etsin. Maskelerin dağıtılması, dezenfekte işlemleri, fakire fukaraya, esnafa yardım yapılması, sanatçılara yardım yapılması… Bütün bunların hepsine belediyelerimiz ellerinden geldiği kadar katkı vermeye çalışıyorlar. Yoksa çok daha büyük olaylar Türkiye’de çıkabilirdi. Yapmaya da devam edeceğiz. İnsan bizim insanımız. Belediye başkanı arkadaşlarıma yardım yaparken, ‘sakın A partili, B partili ayrımı yapmayın. Kimin ihtiyacı varsa ihtiyacını karşılayın.

SİZİN SORUNUNUZU ÇÖZEBİLİRİM: İşin özeti, sizleri de dinledim. Bir feryat sesi var. Bu ses sadece burada değil. Türkiye’nin bütün coğrafyasında var. Feryadı sona erdirmek bizim elimizde. Yetkilendirdiğiniz kişi bu feryadı söndürmeye talip olacak. Ben sizin oylarınıza talip değilim. Ben sizin sorunlarını çözmeye talibim. Sizin sorunlarınızı çözebilirim ben. Çözmek istiyorum da. Çünkü benim köşeyi dönmek gibi bir alışkanlığım yok. Kul hakkını yemek gibi bir alışkanlığım yok. Saraylarda oturmak gibi bir alışkanlığım da yok. Mütevazi yaşarım. Vatandaşın derdi neyse oturup çözmek lazım.

SANDIK ÖNÜNÜZE GELECEK: Her birinizin sorumluluğu var. Gerçekleri anlatacaksınız, biraz sabredeceksiniz. Nasılsa bu sandık gelecek önümüze. Halkın hakemliğine başvurulacak. Hakem sizsiniz. Sonucu belirleyecek olanlar sizsiniz. Kaderinizi tayin edecek olanlar sizlersiniz. Ben değilim. Ben sadece bu süreçte sizin sesinizi, milletvekili ve belediye başkanı arkadaşlarım Türkiye coğrafyasında dile getiriyoruz. Söylüyoruz. Böyle bir sorun var, diyoruz. Çözmeniz lazım diyoruz. Çözemiyorlar, çözmüyorlar, çözmek istemiyorlar. Biz de onları çözeceğiz ve indireceğiz. Bu işin kuralı budur.image small