Süleyman Karan

Süleyman Karan

EMPERYALİSTLER İLE PAZARLIK PEŞİNDE

Bu savaş durduk yere çıkmadı. İthal bir iç savaş, yani vekalet savaşı başlatıldı Suriye’de. Sebebi çok belliydi, Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’nin önündeki en büyük engeli de ortadan kaldırmak. 14 Nisan 2011’de başladı fiilen savaş. ABD, AB’nin bazı ülkeleri, Katar, Körfez ve AKP’nin işbirliğiyle... Zaten o sırada ülke içinde provokasyon yapan İhvancı teröristlerin yeterli olmadığı anlaşıldığından, tüm dünyadan cihatçı teröristler ülkeye sokulmuştu. Bu el Kaide artığı aşağılık seri katillere lojistik destek, işte bu koalisoyn tarafından veriliyordu.

DOKUZ YILLIK İŞGAL

Dokuz yıldır bu kanlı savaş, daha doğrusu işgal sürüyor. Ve görünen o ki, ittifaklar ve velayetler değiştikçe de sürecek gibi... Bir yanda Rusya ve İran ile Suriye halkının önemli bir bölümü bu emperyalist işgali durdurmayı, hatta püskürtmeyi başardı. Birkaç bölge dışında da kurtarılmamış toprak kalmadı. ABD ise bir süreliğine havlu atıp, pusuya yattı. Şu an akbaba gibi zayıf anı kolluyor.
Bu süreçte, İhvan’ın uzantısı AKP, uzun süre Batılı emperyalistlerin yanında yer aldı. Zehirli İhvancı ideolojinin en katı savunucusu Ahmet Davutoğlu başbakanlığında, ham hayaller peşinde, yani sünni yayılmacılığı ve mezhepçilik ile iş zıvanadan çıktı. Hatta köylü kurnazı taktikleri ile Batılı emperyalistleri uyutabileceklerini düşündüler. Derken Rus uçağı düşürüldü. Ardından da ABD’nin bir başka uşağı FETÖ darbesi... Artık herkesin bildiği bir dedikoduya göre, bu darbeyi Ankara’ya bildiren de Rusya oldu. Bu sayede, iki siyasal islamcı örgütün çatışmasından AKP galip çıktı.

SICAK KUMLARDAN SERİN SULARA

Artık Batılı emperyalistler ile iş tutmak mümkün değildi. Bu sebeple istemeye istemeye de olsa Rusya, İran ve Türkiye arasında yeni bir pakt oluşturuldu. FETÖ’nün yerini MHP ve Avrasyacılar aldı. Bir anda 180 derece bir kavis çizmek zorunda kaldı AKP. İhvancı kafa öyle kolay kolay değişmez. Bir stratejisi yoktur, taktik sandıkları da şark kurnazlığının dibidir. Bunu yeni müttefiklerine de uygulamaya çalıştılar. Ortak çıkarlar çevrçevesinde, Rusya ve İran da şüphe ile karışık bu ittifaka muhtaçtı. Böyle sürdü gitti işte Astana ve Soçi mutabakatları... Ve Suriye Ordusu bu süreçte, işgali büyük ölçüde bitirdi. AKP-MHP kliği de Suriye’nin topraklarında iki bölgeyi kontrol altına aldığından ve kimse ses çıkarmadığından dolayı gayet memundu. Bu savaş hali, her halükarda iç politikada da çok kullanışlıydı ayrıca.


OYALAMA TAKTİĞİ TUTMAYINCA

Ama zaman geçiyor ve oryantalin sonuna geliniyordu. İdlib’de öyle söylendiği gibi milyonlarca insan falan yoktu, büyük bölümü el Nusra teröristleri olmak üzere teröristler ve aileleri ile canlı kalkan olarak kullanılmak için esir edilen insanlardı kenttekiler. Mutabakat gereği Türkiye’nin bu sorunu çözmesi, yani teröristleri oradan temizlemesi gerekiyordu, sivillere zarar vermeden. AKP bunu yapmak istemedi, MHP de buna teşneydi zaten, Avrasyacılar ise aptal aptal bakıyorlardı. Ve sonunda Rusya ve İran destekli Suriye Ordusu kendi topraklarını teröristlerden temizlemek için operasyonlara başladı. İşte olan biten buydu. Ve dananın kuyruğu burada koptu!
 

İTTİFAK İÇİNDE DÜŞMANLIK

Artık Rusya ile Türkiye düşük yoğunluklu bir çatışmanın eşiğinde... Hükümet ise çok büyük bir kumar oynuyor. Bir yandan ABD ve NATO’dan destek istiyor, öte yandan 15 Temmuz’un açık destekçilerine doğal olarak güvenmiyor, ipte canbazı oynuyor. Bu kadar bastırmasının sebebi, ABD ve NATO’nun ezeli düşman Rusya’ya karşı bir şekilde destek vermesini beklemesi. Peki ama bu destek diplomatik olursa yetecek mi, kesinlikle hayır! Peki askeri destek vermeye teşne mi ABD, pek öyle değil gibi... En azından AKP’nin burnunu sürtüp, sonra da Türkiye’yi teslim almak istiyor Washington. İşte Pelikancı çetenin yapmak istediği de tam bu... Bu ülkeyi yeniden Batılı emperyalistlere peşkeş çekmek, bu sırada iktidarın tümüne yerleşmek. Ve de görünen o ki, böyle giderse, yine ABD’nin kucağına bu kez tümüyle kozsuz oturtacaklar hepimizi. Bu sebeple, artık bir bağımsızlık mücadelesidir bunlardan bu ülkeyi kurtarmak.

Önceki ve Sonraki Yazılar