Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu

Enerjinin yol açtığı fırsatlar ve tehditler

Uluslararası sivil toplum kuruluşlarının Türkiye bağlamında uzun yıllardır hiç bir toplantı yapmadıkları bir gerçek. Bunların nedenlerine girmeye gerek yok. Her şey apaçık ortada. Ancak geçtiğimiz günlerde bir davet mektubu önüme düştü. Washington merkezli Atlantic Council adlı düşünce kuruluşu “Turkish Policy Quarterly” isimli dipşomasi dergisiyle ortaklaşa “Türkiye’nin Enerji Bağları” konulu bir toplantı düzenliyordu. Toplantının ev sahipliğini de TÜSİAD yapacaktı.

Çok ilginç görüşlerin ortaya atıldığı toplantının moderatörü Türkiye’de diplomasi ve enerji çevrelerinin yakından tanıdığı ABD’li eski büyükelçi Matthew Bryza’ydı. Konuşmacı isimler ise şöyle: Emekli Büyükelçi Mithat Rende, ABD’nin Ankara Büyükelçiliği Ekonomi Müşaviri Olson, Atlantic Council’in enerji uzmanı John Roberts ve TÜSİAD Başkan Yardımcısı Murat Özyeğin.

Toplantıda konuşulan ve tartışılan konular şöyle sıralanabilir:

  • Kıbrıs Rum tarafının Kıbrıs kıta sahanlığında İsrail ve Mısır’la yürüttüğü doğal gaz arama faaliyetleri ileride çok baş ağrıtabilir. Hatta bu çalışmalar Kıbrıs’ta nihai bir çözüme hizmet etmez. Aksine adanın bölünmüşlüğünü derinleştirebilir. Sorun ancak, Kıbrıs kıta sahanlığında verimli enerji kaynakları bulunup Rum tarafının bunu adanın bütününe yayma kararıyla aşılabilir.
  • Doğu Akdeniz enerji alanında çok önemli. Kıbrıs’ta Rumlar ne Türk tarafını ne de bütün adayı temsil ediyor. Rumlar Kıbrıs çevresinde münhasır ekonomik bölgeler oluşturdular. Anlaşmalar yaptılar. Ne var ki ne Türkiye ne de Kıbrıs Türk tarafı bu bölgeleri ve anlaşmaları tanıyor.
  • AB, 2004’teki genişleme sürecinde Kıbrıs’ta sadece Rum tarafını tam üye alarak büyük bir hata yaptı. Şimdi de enerji konusunda benzer hata tekrarlanıyor. Konu acaba neden uluslararası hukuka havale edilmiyor? Neden Rum tarafının tek yanlı olarak Kıbrıs’ın tek hakimi gibi enerji sondajları yapmasına göz yumuluyor? Dileyelim de Türkiye Doğu Akdeniz’de hidrokarbon kaynakları bulsun. O zaman Kıbrıs’taki sorun çok daha kolay çözülür.
  • Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı girişimleri yirmi yıl önce başlatıldığında başta Rusya olmak üzere bazıları için hayaldi. Ancak bu hayal gerçeğe dönüştü. Son 20 yıldır Türkiye’de inanılmaz bir enerji alt yapısı oluştu.
  • Türkiye uzun zaman Nabucco projesiyle uğraştı. Amaç enerji kaynaklarını doğrudan Türkiye üzerinden Orta Avrupa’ya ulaştırmaktı. Ancak kimi liderlere öylesine siyasi baskılar yapıldı ki Nabucco projesinden vaz geçilmek zorunda kalındı. Bughün Türk Akım yeni bir Nabucco olmuş durumda. Anlaşması imzalandı Bulgarlar, bunun kendi topraklarından geçmesi için Ruslar’ı ikna etmeye çalışıyor.
  • İran nedeniyle ABD’nin uyguladığı bir takım yaptırımlar var. Türkiye bu yaptırımları ciddiye alıyor. Yalnız ABD’nin anlamamakta ısrar ettiği nokta İran ve Türkiye’nin iki bin yıldır yan yana yaşadıkları. Türkiye’yle İran kendi aralarında çekişebilirler. Ancak sonuçta komşular. ABD’nin bunu iyi kavraması lazım. Sonuç olarak Türkiye İran’dan enerji alımından zorla vaz geçerse tabii ki başka kaynak arayışlarına yönelebilir.

Toplantıdan çıkan ana fikir de şöyle:

"Türkiye yeni enerji kaynak arayışı girişimlerinin hepsinde dış dünyanın direnişleriyle karşılaşıyor."

Doğru söze ne denir?

Önceki ve Sonraki Yazılar