Ankara’da ABD iddianamesi hazırlanıyor mu?

Ankara’da ABD iddianamesi hazırlanıyor mu?

Eski üst düzey CIA görevlisi Graham Fuller hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tutuklama kararı çıkarıldığı hatırlatılarak, “Ankara’da ABD iddianamesi hazırlanıyor mu?” sorusu gündeme getirildi.

Yeni Şafak yazarı Necdet Ersenal, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, eski üst düzey CIA görevlisi Graham Fuller için 15 Temmuz darbe girişiminde oynadığı rol nedeniyle tutuklama kararı çıkarılmasının önemli olduğunu belirterek,  ‘Ankara’da ABD iddianamesi’ hazırlanıyor mu?’ başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Ersenal, Doğu-Batı arasındaki politik kutup çekimlerine direnmeye çalıştıkça Türkiye’nin üzerine daha çok abanan ABD karşısında ne yapılacağınınr, ‘konuyu sadeleştirme’ kabiliyetine bağlı olduğunu belirterek, özetle şu görüşleri savundu:

“Bizzat Cumhurbaşkanı’nın dillendirdiği, “önümüzdeki bir buçuk zor yıl” ancak Ankara’nın topa sert girmesiyle aşılabilir. Tartışma da burada başlıyor; Amerika’ya ne yapılabilir ki?

‘BIÇAK KEMİĞİ KESMEYE BAŞLAYALI’

Son 15 yılda Batı/ABD’den gelen ataklar o kadar çok el tersiyle karşılanarak kazanıldı ve yola devam edildi ki, bu sorunun yanıtını bulamayanlar ancak beceriksiz sayılabilir. Yaklaşık 80 yılın hücrelere nüfuz etmiş sinmişliğinden sıyrılamayan her alandaki aydın kesimin “aman huzursuzluk çıkmasın” korkaklığını da ekleyebilirsiniz.

Oysa bıçak kemik kesmeye başlayalı çok oldu...

Manhattan’daki tiyatro/kurgu bir mahkemede Türkiye’nin yargılanmasına sessiz kalırsanız, kesilen cezayı da tebellüğ edersiniz...

Mahkemeyi ve olası kararlarını zaten tanımayacaksınız ama o davayı kuran aklı da “mahkum” ettirmelisiniz! Hâlâ bir takım lobi faaliyetleri, PR çalışmalarıyla bu krizin aşılabileceğini sanan saflar var. Adam kendi seçilmiş başkanını kuklaya çevirmiş, kime konuşuyorsunuz?

Kuşkusuz Amerikan kamuoyuna yönelik ayrı bir söylem kurulabilir ama bunu şu ana kadar zayıflığı en sabit diplomasi aracınızla, kiralanmış Amerikan lobi araçlarıyla mı yapacaksınız?

Adamlar ‘Gezi’ de ne diyordu: ‘mesele ağaç değil hâlâ anlamadınız mı?” Şimdi de mesele Zarrab değil.

Cumhurbaşkanı’nın, ‘Türkiye’yi sahte bir mahkemede yargılatmam’ dediği odur...

‘FULLER’E TUTUKLAMA…’

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın geçtiğimiz Cuma günü eski üst düzey CIA görevlisi Graham Fuller için 15 Temmuz darbe girişiminde oynadığı rol nedeniyle tutuklama kararı çıkarmasını önemli bulmalıyız... ‘Eski’ lafını da önemsemeyin. “Bir kere OSS her zaman OSS” diye özdeyiş kılınmış kabulü vardır ABD istihbaratının. OSS, CIA’in önceki adıdır. Mafya gibidir, girdiniz mi çıkamazsınız. Yani eski, yeni hepsi faaldi.

15 Temmuz, FETÖ ve Fuller ile ilgili bağlantıları-açık ki Türk güvenlik/istihbarat sistematiği daha fazla bilgiye sahip-bilmeyen yok.

Yok ama bu gelişmeyi asıl şu şekilde formüle ettiğiniz de bakın renk nasıl değişiyor; “Türkiye’nin NATO’nun kolektif güvenlik bildirgesinin 5’inci maddesi üzerine yemin eden büyük bir NATO müttefikinin ve gizli servisinin, ‘demokratik bir mandaya dönüştürmek istediği’ seçilmiş hükümetini devirmek için komplo kurduğu ileri sürülebilir!”

İşte bu iddianın maddelerinden biri olabilir Fuller ve bağlantıları dosyası.

Gazeteci merakım, Türk istihbarat camiasının elinde bulunan bu konudaki diğer belgeler/bilgiler için sabırsızlanmakla beraber, şu sorunun yanıtı var mı diye sormak gerekiyor: Acaba 15 Temmuz gecesi ve sonrası, Türkiye kadar kaygılanan-dost ve elbette kendi çıkarları nedeniyle endişelenen-ülkelerden gelen kullanışlı istihbarat delilleri de var mı?

Keza, Türk istihbaratının terör örgütü lideri Gülen’in faaliyetlerini sıkı takip ettiğini söylemek kehanet sayılmaz. FETÖ-ABD arasındaki temaslar kayıt altına alınmaktadır.

İKİNCİ DELİL…

İkinci “delil”, Suriye ve Irak’ta ABD ile terör örgütleri PKK/YPG/PYD arasındaki ilişkilerdir...

DAEŞ’in yenilgisiyle birlikte ABD’nin bu örgütlere desteğine gerekçe kalmadığı kabulünden hareketle, (esasen ABD’ye de ihtiyaç yoktur) 24 Kasım’da Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başkan Trump arasında yapılan görüşmeden çıkan sonuç umut yaratmış, ertesinde Pentagon’ın itirazı gelişmeyi gölgelemiştir.

Şimdi PKK/PYD’nin paravan örgütü SDG’nin sözcüsü Talal Silo, Türkiye’nin elinde ve konuşuyor! Konuştuklarını her gün iç-dış tüm basın-yayın organlarında okuyorsunuz. Lafın tamamını söylemeye gerek yok; her kurduğu cümle ABD’nin terör örgütleriyle işbirliği halinde bir müttefikine açtığı savaşın “iddianamesi”ne ekleniyor.

‘DÜNYA SAHNESİNDE ‘KRAL ÇIPLAK’ DEMEK!’

ABD’nin yapmak istediği, Türkiye’nin politikalarındaki bağımsız hareketleri durdurması ve Batı’nın bölgedeki ‘küçük Amerika’sı olarak bilinen rolüne dönmesiyse.. Bunun için baskı  uyguluyorsa, ki öyle, Ankara’nın “mütekabil” cevabına herkes hazır olmalı.

Son 15 yılda geliştirdiğimiz ve en güçlü diplomatik silah, “ifşa etme gücü”dür. “Dünya beşten büyüktür” başlıklı bu “küresel adalet daveti” herkes tarafından görüldü. Global çarklara sıkışmış sayısız ülke konjonktürel olarak direnemese de, meseleyi anladı!

Bu yüzden; “ABD’nin şüpheli/sanık” olarak anılacağı iddianamenin mahkemesi/platformu, uluslararası, Birleşmiş Milletler ve NATO olmalıdır!

İyi ama çürümüş bu iki organizasyonda Amerika hakim değil mi? Avantajımız burada zaten. Kazanmamız gerekmiyor. Yüzlerce ülkenin adı gibi bildiklerini yüzlerine, delillerle birlikte söyleyeceğiz. Amerika’nın yumuşak karnı bu. Türkiye’ye nefretinin sebebi de bu. Washington’un ağzından nasıl köpükler saçtığını göreceksiniz. Bu rüzgar, ABD iç politikasını da savurabilir.

CIA’in geçtiğimiz iki gün içinde hem İran’ı hem Pakistan’ı alenen tehdit ettiğini, Türkiye ile birlikte hareket eden Rusya, Azerbaycan, Kazakistan vb. ülkelerin de Amerika’nın takibinde olduğunu-bu manada-anımsatalım."