Erdoğan'a bir mektup da film yönetmeninden

Erdoğan'a bir mektup da film yönetmeninden

Avrupa’da yaşayan 10 bin gurbetçi ile yarın Bosna-Hersek’in başkenti Saraybosna’da buluşacak olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bir açık mektup daha yazıldı. Son Çağ filminin Veysel Atasever, Bosna-Hersek ziyareti ve mitingi öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yaşadıklarını anlatan açık bir mektup kaleme aldı.

Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a İthafen;

Almanya doğumlu, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir film yönetmeniyim. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da yaşanan en büyük insan katliamı olan Srebrenitsa Soykırımı’nı anlatacak olan ‘Son Çağ’ adlı sinema filmimin Türkiye’de başına gelenleri sizlere aktarmak istiyorum.

Yaşadıklarım, gördüklerim ve karşı karşıya bırakıldığım koşullar, beni size böyle bir açık mektup yazmak zorunda bıraktı.

Lütfen yazdıklarımı dikkatle okuyun.

Bundan 3 yıl önce Srebrenitsa soykırımını anlatacak olan “Son Çağ” adlı sinema filmimin hazırlıkları için ekibimle Bosna’ya doğru uzun ve zorlu bir yolculuğa çıktık. Görecek, dinleyecek ve filmi soykırımın gerçeklerine göre çekecektik. Potoçari’de mezarlığa gittiğimizde karşılaştığımız manzara vahimdi. Yan yana dizilmiş beyaz mermer taşlı mezarlarda yatanlar, Bosna halkının katledilmiş çocukları, kocaları, abileri, amcalarıydı. Bir anne oğlunun mezar taşını temizliyordu. Bir anne ki tüm ailesi katledilmiş, geriye bir tek kendisi kalmıştı.

Srebrenitsalı Annelerle tanıştıkça Avrupa’nın göbeğinde işlenmiş bu katliamın tüm dünyaya anlatılması gerektiği fikri ağır basmış ve Srebrenitsa’ya taşınmama sebep olmuştu. 6 ay boyunca soykırımda çocuklarını, eşlerini, kardeşlerini kaybetmiş insanlarla yaşadık. Onların duygularına tanıklık ettik, yaşamlarına ortak olduk ki katliamda yaşananları bir sanat eserine dönüştürürken gerçeklikten taviz vermeyelim. Filmin senaryosunu bu koşullarda, bu atmosferde yazdık. Fakat… Bildiğiniz gibi Türkiye Sinema Destekleme Kurulu’ndan onay alan film, Hollanda ile yaşanan krizden sonra bu güzel projemiz bazı karanlık eller tarafından engellendi. Daha açıkça yazmak gerekirse, başkanı olduğunuz teşkilatınızdaki ismi bizde saklı olan bazı görevli kişiler tarafından filmimiz propaganda aleti yapılmak istendi. Türkiye’de sistemin nasıl işlediğini bilmeyen ben, filmin ne yöne doğru çekilmeye başladığını yeni yeni öğreniyordum. Bazı kişiler devreye girmiş, filmin içeriğini boşaltmaya çalışıyorlardı. Bosna halkının acılarının yerini politik mesajlar ve hesaplarla doldurmak istiyorlardı. Bütün bunların sizin cumhurbaşkanı ve partinizin de iktidarda olduğu süre içerisinde gündeme gelmesi acaba tesadüf müdür? Türkiye’de film sürecinde karşılaştığım, politikacılarınızın bu kadar hassas bir konu üzerinde politik menfaatler gütmeleri de bu dönemde oldu. Bosna halkının karşı karşıya kaldığı soykırımın dünyaya anlatılması başka bir ülkede değil, Türkiye’de engellendi. Soykırım gibi hassas bir konu üzerinde bu kadar ucuz politika içerisinde olunması ve Türkiye’deki sanatsal eserlere yapılan sansür ve engellemelere rağmen, bizler inandığımız değerlere uygun olarak tasarladıklarımızı ne pahasına olursa olsun gerçekleştirmeye devam edeceğiz. Kısacası dünyanın herhangi bir yerinden otoritelerin el sürmediği eserlerimizi yayınlamaya devam edeceğiz. Tüm bunları göz önüne getirdiğimizde Bosna'ya hangi yüzle gidiyorsunuz sorusuna nasıl bir yanıt vereceğinizi elbette ki merak ediyoruz.