O yazardan flaş iddia: ‘AKP artık bir siyasi parti değil'

O yazardan flaş iddia: ‘AKP artık bir siyasi parti değil'

Yaklaşık 30 yıldır "Türkiye'de milliyetçilik" üzerine çalışan gazeteci - yazar Kemal Can, Erdoğan'ın yeniden genel başkan seçildiği AKP 6. Olağan Kongresini değerlendirdi. Can, "AKP artık bir siyasi parti değil. Erdoğan’ın mecburen Beştepe dışında tuttuğu ve seçim işleri dairesi olarak kullandığı bir hizmet birimi" dedi. 

Yaklaşık 30 yıldır "MHP" ve "Türkiye'de milliyetçilik" üzerine çalışan gazeteci - yazar Kemal Can Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın yeniden genel başkan seçildiği AKP 6. Olağan Kongresini değerlendirdi. Can, "Uzunca bir süredir partide görev alacaklar ve görevlerin nasıl yapılacağına bizzat Erdoğan karar veriyor" diyerek, "AKP artık bir siyasi parti değil. Erdoğan’ın mecburen Beştepe dışında tuttuğu ve seçim işleri dairesi olarak kullandığı bir hizmet birimi" dedi. 

Can, "Lütuf düzeni" başlığıyla yayımlanan yazısında, şunları kaydetti:

• AKP Kongresi yeni bir siyasi rota gösteriyor mu?

AKP, iktidar döneminin en ciddi krizlerinden birini yaşadığı günlerde kongresini yaptı. Böyle bir dönemde normal bir partide olması gereken hiçbir tartışma ne salona ne basına yansıdı. Kongrede herhangi bir siyasi yarış yaşanmadığı gibi, Türkiye’nin meselelerinin partinin gündeminde olup olmadığı da tartışmalı. Erdoğan’ın belirlediği yönetimin özelliklerinden strateji, konuşmasından mesaj ayıklanmaya çalışıldı ama pek de yeni bir şey çıkmadı.

ERDOĞAN’IN BEŞTEPE DIŞINDA TUTTUĞU…

Uzun bir süredir AKP artık bir siyasi parti değil. Erdoğan’ın mecburen Beştepe dışında tuttuğu ve seçim işleri dairesi olarak kullandığı bir hizmet birimi. Yine uzunca bir süredir partide görev alacaklar ve görevlerin nasıl yapılacağına bizzat Erdoğan karar veriyor. Bütün Türkiye için uygulanan “lütuf düzeni” en mükemmel şekilde AKP’de icra ediliyor. Herkes mücadele ederek, hak ederek değil, “Reis” lütfettiği için göreve geliyor ve görevde kalıyor.

• Lütuf düzeni sadece siyasi alanda ve “muhtaçlar” için mi?

Erdoğan, dış politikadan ekonomiye, adaletten popüler alana kadar her zeminde kabul ettirdiği bir lütuf düzenini sürdürüyor. Erdoğan’ın lütfu, sadece sınırlı yardımlarla ayakta kalmaya çalışanların, yerini ona borçlu olanların değil, koca koca devletlerin yöneticilerinin de müracaat ettiği bir şey haline gelebiliyor. Bazen kapılarına yığılan mültecileri durdurmak, bazen rehin alınan bir vatandaşlarını geri almak, bazen de bir satış anlaşması yapmak için.

AKP iktidarı kuruluşundan itibaren ve şimdi sarıldığı “ekonomik savaş” argümanına rağmen “piyasa ekonomisi”, “küresel finans düzeni” gereklerinden hiç ayrılmadı, ayrılmayı düşünmedi. Ancak, bir süredir ekonomik paylaşım, hâkim güçlerin kârlarından kayıp etmemek koşuluyla destek verdiği bir lütuf filtresiyle birlikte uygulanıyor. Bu düzen, çok isabetli kavramlar olan “ahbap çavuş kapitalizmi” ve “kayırma ekonomisi” destekli.

• Krizlerle lütuf düzeni arasında nasıl bir ilişki ve etkileşim var?

Lütuf düzeni krizlere hem ihtiyaç duyuyor hatta bizzat üretiyor hem de krizleri büyük bir imkân olarak kullanmayı biliyor. Lütuf, zorluk anlarında veya yakın bir tehlike olduğunda çok daha etkili. Böyle olunca hem kabulü, hem minneti artıyor. Krizler ve kriz olasılıkları, zaten hak olan şeylerin bir lütuf haline getirilmesini tartışmak yerine, lütuftan faydalanmayı, en azından dışında kalmamayı daha önemli hale getiriyor.

Bir insanın özgürlüğünden olması, bir dizinin yayımlanmaya devam etmesi, bir ihalenin alınması veya bir şehrin kaderi lütfa bağlı olabiliyor. Ama lütufdüzenini devam ettiren şey, otoritenin gücünden çok bu işleyişin kabul edilme seviyesiyle ilgili. Krizler, lütuf düzeninin kabul sınırları için genişleme imkânları yaratıyor. Örneğin, seçim arefesinde kamu tasarrufu gerekçesiyle yerel yönetim bütçelerinin Beştepe lütfuna bağlanma hamlesinde olduğu gibi.”