Gerçekte ne oldu?

3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra Türkiye'de ne oldu? AKP yüzde 34 oy alarak ve 365 Milletvekili kazanarak iktidar oldu.
Bu sonuçla, bir görüşe göre, Cumhuriyetin kuruluşundan beri baskı altında tutulan dindar-muhafazakâr kesimler duvarlarını yıkarak iktidara geldiler.

Başka bir görüşe göre, Türkiye'yi İslami kurallara göre yönetmek isteyen, referansı Osmanlı, Hilafet ve Şeriat olan bir iktidar yönetime geçti ve ülkenin çağdaş batı uygarlığına yönelik yüzü Doğunun karanlık yönüne çevrildi.
Bana göre, muktedirlerin yönetim anlayışlarına, kullandıkları dile, kendilerinden olmadığını düşündükleri kişi ve kuruluşlara karşı takındıkları tavırlara, bilimsel kavram ve öğretilere yaklaşımlarına bakılırsa, bu iki görüş de kısmen doğru olmakla birlikte gerçeği tam yansıtmıyor.

2002 Kasımı’nda Türkiye'de bir dönüşüm gerçekleşti ve iktidara tüm kültürlerin en altında, en az gelişmiş olanı olan ''lümpen kültürü'' hakim oldu.

İktidarı sürdürenlerin birçoğunun Profesör, doktor, mühendis olmaları, yabancı üniversitelerden aldıkları diplomalar kimseyi yanıltmamalıdır. O kişiler için  bunlar yalnızca bir üst yapı makyajıdır. Aslolan altta yatan ''lümpen kültür''dür.
Sosyal sınıfların ve katmanların kültürleri birbirinden farklıdır. Aristokrasinin kültürü Burjuvaziden, Burjuvazinin kültürü Proletaryadan ve Lümpenlerin kültürü hepsinden farklıdır.
Lümpen kültürü toplumda bedensel ve zihinsel olarak değer taşıyan hiç bir şey üretemeyenlerin kültürüdür. Toplumda ve doğada var olanı tüketerek, kendi yaşam süreleri içinde yalnızca yok ederek yaşamayı bilenlerin kültürüdür. Bu nedenle bu kültür haklı olarak 'alt kültür'' olarak tanımlanmaktadır.

Bir şeyler üretemeyen bu kültürün belirgin özelliği ''iletişimsizliktir''. Diğer sosyal sınıf ve katmanların kültürüne tamamen kapalıdırlar. Onlardan etkilenmeyi kabul etmezler.
Lümpen kültürün en önde gelen özelliği ''şiddet''e ve güce -adeta- tapınmaktır. Hâkim oldukları sosyolojik alanı şiddet kullanarak, zorbalıkla yönetmekten başka bir yöntem tasarlayıp geliştiremezler.
Aile içinde çocuklara ve kadınlara yönelen şiddet bu alt kültürün ilk ve en önemli başlangıç noktasıdır. Buradan başlayarak, dalga dalga, yönettikleri her alana bunu değişik biçimlerde yansıtırlar. Yönetici olarak bulundukları yer itibariyle herkesi, döverek, işkence ederek yönetemezler ama bu kültürün genlerine işlemiş baskısıyla, hangi üst makamlarda olurlarsa olsunlar, örneğin kendilerini protesto  edenlere kendi korumalarının arkasından tekme-yumruk atabilirler. Sövebilirler. Savcılara, hâkimlere talimat verip hapishaneye attırabilirler.

Lümpen kültürün bulaşıcı bir özelliği de vardır. Bu kültürün öncüleri, neşet ettikleri yerlerde aldıkları kültürle gurur duyar, övünürler ve bu başkalarına da bulaşır. Birisi
''Ben Kasımpaşalıyım'' der: Sataştığı ''Ben de Kelkitliyim'' der. O kültürle yarışmaya  katılan bir başka toplum önderi (ki kendisi ekonomi diyemeyen bir ekonomi hocasıdır) de başına kasket, omuzuna sako giyip eline tesbih alarak ''Ben de Karagümrüklüyüm'' deyip ortaya çıkar.

Herkesin bildiği bir piyasa yasasıdır: ''Kötü para iyi parayı kovar''. Buna bakarak, ''İlkel kültür gelişmiş kültürü kovar'' denilebilir mi? Hiç sanmıyorum. Bu dünyadan her güzel şeyi yakıp yıkan Vandallar, Kadim tapınakları yıkıp yağmalayan, Bağdat Kütüphanesini yakan Moğollar, kitapları, sanat eserlerini meydanlarda yakan Naziler geldi-geçti.

Türkiye'nin bu topraklarda yaşamış onlarca toplumun binlerce yıllık kültür birikiminden, Yunuslardan, Mevlanalardan, Mimar Sinanlardan, Nazım Hikmetlerden süzülen üstün kültürü, bu lümpen kültürün iktidarına kısa zamanda son verecektir. Buna inanın!

Önceki ve Sonraki Yazılar