Gerçekten büyüyor muyuz, rakamlar mı şişiriliyor?

Dün güne ‘sürpriz’ bir haberle başladık. Herkesin merakla beklediği 2016 yılı dördüncü çeyrek büyüme rakamları, beraberinde de yıllık büyüme açıklandı. Anketlerde 1.9-2 bandında beklenen büyüme büyük bir sürpriz yaparak 2016 yılını yüzde 2.9’la kapattı. Dördüncü çeyrek büyümesi ise yüzde 3.5 oldu. Bir önceki çeyrekte yedi yıl sonra ilk kez daralan ekonominin yüzde 3.5’luk bir sıçrama göstermesi, ekonomi çevrelerinde hayretle karşılandı. Alınan çeşitli kararlarla hanehalkı tüketiminin büyümeyi bir miktar yükseltmesi bekleniyordu ancak bu kadar da değil! 

Büyümenin ayrıntılarını incelediğimizde gerçek ortaya çıktı. Yukarıda belirttiğim gibi tüketime dayalı bir büyüme söz konusu ancak oranın bu kadar yüksek çıkmasının ana nedeni TÜİK’in 2016 sonunda uygulamaya başladığı yeni büyüme hesaplama yöntemi. Bu yeni hesaplama yönteminin rakamlara yansımasını son çeyrekte gördük.
Sektör sektör bakalım... Üçüncü çeyrekte inşaatın büyümeye katkısı revizyon yapılmadan önce yüzde 1.4’tü, revizyonla birlikte yüzde 4’e çıkarıldı. Yeni yöntemle dördüncü çeyrek büyümesi yüzde 3.7, yıllık büyümesi ise yüzde 7.2 oldu. 

Yüzde 8.4 gerileme içinde olan hizmetler sektörü de birden yüzde 1.8’lik payla artıya geçti. -7,7 seviyesindeki tarımın büyümesi ise yüzde 1,3’e yükseldi. 
Bir başka şaşırtıcı veri de devletin harcamaları. Üçüncü çeyrekte kamu harcamaları yüzde 23,8 büyüyerek GSYİH büyümesinin en önemli kalemi olmuştu, revizyonla birlikte kamunun katkısı yüzde 5,6 olmuş. 

İşsizliğin arttığı, ihracatın düştüğü bir dönemde bu büyüme rakamının sağlıklı olduğunu söylemek çok zor. 

Borçlanarak tüketiyoruz

Revizyonlarla yapılan oynamaları bir yana bırakalım, büyümenin itici gücünü hanehalkı harcamalarının oluşturduğunu görüyoruz. Yılın son aylarında getirilen KDV indirimleri, otomobil sektöründe yeni yılla ÖTV oranlarının artırılacak olması, kredi kartlarındaki sınırlamaların kalkması tüketimi artırmış görünüyor. Bu yılın ilk çeyreğinde de bunun yansımalarını (özellikle beyaz eşya sektöründe) göreceğiz. Yılın geri kalan dönemleri için nasıl bir formül bulunacak, hangi vergi ya da uygulamalarla harcamalar artırılacak bilemeyiz. 
Ekonomide sıkıntı yaratabilecek bir başka sorun da şu: Evet, devlet çeşitli teşviklerle, borçlanmayı artırarak harcamaları hızlandırdı. Ancak bu geliri artırarak değil, borçlanma yöntemiyle oldu. Milli geliri düşen bir ülkenin vatandaşlarının bu harcama trendini sürdürmesini beklemek doğru olmaz. Fakirleştiğimizi ben değil, TÜİK söylüyor. Kurum, 
2015 yılında yapılan bir revizyonla 11 bin 14 dolara çıkarılan milli gelirin 2016 yılında 10 bin 807 dolara düştüğünü açıkladı. Yani geçen yılı 207 dolar daha fakirleşerek kapattık. 

Önceki ve Sonraki Yazılar