Gözyaşı kadar su!

Yerel seçimler yaklaşıyor…

Adaylar ortaya çıkmaya başladı bile.

Büyük şehirlerde rekabet daha fazla…

Siyasetin geldiği son yerde artık belediye başkanlığının Meclis’e göre daha cazip olduğu açık.

Hele büyük şehir belediyelerinin…

Belediyelerin önemli bir rant kapısı olduklarını da biliyoruz.

Hangi ilde oturuyorsanız, çevrenize bir bakın, doğaya saygılı bir çevrede mi yoksa alt yapıları tamamlanmadan betonlaştırılan ve dünyanın en çirkin apartmanları ile doldurulan bir kentte mi yaşıyorsunuz?

Sahillerimize bile 30 katlı apartmanları diken bunu da sanki gelişme gibi anlatan yerel yönetimlerimiz var.

Ayrıca halkı beş on kuruş sübvansiyonla susturup dönüşüm projeleri altında büyük şehirleri yaşanmaz hale getiren başkanlarımız bulunuyor.

İstanbul ise artık betonlaşmaya, altyapısızlığa doğanın bile isyan ettiği bir kent oldu.

Yağmur, sel dolu oluveriyor, her yeri, bir göz damlası ile su basıyor, sıcak da kent kokuyor, kar da teslim oluyorsunuz.

5 milyonluk bir kente zorla 15 milyon doldurursanız doğa kaldırmıyorum diyor.

İnsanlar İstanbul’dan artık kaçmaya çalışıyorlar ama saat başı ücret ve iş olanağı İstanbul’da daha yüksek ise her türlü eziyete katlanıyorlar.

Bir de hizmetlerin doğal olarak pahalı olduğu bir şehir.

Yaşam pahalı Anadolu’ya nazaran iki misli!

Katlanmak zorunda olanlar var.

Ben de İstanbul’da Ataşehir ‘de oturuyorum.

25 yıl önce örnek bir proje olan ve ödüller kazanan Ataşehir şimdi betonlaşmanın ve çirkin yapılaşmasını başkenti oldu.

Ayrıca o kadar nüfusu arttı ki, akşam ve sabahları araçla girmeniz ve çıkmanız mümkün değil.

Israrla da metro gelmiyor, belki oy vermiyor diye ceza bile alıyordur.

Ancak Ataşehir sadece Emlak Konutun yaptığı alan değil artık kocaman bir ilçe oralara metro yapıyorlar.

Ataşehir’de yeni yapılaşma ile çok büyük binalar dikildi.

Nüfusu nerede ise dörde katladı.

Bir dairede dört kişi hepsinin de arabası var.

Otopark az, gerçek park ise bir iki tane, şükür ki, bizim blok önünde bir park var.

Bu gerçekten güzel parkı ise 22 yıldır, gecekondu tipi yapılarla doldurup ticari işletmelere veriyorlar.

Görünüm bozuluyor.

Ayrıca burası bir alışveriş alanı değil.

En son bizim sitenin önünde bulunan gazete bayiinin gerçekten şık olan kioskun yerine öylesine çirkin bir kulübe yaptılar ki, az olan estetikte bozuldu.

Sözüm ona çay evi olacakmış.

Bu ara site yönetimi ve ben de devamlı hem büyükşehir belediyesi hem de Ataşehir Belediyesi’ne başvurup hakkımızı aramaya çalışıyoruz tabii.

Yapmayın çevreyi bozmayın diye.

Kim dinliyor, herkes birbirine pası geçiriyor.

Artık amatör bir zevk haline geldi, belediyeye şikâyet, günde beş telefon!

Ancak kulübe inşaatı ilerliyor.

Bakın, yıllardan beri belediyeler biraz da bizimle yani halkla işbirliği yapmış ve güzel ülkeyi şehircilik açısından çirkinleştirmiş.

Rantı paylaşmış iktidarını sürdürmüş.

Partilerin birbirlerine söylecekleri olmadığı gibi zaman zaman rant paylaşımın da işbirliği yaptıkları da açık.

Duyarsız kalmaz iseniz, mücadele etmek için vaktiniz olmuyor, vaktiniz varsa yetersiz kalabiliyorsunuz.

Neden minare ile kılıf meselesi.

Hele de bürokrasi.

Şükür ki 22 yıl, dairemin karşısında iğrenç bir yapı olmadan yaşamışım.

Bundan sonra çirkin kulübeli yaşam başlıyor.

Belediye başkan adayları!

En azından namus ahlak, vatana millete hizmet gibi büyük nutuklar çekmeyin ve sizden öncekiler aleyhinde atmayın.

Seçilirseniz rant uğruna neler yapabilecekleriniz belli.

Önceki ve Sonraki Yazılar