Aile Bakanı Yanık'tan H.K.G. açıklaması: "Yapacağımız tek şey..."

Aile Bakanı Yanık'tan H.K.G. açıklaması: "Yapacağımız tek şey..."

Aile Bakanı Derya Yanık, Hiranur Vakfı’nın Kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G.’nin 6 yaşındayken ‘imam nikahıyla evlendirmesi’ olayına ilişkin dava sürecinde bakanlığının gerekli olan tüm sorumlulukları yerine getirdiğini söyledi.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Hiranur Vakfı’nın Kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G.’nin 6 yaşındayken ‘imam nikahıyla evlendirmesi’ olayına ilişkin dava sürecinde bakanlığının gerekli olan tüm sorumlulukları yerine getirdiğini söyledi. Yanık, “Bizim bu süreçte yapacağımız tek şey o arkadaşın gizliliğini ve can güvenliğini sağlamaktır. Bize sorduklarında bile, ‘böyle biri yok’ deme yükümlülüğümüz var. Bırakın açıklamayı, zaten böyle bir yetkim yok. Bilakis yasaklandığım bir davranış biçimi o. Yani benim onu saklamam, korumam ve dava açılıncaya kadar can güvenliğini sağlamam lazım” dedi. Yanık, kadına yönelik için şiddet ile ilgili; “Belki uygulayıcı kurum ve kuruluşlardan ama daha çok da toplumsal tepkilerden kaynaklı bir sıkıntımız var. Yani işte alkol mesela çok basit bir şey söyleyeyim. Kadına yönelik şiddetin sebepleri arasında yüzde 70, 75’e yakın alkolizm var. Alkolle ilgili bir tartışmayı açmamız mümkün değil. Direk hayat tarzı engeliyle karşı karşıya kalırsınız. Çok net söylüyorum, bakın çok dürüstçe söylüyorum” diye konuştu.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, basın kuruluşlarının Ankara temsilcileri ile bugün Ankara 75. Yılı Huzurevi Yaşlı Bakın ve Rehabilitasyon Merkezi’nde buluştu ve bakanlık çalışmaları hakkında bilgi verdi. Bakan Yanık, sohbet sırasında gelen soruları da yanıtladı ve şöyle konuştu:

"İÇİŞLERİ BAKANLIĞI POLİS İNTİHARLARI KONUSUNDA ÇOK CİDDİ ÇALIŞMA YÜRÜTÜYOR"

Polislerin intiharı konusunda da İçişleri Bakanlığımız iki yıldır yaklaşık, polis intiharlarıyla ilgili özel bir çalışma yürütüyor. Biz, kişi bize müracaat ettiğinde dahil olabiliriz Aile Bakanlığı olarak. İşte danışmanlık hizmeti istediğinde ya da çeşitli sebeplerle. Ama bir meslek grubuna yönelik ‘burada bir sıkıntı var, ben geldim…’ Öyle bir yetki alanımız yok. Fakat şunu çok iyi biliyoruz, İçişleri Bakanlığı polis intiharlarının sebeplerinin araştırılması noktasında çalışmalar, sebeplerin ortaya çıkarılması için bir akademik çalışma yaptılar, sonra o sebeplerin ortadan kaldırılmasıyla ilgili neler yapılabilir… Şunu bir haberde okumuştum, mesela dijital platformlardaki bahisler, oyunlar, polislerin maalesef en çok borçlanma sebepli  birtakım sıkıntılar yaşadıkları… Dolayısıyla o anlamda İçişleri Bakanlığımız şu anda çok ciddi bir biçimde polis intiharların hem sebeplerini hem sonuçlarının ortadan kaldırılması, önleyici gayet tabii ki çalışmaların yapılması noktasında çok ciddi bir çalışma yürütüyor. 

"YAŞAM BİÇİMİNE MÜDAHALE EDİLİYOR, İŞTE EFENDİM ÖZGÜRLÜKLER VESAİRE"

(LGBT ile ilgili olarak ‘dijital ortamda yasal düzenlemeye ihtiyaç var mı’ sorusu üzerine) Yine çok dürüstçe konuşacağım arkadaşlar yani. Çünkü burada hakikaten derdimi anlatmaya çalışıyorum. Türkiye'de özellikle gençlere yönelik birtakım veya aile değerleriyle ilgili birtakım hassasiyetler, çalışmalar maalesef uzun zaman yaşam biçimi rezervi ile yaşam biçimine müdahale ediliyor, işte efendim özgürlükler vesaire. Halbuki özgürlüklerden daha önde bir yasal zorunluluktan bahsediyoruz. Dolayısıyla hani o konuşmamın başında söyledim. Hayat tarzı tartışmalarına kurban giden çok başlığımız var. 85 milyonun iyiliği de hepimize bulaşıcı, 85 milyon içerisinde oluşan maalesef olumsuzluklar da herkesi etkiliyor. 

"KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN SEBEPLERİ ARASINDA ALKOLİZM VAR"

Öncelikle bunu bir ifade edeyim. Yani yasal düzenlemelerle alakalı herhangi bir zaafımız yok ama uygulamayla ilgili zaman zaman sıkıntılar çekiyoruz. Belki uygulayıcı kurum ve kuruluşlardan ama daha çok da toplumsal tepkilerden kaynaklı bir sıkıntımız var. Yani işte alkol mesela çok basit bir şey söyleyeyim. Kadına yönelik şiddetin sebepleri arasında yüzde 70, 75’e yakın alkolizm var. Alkolle ilgili bir tartışmaya açmamız mümkün değil. Direk hayat tarzı engeliyle karşı karşıya kalırsınız. Çok net söylüyorum bakın çok dürüstçe söylüyorum. 

"EŞCİNSEL VATANDAŞLARIMIZ DA BİZİM VATANDAŞLARIMIZ"

Ya da işte eşcinsellik tartışmaları hemen işte bireysel özgürlükler, bireysel özgürlük kısmı başka bir şey ama toplumsal hayatı etkileyen tarafı başka bir şey. Ben konuşmalarımda hep şu ayrımı çok net bir biçimde yapıyorum. Yaptığım da yapmaya da devam edeceğim. Eşcinsel vatandaşlarımız da bizim vatandaşlarımız. Çok net. Haklarını korumak, yaşam haklarını korumak vesaire o ayrı bir şey. Devletin sorumluluğudur ve bundan taviz veremez. Ama öbür taraftan eşcinselliği normalleştirmek, eşcinselliği kamusal alanda hiçbir problem değilmiş gibi kabul etmeyi bizden beklemesin. Ne bireysel olarak ne hükümet olarak. İkisi birbirinden çok ayrı şeylerdir. Bu sınırı bir çekelim, ondan sonra konuşalım. 

"DÜNYADA MAALESEF ÇOK KESİN BİR LGBT PROPAGANDASI YÜRÜYOR"

Bizim aile değerlerinin korunması, evlilik birliğinin, çocuklar, çocukların gelişimi noktasında gerçekten çok özenli bir sürece ihtiyacımız var. Bunu özellikle şunun için söylüyorum. Dünyada maalesef çok kesin bir LGBT propagandası yürüyor ve bunun arkasında çok büyük bir ekonomik desteğin olduğunu da lobi desteğinin olduğunu da görüyoruz. Biz sadece kendi inanç değerlerimiz çerçevesinde değil. O zaten çok önemli evet ama öbür taraftan insani insan değerleri çerçevesinde de eşcinselliği normalleştirmek, yayılmasıyla alakalı bir göz yummak gibi bir şeyimiz olamaz. Bu noktada gereken bireysel gereken toplumsal çalışmaları yapmamız lazım. Kaldı ki ortada bir dayatma normalleştirme için uğraşılan süreç neredeyse bir norma dönüştürülmeye Avrupa’da Amerika'da küçücük çocukların kişisel gelişimlerinin baskılandığı, cinsel kimliklerinin, cinsiyet kimliklerinin baskılandığı bir takım örnekleriyle görüyoruz ki bunlar çok hakikaten çok çok tehlikeli süreçler. 

"HAKSIZ VE GERÇEKTEN YERSİZ BİÇİMDE ELEŞTİRİLDİK"

(İsmailağa Cemaati’ne Bağlı Hiranur Vakfı’nın Kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı HKG’nin 6 yaşındayken ‘imam nikahıyla evlendirmesi’ olayına ilişkin dava sürecinin isim verilmeksizin anımsatılması üzerine) Davalar konusu da önemli. Haksız ve gerçekten yersiz biçimde eleştirildik. Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum. Bizim bakanlık olarak davalara müdahil olma, yani hukuksal anlamda davalara müdahil olma yetkimiz dava açıldıktan sonra. Bir defa bunun altını çizelim. Yani ceza davalarında soruşturma aşamasında bizim, bize gelmiş korumamızda bile olsa mağdur soruşturma dosyalarına bir taraf olarak mağdur lehine dahil olma şansımız yok. Bunu bir ayıralım. Bizim soruşturma evresinde bakanlık olarak o soruşturma dosyasının içine girme şansımız yok. Bazı çok özellikle o dosyaları takip ediyoruz. Tamamen arkadaşlarımızın hassasiyeti ve işte adliyelerde bakanlık olarak bize bilgi paylaşımı noktasında kısmen paylaşırlarsa. Onun dışında bizim yetkimiz yok. Bizim yetkimiz, ne zaman başlar? 6284 sayılı Kanun’dan kaynaklı yetkimiz, dava açıldıktan sonra başlar. HKG meselesine gelelim. HKG meselesinde 2 yıldır biliyormuşsunuz değil. 

"UYUYOR NUMARASI YAPANI UYANDIRAMAZSINIZ"

Biz şunu söyledik. O kızımız süreci kendisi başlatıyor, savcılıkla başlatıyor. Cumhuriyet savcılığına gidiyor, şikayette bulunuyor. Cumhuriyet Savcılığı diyor ki ‘senin kalacak yerin var mı, gidecek yerin var mı?’ Yok. ‘O zaman yoksa biz ŞÖNİM’e yönlendirelim’ diyor. Bakın biz bunları paylaştık ama duymak istemeyenlere anlatmak mümkün değil. Yani kulağını tıkayan birine…  Hani çok bilinen bir söz vardır ya herkes uyandırabilirsiniz ama uyuyor numarası yapanı uyandıramazsınız. Kimseye anlatamıyoruz. Vatandaş sonra ŞÖNİM’e yönlendirilince biz hemen kurum bakımına alıyoruz ve konunun hassasiyetine binaen gizlilik kararı alıyoruz. Yani direkt kurum bakımına alınıyor. İstanbul'da deşifre olunca başka bir kuruluşa sevk ediyoruz ve gizliliğini temin etmek için azami hassasiyet gösteriyoruz. 

"BEN YENİ UĞRAŞMIYORUM BU İŞLERLE"

Bu arada soruşturmanın akıbetini öğrenmek, dava açıldıysa müdahil olabilmek için de 3 kere Cumhuriyet Savcılıklarına yazı yazıyoruz. Bakırköy Cumhuriyet savcılığına yazmışız. Bu arkadaşın davası sizde mi ne oldu? İstanbul Çağlayan’a yazmışız. Bununla ilgili dava var mı, açıldı mı ne oldu? Anadolu Adliyesine yazmışız. En son Anadolu Adliyesi kendilerinde olduğunu ve soruşturmanın devam ettiğinin bilgisini veriyor. Daha dava açmamış demektir, bekleyeceğiz. Bizim bu süreçte yapacağımız tek şey o arkadaşın gizliliğini ve can güvenliğini sağlamaktır. Bize sorduklarında bile bize böyle biri yok deme yükümlülüğümüz var. Bırakın açıklamayı, zaten böyle bir yetkim yok. Bilakis yasaklandığım bir davranış biçimi o. Yani benim onu saklamam, korumam ve dava açılıncaya kadar can güvenliğini sağlamam lazım. Dava açıldıktan sonra da müdahil olmam lazım. Bunu yapmışım. Dolayısıyla 2 yıldır haberim varmış, hiçbir şey yapmamışsın son derece yanlış. Bu ithamı yapan arkadaşların da çok iyi bildiği bir şey. Bu kadar net söylüyorum, çok iyi biliyorlar. Ben yeni uğraşmıyorum bu işlerle. 25 sene avukatlık yaptım. Bu işlerle uğraştım. Yıllardır sivil toplumun içindeyim. Bu ithamı yapan arkadaşların hepsiyle bir şekilde sivil toplum çalışmaları içerisinde de karşı karşıya, yan yana geldik. Çok iyi biliyorlar bakanlığın sorumluluğunun ne olduğunu, nereye kadar olduğunu, ne yapması gerektiğini ve bu olayda da bakanlığın sorumluluğunu eksiksiz yerine getirdiğini herkes çok iyi biliyor… Birdenbire bakanlık çıktı dedi ki ‘bir dakika arkadaşlar’ biz gerekli tedbirleri almışız. Çalışmaları yapmışız. Birdenbire senkronizasyon bozuldu, onun için saldırıyorlar. Çok net söylüyorum. Kanun açık, uygulamalar açık. Bizim yetkimizin sınırı açık. Çok net. 

"BİZİM SÜRECİN İÇİNDE OLDUĞUMUZ BİRÇOK BAŞKA DAVALAR VAR"

Şimdi kamuoyunun gündemine bir şekilde gelmiş olaylarda biz açıklama yaptığımızda kamuoyu bizim olayın içinde olduğumuzu öğrenmiş oldu. Ama kamuoyunun bilmediği haberinin dahi olmadığı ama bizim sürecin içinde olduğumuz birçok başka davalar var. Çocuk ve kadın konusunda istismar ve şiddet davalarında haberimizin olup da olduğu andan itibaren sürecin içinde olmadığımız, süreci tamamlayıncaya kadar kesinleşinceye kadar bıraktığımız bir tek dava yok. Olan varsa çıkarsın Şunu takip etmediniz gelsinler her türlü özür dilemeye hazırım. Bu kadar net söylüyorum. 

"VAKIFLARI DENETLEME YETKİSİ BİZ DE DEĞİL"

Vakıfları denetleme yetkisi biz de değil. Onu ifade edeyim. Vakıfların denetlenmesi Vakıflar Genel Müdürlüğü, Kültür Bakanlığı’nda. Asayiş anlamında denetleme veya varsa bir suç durumu gerekli incelemenin tetkikinin yapılması, İçişleri Bakanlığı ya da Adalet Bakanlığı. Dolayısıyla biz burada ancak şöyle bir mekanizmayı harekete geçirebiliyoruz. Diyoruz ya hakikaten bakanlığın görev tanımının çok dışında dikkati beklentiler vardır.