'Asla inanılmayacak olan, iktidarın darbeyi bilmemesi'
Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı, 2017'de kaleme aldığı yazısını, kimi düzenlemelerle tekrar yayına soktu.
Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı, 2017'de kaleme aldığı yazısını düzenleyerek tekrar yayınladı.
Bursalı yazısında "AKP’nin pek çok kurucu lideri ise çatışmanın daha çok izleyicileri durumundaydı!
Asla inanılmayacak bir dogma, iktidarın, FETÖ’nün askeri darbeye kalkışacağını bilmemesiydi. Bunun için tüm işaretleri 7 yıl önceden ortaya çıkmaya başlamış, adım adım güçlenmişti. En somut işaret ise darbeden önce gelmeye başlamıştı.
MİT, 2015 sonunda ByLock meselesini çözmüş; haberleşmeleri incelemeye almış, eğer FETÖ’cüler darbeye kalkışırsa bunun büyük bir kökten temizlik için olağanüstü bir fırsat yaratacağı kanaati AKP yönetimine egemen olmuştu.
Cumhurbaşkanı’nın darbeye kalkışmalarını “Bize bu Allah’ın bir lütfu” olarak nitelendirdiğini de unutmayın! 251 kişinin hayatı ve binlerce yaralıya mal olan 'Allah’ın bir lütfu!'" ifadelerini kullandı.
Yazının ilgili bölümleri şöyle:
Darbeden önceki çarpışmalar
Askeri darbe hazırlıklarının ve şiddetli çarpışmaların ön safhaları:
- 2007- 8 Ergenekon ve 2010 Balyoz davaları;
- Erdoğan ve iktidarına yönelik 2011 Şike davası;
- 2012 MİT’e (üzerinden Erdoğan’a) saldırı;
- 2013 Müthiş “dershaneler” kapışması;
- 17 - 25 Aralık 2013’te Erdoğan’a, ailesine, bakanlarına, bazı belediye başkanlarına yönelik Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu.
- Ve bunlar Erdoğan’ı yıkmakta işe yaramayınca, 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimi..
Yani FETÖ, devlet içinde sahip olduğu tüm güçleri Erdoğan ve iktidarına karşı kullanmıştır. Yani sırasıyla: Emniyet, İstihbarat, Yargı, Asker.
Eğer ilk üçü işe yarasaydı ve RTE bir şekilde iktidardan uzaklaşsaydı, satranç tahtasında asker ile son hamle yapılıp şah denmeyecekti.***
Karanlık sayfalar..
Darbenin hemen öncesinde, bize sunulmayan karanlık bölüm var. Siyasal analizci - gazeteci, sadece açıklanan bilgiler üzerinden bir bütünlük - senaryo oluşturmaya çalışırsa, eksik kalır. Her zaman gizli kalan - açıklanmayan bölümleri sorgulamak zorundadır. Her şeyin anahtarı, düğüm noktası genellikle oradadır. Mesela, hiç açıklanmayan “Hakan Fidan - Hulusi Akar - Erdoğan” üçlüsü arasındaki görüşmeler, yoğun iletişim trafiği.
Mesela 10 Temmuz - 16 Temmuz arasında neler oldu? Bu üçlü arasında neler konuşuldu, hangi bilgi alışverişleri yapıldı ve kararları alındı, uygulandı. Bunların eksiği - fazlası neydi?
Siz Erdoğan’ın “Darbeyi eniştemden öğrendim” lafıyla oyalanın!
Dikkatinizi çekerim, bu üçlüden ikisi, Meclis Araştırma Komisyonu’na gidip ifade vermedi, vermeleri engellendi. Buradan çıkarabileceğimiz akli bir sonuç, Cumhurbaşkanlığı’nın bunu istemediğidir. Cumhurbaşkanı’nın ifadeye çağrılması söz konusu bile olamazdı!
Bu konuda somut bilgiler daha bir süre asla açıklanmayacağı için, üçlü arasında konuşmalar sırrını koruyacaktır. Ama bu durum, neler olmuş olabileceği konusunda senaryolar inşa etmeye engel değil. Eğer “üçlü” arasında darbeye karşı önlem için tayin edici konuşmalar yapıldığına kesin inanıyorsanız, senaryolar da inşa edebilirsiniz.
Açıklanmayan gerçeklerin nedeni, artık darbe üzerine bundan sonraki tutum ve davranışların tamamen bir siyaset ve iktidar oyununa ait olmasıdır. Neler konuşulduğu bilinse bu oyun başka türlü oynanır.