Bildiriye imza atmayan emekli Oramiral Nusret Güner'den çarpıcı açıklamalar
Sözcü yazarı Saygı Öztürk, 104 emekli amiralin imzaladığı bildiriye imza atmayan Oramiral Nusret Güner ile görüşmesini köşesinde yazdı.
Sözcü yazarı Saygı Öztürk, 104 emekli amiralin imzaladığı bildiriye imza atmayan Oramiral Nusret Güner ile görüşmesini köşesinde yorumladı.
Öztürk'ün bugünkü "İmzası olmayan amiral bildiriyi anlattı" başlıklı yazısı şu şekilde:
Donanma'nın 45. Komutanı Oramiral Nusret Güner, emrindeki komutanların “Balyoz” soruşturması kapsamında tutuklanması üzerine olaya tepki gösterdi.
6 ay sonra Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na atanacakken istifa etti. Sözlerini hiç esirgemedi, yasalar kapsamında eleştirilerini yaptı, yapmaya da devam ediyor. Yayınlanacak bildiri bütün emekli amirallere açıktı. Güner, kendisine göre bazı gerekçelerle imza atmadı ama “Yayınlanan bildiriyle tamamen hemfikir olduğunu, bunun darbe iması değil, bazı tehlikelere dikkat çekmek olduğunu” belirtti.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nde (TSK) “İtaat et, rahat et”çiler olduğunu belirtiyor, yapılanlar eleştirilince, “Ne yapayım ben anlattım, ama komutan bu şekilde emir verdi” deme kolaylığına kaçtığını vurguluyor. Askeri okullara girişte “İrticai faaliyetlere karışmamış olma” koşulunun kaldırılmış olmasının sorumluluğunun sadece siyasilere yüklenemeyeceğini, hayati tehlikeleri siyasilere yeterince anlatamayan, onları ikna edemeyen üst düzey komutanların tarihi sorumluluğu olduğunu ekliyor.
DEMOKRATİK HAREKET
Şu anda hiçbir askeri/ siyasi gücü bulunmayan ama 30-40 yıllık devlet deneyimi olan 104 emekli amiralin Montrö Sözleşmesi'nin hayati olduğuna, tarikat mensuplarının Deniz Kuvvetleri'ne alınmasının tehlikesine dikkat çekmesini emekli Oramiral Güner, “Demokratik bir hareket” olarak niteliyor ve şöyle diyor:
“Türkiye Cumhuriyeti'nin geldiği noktada, komutanlarının yaptıklarına hemen hüküm verip ‘Edepsizlikle' suçlayan bir Sahil Güvenlik Komutanlığı! İçlerinde bir zamanlar kendilerine de komutanlık yapmış olan büyüklerini ‘Edepsizlik yaptılar' diye yargılıyor. Bu sözleri söyleyenler şimdiden tarihe ‘Kara leke' olarak geçmiştir.”
ASKER KARŞITLIĞI
Montrö'yü kim iyi bilir? Büyükelçiler, denizciler, uluslararası deniz hukuku konusunda uzman olanlar. Montrö'nün tartışmaya hem de Türkiye tarafından açılmasıyla olabilecek tehlikelere dikkat çeken emekli amirallerin yaptığı açıklama nedeniyle “Darbeci” diye nitelendirilip gözaltına alınıyorlar. Güner, bu durumu “Tek arzuları ülkesinin güvenliği/refahı olan emekli amiraller üzerinden Asker karşıtlığı hortlatılmak isteniyor” diye yorumluyor.
Deniz Kuvvetleri'nin son 20 yılına şekil veren, Donanmayı dünyada ilk 10 arasına sokan, emekli amirallere “Zevzeklik yapıyorlar” denilmesi de hayli incitici bulundu. Emekli büyükelçileri, emekli amiralleri, CHP'li eski parlamenterlerin duyarlılık gösterdiği Montrö konusunu, Donanma eski Komutanı emekli Oramiral Nusret Güner'den dinliyorum:
DEĞİŞTİRME GİRİŞİMİ
“Montrö Karadeniz'e kıyıdaş ülkelerin güvenliğini ön planda tutar. Montrö'yü değiştirme girişimi (Kanal İstanbul dahil) Türkiye'ye kötülüktür. Montrö Sözleşmesi'nin Türkiye'ye sağladığı en büyük dezavantaj nedir? Türkiye; ticaret gemilerini, küçük bir sağlık vergisi dışında, hiçbir ücret ödemeden geçirmek zorundadır. Ancak, Karadeniz'in bir Türk gölü olduğu süre hariç, yüzyıllar boyunca, Osmanlı da yüzde yüz egemen olmamıştır. Yüzyıllardır, tam bir hakimiyetin söz konusu olmadığı Türk Boğazlarında; Türkiye kendini savaş tehdidi içinde hisseder veya bir savaşa girerse, geçişler için tek başına söz sahibi ülke Türkiye olacaktır.
Geçiş sınırlandırılması Harp Gemileri için geçerlidir. Ticaret Gemileri için Montrö tüm ülkelere geçiş serbestisi veriyor. İstanbul Boğazı'ndan serbestçe geçme hakkı olan bir ticaret gemisinin, para vererek Kanal İstanbul'dan geçmek isteyebileceği ayrıca değerlendirilmelidir.
1936 Montrö Sözleşmesi; İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı olarak tarif edilmiş olan Türk boğazlarını kapsar. Kanal İstanbul bu tarifin dışındadır. Türkiye'ye, bir ölçüde de Karadeniz'e kıyısı olan devletlere avantaj sağlayan Montrö Sözleşmesi hayatidir.”
MİLLETE AÇIKLAMALI
“AKP Hükümeti; Kanal İstanbul Projesi'nin özellikle siyasi, stratejik ve askeri yönleriyle, Dışişleri Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı'nın görüşlerinin ne olduğunu mutlaka Türk Milleti'ne açıklamalıdır. Bu kurumlar, iktidarın duymak istediklerini mi, yoksa gerçekleri mi dile getirmiştir, bilinmeli.”
Emekli Oramiral Nusret Güner, Montrö ile ilgili ilginç bir ayrıntıya daha değiniyor:
“ABD; güçlü deniz gücü ve süper güç hegemonyasına oynaması nedeniyle, 1936 Montrö Sözleşmesi'nden hiç memnun değildir. ABD, bu sözleşmenin feshini sağlayabilecek girişimlerde bulunabilirse de, bunu yaptığı takdirde saldırgan tutumu ortaya konacağından dikkatli davranmaktadır. Biz İstanbul Boğazı'ndan geçen gemileri, para almak için Kanal'dan geçmeye mecbur bırakacak kadar güçlü bir ülke isek, Kanal inşa etmemize gerek yok ki! ‘Montrö Sözleşmesi artık yürürlükten kalktı' deriz, olur biter. Montrö, Karadeniz Ülkeleri ve Türkiye'nin güvenliğini ön plana almıştır. Montrö'yü gündeme getirdiğimizde, denizde güçlü olan Batılı ülkeler için (Montrö'nün artık geçersiz olması gerektiği konusunda) altın bir fırsat doğar.”
Bazı amiraller, bildiriye imza atmamış olsa bile bildirinin içeriğine katılıyor.