Bu da ilginç bir koleksiyon: 3 bin çeşit kahve fincanı…

Malatya'da, 42 yaşındaki Deniz Kendirli’nin, 2001 yılında, babaannesinden kalan kulpu kırık fincanla başladığı kahve fincanı koleksiyonu 3 bin parçalık bir koleksiyona dönüştü.

Malatya'da, 42 yaşındaki Deniz Kendirli’nin, 2001 yılında, babaannesinden kalan kulpu kırık fincanla başladığı kahve fincanı koleksiyonu 3 bin parçalık bir koleksiyona dönüştü.

 

Yaşadığı evinin bir odasını fincan koleksiyonuyla dolduran Kendirli, 10'dan fazla ülkeye ait ve en eskisi 1800’lü yıllarda yapılmış fincanlarının müzede sergilenmesini istiyor.

 

Kendirli, “Değişik yerlerden, değişik ülkelerden fincan topluyorum. Malatya'daki eski evlerden tarihimize bağlı fincanlar topluyorum. Yerli üretim olarak Kütahya'dan, Avanos'tan çeşitli firmalar var onlardan fincan topluyorum. Zamanla bende bir zaafa dönüştü ve bir alışkanlık oldu. Seviyorum fincanı da kahveyi de” dedi.

 

10 ÜLKEDEN ÜRÜN VAR

 

Koleksiyonuna, babaannesinden kalan bir tek fincan ile başladığını belirten Kendirli, şunları söyledi:

 

"Onun hatırası diye aldık, sakladık. Dedem vefat etti onun fincanı, başka akrabalarımızdan kalan o fincanları… Böylelikle bir de baktım ki bir sürü fincan olmuş. Birbirinden farklı 3 bin çeşit, sayı olarak da çifti bulunan 5 bin adet oldu. Uzun bir zaman aldı bulundurmak, toplamak, maddi anlamda rafları yapmak falan. Halen de toplamaya devam ediyorum.

 

İlk başta böyle bir planım yoktu. İletişim çağı geliştikçe, internet arttıkça daha çok Almanya, Fransa, Japonya, Çin gibi ülkelerde biraz daha üretim farklılaşmış, çeşitlenmiş, bizimkilerden daha çeşitli. Ya da yurtdışında yaşayan akrabalarımız üzerinden onlara takip ettirip, aldırıyorum. Dışarıdan getiren antikacılardan alıyorum.

 

10 ülkeden çeşit çeşit ürünümüz var. Bu fincanlardan zevk alıyorum. Herkes de zevk alsın istiyorum. Bu fincanları herkesin görebileceği alanda, bir müze gibi, insanların da bunların tarihini görebileceği, bunu takip edebileceği, bu kültürün nereden gelip, nereye gittiğini anlayabileceği bir yerde sergilenmesini istiyorum. Amacım bunu müzeleştirmek. Ama bu zahmetli bir iş tozlanıyor, toparlaması var, deprem korkum var. Depremin olmasıyla birkaç zayiatımız oldu ama sonunda koşarak geldim tuttum.”