Bursa Tabip Odası'ndan: Yönetemiyorsunuz, Tükeniyoruz açıklaması

Bursa Tabip Odası'ndan: Yönetemiyorsunuz, Tükeniyoruz açıklaması

Bursa Tabip Odası, Türk Tabipler birliği öncülüğünde başlatılan #YönetemiyorsunuzTükeniyoruz haftası kapsamında Bursa il sağlık müdürlüğü önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklama öncesinde COVID-19 nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşların, sağlık çalışanlarının ve hekimlerin anısına 1 dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.

  Türkkan'ın açıklaması şöyle:

Yurdumuzda her gün COVID-19 hastalığı nedeniyle 60-70 yurttaşımız yaşamını yitiriyor. Pandemi sürecinin halkımızın sağlığı üzerindeki etkilerini yaşayarak görüyor, meslektaşlarımızdan duyduklarımızdan öğreniyoruz. Bunun nedeni sürecin şeffaf biçimde yönetilmemesi, konu ile ilgili tüm kesimlerin sürece katılmasına izin verilmemesi, bilimsel yöntemlerin tam olarak uygulanmaması ve koordinasyonun sağlanamamasıdır. COVID-19 salgını ile mücadeleyi yetersiz ve kaygı verici buluyoruz.

Biz hekimler ve sağlık çalışanlarının en büyük risk grubunu oluşturduğu Covid-19 pandemisiyle TBMM'nin açılmasını beklemeden bütün siyasi partilerin işbirliği ile mücadele edilmelidir. TTB'nin, uzmanlık dernekleri ile birlikte COVID izleme heyetinin birikim ve önerilerini paylaşabileceği bir zemin oluşturulmalıdır. Benzer nedenle Bursa İl Pandemi Kurulu ve İl Hıfzıssıhha Kurulunda yer almak istediğimizi defalarca tekrarladık ve bu çağrımıza aylardır yanıt verilmedi. Bursa Valiliğini durumun hassasiyetine uygun davranmaya davet ediyoruz.

Sağlık Bakanlığı'nın, başta TTB olmak üzere bütün sağlık meslek odaları, sağlık sendika ve dernekleri ile birlikte "COVID-19 işbirliği ve ortak çalışma meclisi" oluşturmasını talep ediyoruz. Bunun için Sağlık Bakanlığı İl Hıfzıssıhha kurullarını işlevli kılmalı, başta Belediyeler ve kent konseyleri olmak üzere işçi-memur sendikaları, hemşeri - köy derneklerinden, kültür sanat dernek ve vakıflarına kadar bütün demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarını sürece katmalıdır. Salgın bireysel çabayla önlenemez.

Hekimler ve bütün sağlık çalışanlarının ölüm - kalım savaşına dönüşen COVID-19 mücadelesinde yalnız bırakılmayacaklarını, korunacaklarını, bu insanüstü çabaların farkında olunduğunu göstererek maddi ve manevi olarak destekleyen, görev başındayken covid-19 geçirerek hastalanan ve vefat eden arkadaşlarımızın hastalığını "meslek hastalığı" olarak tanımlayıp özlük haklarını veren bir Sağlık Bakanlığı ve hükümet görmek istiyoruz. Bu isteğimiz bir ayrıcalık olmayıp hak aramadır.

COVID-19 salgını, bizim yıllardır dillendirdiğimiz; "Sağlıkta Dönüşüm Programı" ile cisimleşen; sağlıkta özelleştirme, performans sistemi ve kamu-özel ortaklığı ile milyarlık kiralara neden olan "Şehir Hastaneleri"nin insanı değil sermayeyi ve karı öncelediğini göstermiş oldu. Salgın ile mücadele bilim yolu ile olur ve salgın biliminin öngördüğü üzere kamusal bir sağlık programı hayata geçirilmelidir. Süreçte koruyucu hekimliğin önemi daha iyi anlaşılmıştır. İlk adım olarak birinci basamak sağlık hizmetlerinin kamusal bir perspektifle yeniden düzenlenmesi gereklidir. Büyük sıkıntılar içinde yalnız bırakılan Aile Sağlığı Merkezleri kamu sağlık merkezi olarak tanımlanmayı hak edecek şekilde yeniden yapılandırılmalı ve acilen tüm ASM binalarının kamu eli ile temini, onarımı ile ek sağlık personel ataması yapılması sağlanmalıdır.

Salgının yaygınlaştığı ve uzun süreceğinin yadsınamaz hale geldiği bir dönemde hekimler ve sağlık çalışanlarının çalışma sürelerinin altı saate indirilmesini, dinlenme yer ve zamanlarının pandemiyi göz önünde bulundurarak yeniden yapılandırılmasını ve yeterli sayıda kişisel koruyucu ekipman sağlanmasını, bu hususta hiçbir aksamaya imkan tanınmamasını istiyoruz.

Birinci basamağın önemli bileşenlerinden işyeri hekimleri yalnız bırakılmış, ne yapacağını bilemez, birbirlerini eğitmeye, çözüm üretmeye çalışır duruma sokulmuştur. Çalışma yaşamı, eğitim, ulaşım başta olmak üzere toplu yaşanan alanlarda insanı önceleyen, insan emeğinin değerini koruyan düzenlemelerin hakkaniyet ilkesi gözetilerek yapılmasını bekliyoruz. Kamu ve özel, sağlık ve diğer sektörler arasındaki uygulama farklılıkları giderilmelidir.

Bilimin uyarıları dikkate alınmalı, COVID-19 salgını ile mücadele gerçekler üzerinden, seferberlik ruhuyla karşılanmalıdır. Bizim görevimiz, yükü hekimlere ve sağlık çalışanlarına, suçu vatandaşa yıkanların tarihsel sorumluluğunu her gün ama her gün hatırlatmaktır. Görevimizi özenle yerine getireceğimizi bildiriyoruz.

Sürece ilişkin kaygılarımızı paylaştığımızda, abarttığımız, panik yarattığımız, siyaset yaptığımız söyleniyor ama neyi ne kadar abarttığımız hiç konuşulmuyor. Bizler iyi hekimlik için çaba tüketen meslek kuruluşu olarak iyi hekimlik koşullarını, halkın daha sağlıklı ve refah içinde olmasını sağlamak için çalışan her kişi kurum ya da yaklaşım ile birlikte çalışırken, bunların dışındaki her yaklaşımda ise onlardan uzağa düşüyoruz. Uzağa düştüğümüzde de siyasi partilerin saldırı odağı haline geliyoruz. Oysa ülkemizin en önemli gündemi olan Covid-19 pandemisi olduğu halde meslek örgütümüzün gündeme taşınması hastalıkla mücadeleyi aksatmaktadır.

Biz hekimler, yitirdiğimiz meslektaşlarımızın ve vatandaşlarımızın acısını yüreğimizde hissediyoruz. COVID-19 nedeniyle kaybettiğimiz tüm vatandaşlarımız ve sağlık çalışanlarımızın anısına bir vefa borcu olarak 18 Eylül gününe kadar siyah kurdele takıyoruz. Onları anmak için taktığımız siyah kurdele ile gündeme getiriliyor, olumsuz algı yaratılarak hedef gösteriliyoruz. Oysa bilim açık bir şekilde gösterdi: salgınla mücadelenin yolu Tabip Odalarına saldırmak değildir.

Biz hekimiz...

Tıbbın kurucuları İstanköylü Hipokrates'ten, Bergama'lı Galenos'tan bu yana burada, bu topraklardayız.

Bu topraklarda binlerce yıldır İYİ HEKİMLİK yaptık, yapıyoruz, yapacağız! Buradayız, görevimizin başındayız ve hiçbir yere gitmeye niyetimiz yok. Bilimin ışığında doğru bildiklerimizi paylaşmaya devam edeceğiz."