Dilipak, cumhuriyeti hayalindeki rejim sandı: Diktatörlüğe dönüşebilirmiş...

Dilipak, cumhuriyeti hayalindeki rejim sandı: Diktatörlüğe dönüşebilirmiş...

Yandaş Akit yazarı Dilipak, "Peygamberimizin cenaze namazında bile çoğunluk sağlanamadı" dedi.

Yandaş Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, bugünkü köşesinde "%51 sendromu" başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazısında demokrasilerdeki 'çoğunluk kavramına değinen Dilipak, cumhuriyet ve demokrasi rejimlerinin tarihte diktatörlüklere evrildiğini öne sürdü. 

İşte yazının ilgili bölümleri:

%51 aslında tek başına sonuç açısından baktığımızda cumhuriyetçi/çoğunlukçu bir bakış açısı. Ama bu çoğunluğa ulaşmak için başkaları ile uzlaşmak zorunda olmanız bizi çoğulcu olmaya zorlaması açısından demokratik bir yaklaşım gibi gözükse de, sonunda toplumun bütününü kucaklayan ve onların çoğunluk içinde yer bulma ve çoğunluk tarafından haklarının korunma garantisi olmayınca ittifak, “son koalisyon” yerine “ön koalisyon”a dönüşüyor.

Aslında bu yapılar bu haliyle, “Demokratik Cumhuriyet”ten çıkıp, “oligarşik uzlaşı”ya dönüşebilir. Demokrasi zemininden kayınca oportünist bir söylemle demagojik bir polemiğe dönüşür.

Demokrasi de cumhuriyet de mutlak bir erdem / fazileti içinde barındırmaz. Bu yapılar ile güzel uygulamalar gerçekleştirilebileceği gibi, bunlar tekil olarak ya da birlikte bir felakete de dönüşebilir. Cumhuriyet rejimlerinin diktatörlüğe, demokratik devletlerin sınıfa dayalı parti diktatörlüğüne dönüştüğü gibi. Ya da kapitalist, emperyalist, sömürgeci devletlerin “Demokratik Cumhuriyet”le kendilerini etiketledikleri gibi. “Tekasür”e takılmayın, sonra kaybedenlerden olursunuz.

Rejim devletin canıdır. İster dini, ister seküler temelli olsun, hiçbir rejim mutlak anlamda mükemmellik garantisine sahip değildir. Evet “Din” mükemmeldir. Peygamberler de “Mükemmel örneklerdir” ama bunun uygulamaya dönük yanına baktığımız da ya uygulayıcılar ya da toplum tabanında ciddi sorunlar yaşandığı da muhakkaktır.

***

İlle de başarılı olacağız diye bir şey yok.. Her Peygamber de bu dar anlamda başarılı olmadı. Sonuçta her topluluk layık olduğu gibi idare olunacaktır. Yönetici, ülke ve halkı kurtarma iddiasına kalkarsa; bu İlahlık ve Rablik iddiası olur. Ama halkını Hakk’a, adalete çağırırsa, liyakatlerini yükseltirse, umulur ki Allah onlara adil yöneticiler ve umran verecek ve onlar yeryüzünde Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olmak üzere malları, canları ve sevdikleri ile cihad edeceklerdir. Allah da onları yeryüzünün varisi kılacak yeryüzünü onlara mescid kılacaktır. Fasık bir toplumun haram malla umrana ermesi onlar için İlahi gazabı artırmaktan başka bir anlam da taşımaz ve o umran büyük bir yıkılışla son bulur. Değilse babaları Peygamber de olsa, başkalarına da kıral olsa yine helak olacaklardır.

Kalabalıklara güvenmeyin. Ayaktaysanız ve onlara mal ve makam dağıtıyorsanız alkışlarlar, yorulur, oturursanız, önce başınızdan dağılır ve ardından saldırırlar ve sizden uzaklaşırlar, düşerseniz vururlar. Bu işler böyledir. Aşkla öfke arasındaki sınır kıldan incedir. “Meta”, “menfaat” üzere kurulan dostluklar çabuk bozulur ve düşmanlığa dönüşür.