Eski Donanma Komutanı Güner'den flaş Montrö tartışmaları yorumu

Eski Donanma Komutanı Güner'den flaş Montrö tartışmaları yorumu

Eski Donanma Komutanı Emekli Nusret Güner, "Kanal İstanbul ilk bakışta Montrö dışında değerlendirilebilir. Sorun da bu. Örneğin ABD buradan geçebilir ve 'delmedik' diyebilir" şeklinde konuştu.

Eski Donanma Komutanı emekli Oramiral Nusret Güner, Kanal İstanbul’un Türkiye için çok önemli olan Montrö Sözleşmesi’ni delip delmeyeceği tartışmalarına cevap verdi. Güner, "Delip delmeyeceği açık olmasa da konuyu uluslararası alanda tartışmaya açacağı kesin. Dolayısıyla tehlike var..." dedi.

Cumhuriyet'ten İpek Özbey'in haberine göre, Montrö Sözleşmesi’nden önceki statüye göre, İstanbul ve Çanakkale boğazlarının her iki kara tarafının askerden arındırıldığını hatırlatan Güner “Türkiye bu bölgelerde asker bulunduramıyordu, gemilerin geçişleri ise uluslararası bir komisyon tarafından yürütülüyordu” dedi.  

Güner sözlerini şöyle sürdürdü:

"Montrö Sözleşmesi'nde Türk Boğazları; İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı şeklinde tarif edilmiştir. Dolayısıyla Kanal İstanbul, ilk bakışta Montrö Sözleşmesi dışında olarak değerlendirilebilir. Zaten sorun da bu. Karadeniz’e çıkmak isteyen ama Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkeler (örneğin ABD), bizim müsaademizle ücretini de ödeyerek buradan rahatça girip çıkabilir. 'Biz Montrö’yü delmedik ki, Kanal İstanbul, Montrö’deki tarifin dışında' diyebilirler.   

Diğer taraftan, Türk boğazları tarifi içinde olmasa da örneğin Rusya ‘Montrö Sözleşmesi’nin amacı Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin güvenliğidir’ deyip, ‘Kanal Montrö kapsamındadır’ diye de iddia edebilir, yani aynı Montrö sınırlandırması ister. Tabii kanal yapıldıktan sonra geçiş şartları için 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesi de devreye girebilir. Sonuç olarak Montrö sözleşmesi tartışmaya açılır. 

Gemi geçişleri uluslararası komisyonun kontrolünde olan, İstanbul ve Çanakkale’de Türk Askeri bulunduramadığımız bir önceki statüyü düşünün... Montrö Sözleşmesi ile Türkiye kendine bir savaş tehdidi hisseder veya bir savaşa girerse, geçişlerin tek hâkimi Türkiye olmaktadır.

Montrö Sözleşmesi’nin yegâne mahzuru ticaret gemilerinin çok küçük bir ücret ödeyerek serbestçe geçme hakkı olmasıdır.  Ayrıca, şu da bilinmelidir ki, Karadeniz’in Türk gölü olduğu bir süre hariç, yüzyıllar boyunca, Osmanlı Devleti de boğazlardan geçişlerde yüzde 100 egemen olmamıştır."   

VEFASIZLIĞIN EN ÜST DÜZEYİ


Emekli amirallerin açıklamasının darbe ile ilişkilendirilmesinin, iktidar ve bir kısım muhalefetin de yer aldığı bir asker düşmanlığı korosunun ortaya çıkmasının da çok üzücü olduğunu değerlendiren Güner, şöyle dedi:

“65-75 yaş ortalamasında olan bu amirallere teşekkür edeceğine, sonuna kadar siyasetin içine bulaşmış kurumlar, hatta çocuğu/ torunu yaşında olanlar tarafından zevzeklikle, edepsizlik yapmakla suçlaması ve  kendilerine vefasızlığın en üst düzeyinin gösterilmesi çok düşündürücüdür.

Bana göre, tek tartışılacak konu; Türk Deniz Kuvvetlerini dünyada saygın ve etkin bir yere getiren, donanmanın son 20-30 yılına şekil vermiş olan, ömürlerinin emeklilik dönemlerinde bile Türk milletinin refahı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenliğini düşünerek bu uğurda ne yapabilirimin peşinde olan 103 emekli Amirale, nasıl olmuş da bu kadar vefasız ve düşmanca bir tavır takınılmış olduğudur. 

Disiplin ve özellikle bahriye örf ve adetlerinin gerektirdiği, hem görev hem de emeklilik döneminde muhafaza ettiğimiz saygı-sevgi çerçevesinde; Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın kendine komutanlık yapmış olanlar dahil büyüklerini hemen yargılayıp edepsizlik yapmakla suçlaması şahsen bende derin bir üzüntü yaratmıştır; meydana gelen endişe verici bu durum yetkililerce mutlaka incelenmelidir.”