Faruk Bildirici: "Recep Tayyip" ismi ve "Korku İmparatorluğu" yanlışı

Faruk Bildirici: "Recep Tayyip" ismi ve "Korku İmparatorluğu" yanlışı

Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici son günlerde gündemden düşmeyen 'Recep Tayyip' ismini değiştiremediğini iddia eden memurlara ilişkin bir yazı kaleme aldı.

Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici son günlerde gündemden düşmeyen 'Recep Tayyip' ismini değiştiremediğini iddia eden memurlara ilişkin bir yazı kaleme aldı.

 

Bildirici'nin " "Recep Tayyip" ismi ve "Korku İmparatorluğu" yanlışı" başlıklı yazısı şöyle:

Cumhuriyet, “Korku imparatorluğu”, Sözcü ise “Oğluna Recep Tayyip Erdoğan ismini verdi şimdi değiştiremiyor” başlığını atmıştı. İkisi de aynı haberdi.

     CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi başkanlığındaki CHP Heyeti 2 Haziran’da Çankırı’ya gitmiş, kentte dolaşıp halkın sorunlarını dinledikten sonra hazırladığı raporu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na sunmuştu. Cumhuriyet ve Sözcü’de 13 Haziran günü yayımlanan haberler de rapordan alınmıştı.

   CHP heyetinin raporu, aynı gün Birgün’de de yer alıyordu ama orada “Recep Tayyip” isminin değiştirilmesiyle ilgili bölüm “Şükürle karnımızı doyuruyoruz” başlıklı haberin içinde kalmıştı. Sadece ara başlıkta “Recep Tayyip adından pişmanım” ifadesi kullanılmıştı.

    Raporun Sözcü ve Cumhuriyet’te manşete taşınan, Birgün’de haberin içinde yer verilen “Recep Tayyip ismi” ile ilgili bölümü şöyleydi:   “Oğluma ‘Recep Tayyip’ adını koymuştum. O zaman Ak Partiliydim. Şimdi pişmanım. Oğlumun adını değiştirmek istiyorum ama memurlar, ‘Biz bu ismi değiştirsek tayinimizi çıkarırlar, o nedenle değiştiremeyiz’ diyorlar. Oğlumun adını bile bu dönemde değiştiremiyorum. (Vatandaş)”

    İki yazardan eleştiri

   Cumhuriyet ve Sözcü’nün bu haberini Hürriyet’te Ahmet Hakan “İki gazete de ‘CHP raporunda yazıyorsa doğrudur’ diyerek atmışlar dokuz sütuna manşeti” diye eleştirdi. İsim değişikliğinin Nüfus Müdürlüğü’nde değil, mahkemelerde yapılabileceğini belirten Ahmet Hakan, “Dolayısıyla bir görevlinin ‘Yapamam, beni sürerler’ demesine, teknik olarak imkân da yoktur, ihtimal de yoktur” görüşünü dile getirdi.

   Türkiye gazetesinde de Fatih Selek, Sözcü ve Cumhuriyet’in haberinde isim değiştirmek isteyen kişinin ve bu olayın nerede olduğunun bile belli olmadığını vurguladı:

     “Bu kadar bilinmez içinde bir bilinen var; kaynak. O da CHP'li vekiller. İnsan bu işlerin nasıl olduğunu bir araştırır. Hiç olmazsa Google'a filan bakar. İsim değişikliğinin (eğer imla hatası, gayriahlaki, gülünç değilse) nüfus dairesinde yapılmadığını, mahkeme kararı gerektiğini görür.”

   Çankırı Valiliği de böyle bir “talebe ilişkin randevu ya da resmi bir başvurunun bulunmadığı tespit edildiği” açıklaması yaptı. Açıklamada “nüfus personelinin resen isim değişikliği yapma yetkisi bulunmadığı” da vurgulandı.

    Düzeltme için Nüfus’a başvuruluyor

    İki yazarın da ifade ettiği gibi isim ve soyadı değişiklikleri gerçekten de mahkemelerde yapılabiliyor. Ancak Fatih Selek’in eleştirisinde belirttiği gibi istisnai bir düzenleme de söz konusu.

    2019 yılında isim değişiklikleri konusunda yapılan düzenlemeyle Nüfus Hizmetleri Kanunu’na bir madde eklendi. Üç yıl için geçici olarak eklenen 11. Madde ile “düzeltme” olanağı getirildi:

     “...yazım ve imla hatası veya düzeltme işareti kullanılmamasından kaynaklanan anlam değişiklikleri bulunan, genel ahlaka uygun olmayan, toplum tarafından gülünç karşılandığı değerlendirilen ad ve soyadları, mahkeme kararı aranmaksızın, il veya ilçe idare kurulunun vereceği kararla bir defaya mahsus olmak üzere değiştirilebilir.”    Bu değişiklikten yararlanmak isteyenlerin Nüfus Müdürlükleri’ne yazılı başvuruda bulunmaları gerekiyor. Ancak CHP’nin raporunda belirtilen “Recep Tayyip” ismi, yazım hatası, ahlaka aykırı ya da gülünç bir isim olmadığına göre, bu ismin değiştirilmesi bu geçici düzenleme kapsamına da girmez. Zaten “düzeltme” konusunda bile memurlar değil, il veya ilçe idare kurulları karar verebiliyor.

    Bu durumda CHP’nin raporundaki gibi “Recep Tayyip” isminin değiştirilmesi talebinin memurlar tarafından korkudan geri çevrildiği bilgisi doğru olamaz. Memurlar, isim değiştiremeyeceklerine göre de CHP’nin raporunda bir yanlışlık olmalı.

    Fakat bu yanlışlığın neden kaynaklandığını bilmiyoruz. Üç yıl için yapılan geçici düzenleme vatandaş tarafından bütün isim değişiklikleri için geçerliymiş gibi anlaşılıp bir başvuru mu yapıldı? Vatandaş, sorununu eksik ya da yanlış mı anlattı ya da CHP’liler, vatandaşın anlattığını rapora geçirirken bir yanlışlık mı yaptılar?

   Bu soruların yanıtlarını bilmiyoruz. Çünkü haberlerde vatandaşın isim değişikliği başvurusunun geri çevrilmesiyle ilgili ifadelerin rapordan aynen aktarılmasıyla yetinilmiş. Hatta Nüfus Müdürlüğü ifadesi de kullanılmayıp, adresi belli olmayan “memurlar” ifadesi bile haberde aynen korunmuş.

    Eleştiriler haklı, haberler yanlış

   Böyle bir haberi yazarken muhabirlerin, yayımlarken de editörlerin şüphelenmesi, rapordaki iddiayı sorgulaması gerekirdi. İsim değişikliğinin “memurlar” tarafından yapılmasının mümkün olmadığı düşünülmeli ve raporu hazırlayan CHP yöneticilerine sorulmalıydı. Çünkü isim değişikliklerinin -ahlaka aykırılık, yazım yanlışı ve gülünç olması dışında- mahkemeler tarafından yapılabileceği herkesin bileceği bir vatandaşlık bilgisi.

     Ama belli ki, raporda yazılanlar baştan tümüyle doğru kabul edilmiş; orada yazılanlar hiçbir şekilde sorgulanmadan doğruymuş gibi aktarılmış.  Oysa bu haberlerde olduğu gibi, gazetecinin görevi önüne gelen metni aynen aktarmakla sınırlı olamaz. Metinde hatalar, eksikler varsa onları tamamlaması, eksikleri gidermesi gerekir.

    CHP’nin raporunda da “Recep Tayyip” isminin değiştirilmesi hakkındaki bölümün de olduğu gibi aktarılması yanlış olmuş. Raporu hazırlayanlarla konuşup o ifadelerdeki yanlışlığın giderilmesi mümkün olmasa bile en azından “İsim değişikliği nasıl yapılır?” başlıklı bir kutu ile bilgi verilebilirdi.

    Maalesef o da yapılmayınca ortaya çıkan haberler yanlış olmuş, haberlerdeki diğer bilgiler de sakatlanmış. Eleştiriler de haklı ama yargı içeren, suçlayan ifadelere katılmam mümkün değil…

    Raporların aynen aktarıldığı haberleri Türkiye medyasında ilk kez görmüyoruz. Asıl sorun, şüpheci gazetecilikte ve sorgulama refleksindeki zayıflamada…