HDP'li Pervin Buldan: "HDP bu kumpas davasında yargılanan değil yargılayan olacaktır!"
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.
Buldan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
-Geçen hafta göçmen katliamında Akdeniz'de yaşamını yitiren bütün insanlara bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum. Bu bir katliamdır. Çünkü, bu ölümler bile bile göz göre göre yaşanmaktadır.
-Türkiye tarihinin en büyük siyasi kumpas davalarından biri olan Kobani yalanları davasının ilk duruşması Sincan’da başladı. Desteğini sunan herkese teşekkür ediyoruz. Dünkü duruşmanın kendisi de hukuksuzluklarla doluydu.
-Yalanlarla açılan dava hukuksuzlukla başladı. Taraflı olduğunu saklamayan bir mahkeme başkanı heyetinin özellikle tam bir suçluluk psikolojisini, gerçeklerin açığa çıkmasından duyulan korkuyu bir kez daha gösterdi. Sanık sandalyesinde olan HDP değildir, asıl bu kumpasın sahipleri sanık sandalyesindedir. HDP bu kumpas davasında yargılanan değil yargılayan olacaktır.
-HDP bu davada hesap veren değil hesap soran olacaktır. Arkadaşlarımız duruşma süresince tüm gerçekleri ortaya koyacaktır. Bu hukuki değil siyasi bir davadır.
-Bu dava 7 Haziran'ın 31 Mart'ın intikam davasıdır. Bu dava toplumsal muhalefeti susturma davasıdır. Bu dava protestolarda ölümlere neden olan paramiliter güçleri kollama ve aklama davasıdır. Yolsuzlukların yaşandığı bir süreçte iktidarın kendini aklama davasıdır.
-DAİŞ 7 yıl önce Kobani’ye saldırı başlattı ve büyük bir soykırım planladı. Bütün dünya Kobani için ayaktaydı, Türkiye’de de demokratik, barışçıl protestolar çok daha önce başlamıştı. Tek talep vardı: Kobani’ye insani yardım koridorunun açılması ve DAİŞ katliamının durdurulmasıydı. Provokasyonun başlangıcı dönemin başbakanı Erdoğan’ın 7 Ekim’de Antep’te müjde verircesine yaptığı “Kobani düştü, düşüyor” açıklaması olmuştur. Aynı gün Muş Varto’da protestolar esnasında polisin Hakan Buksur adlı genci vurarak öldürmesi provokasyonları büyütmüştür. Paramiliter güçler organize biçimde sokaklara salınmış ve halkın demokratik tepkileri kanla bastırılmaya çalışılmıştır. Bir kez daha o dönemde hayatını kaybedenleri saygı ve rahmetle anıyoruz.
-O süreçte heyetimiz bu provokasyonların durdurulması için İçişleri Bakanlığı’nda 48 saat boyunca görüşme gerçekleştirilmiştir. Biz İmralı heyeti olarak İçişleri Bakanlığı’nda bu provokasyonların önüne geçmek için mesai harcadık. O dönemde İçişleri Bakanı, ‘Güvenlik güçleri içinde kontrol edemediğimiz gruplar var’ demiştir bize. Aradan 7 yıl geçmesine rağmen o kontrol edilemeyen güçlerle ilgili soruşturma açılmadı.
-Kobani katliamlarının siyasi ayağının ortaya çıkmasından mı korkulmaktadır? Biz bu soruları elbette ki sormaya devam edeceğiz. Kobani gerçeklerinin üzerini asla ve asla kapatamayacaklar. Cesaret ve kararlıkla şunu söylüyoruz: Bu davada hakikatin karşısında yalanlar yargılanacak ve tarih önünde mahkûm olacaklardır."
-Amaçları yolsuzluk ve vurgun rejimini sürdürmektir. Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzlukları AKP-MHP iktidarında yaşanmaktadır. Bunların yerli ve milli dedikleri kendi koltuklarıdır, doların yeşilidir, ballı ihaleleridir.
-Kripto vurguncularının hepsinini AKP'liler ile çekilmi fotoğrafları ortaya çıkmaktadır. Biliyolar ki AK referans almadan kimse bu işe giremez.
-Dün iktidar 3 haftalık güvenceden yoksun bir kapanma kararı aldı. İşçilere, ev kadınlarına, hizmet sektörüne desteğin olmadığı bir kapanma kararı. İnsanları evlerinde açlığa mahkum edenlere bir kez daha soruyorum insanlar taş mı yiyecek? İnsanda biraz vicdan olur? Bunların hiçbirinin iktidar olmadığını gördük. Bu insanlar nasıl yaşayacak? Esnaf kepenklerini kapayınca kirayı kim ödeyecek? Siz şatafat içinde yaşarken bunları görmüyor olabilirsiniz ama insanlar kan ağlıyor? İnsanlarda bayram kutlama diye birşey kalmadı sizin yüzünüzden.
-İnsanlar pandemide işsizlik ve yoksullukla boğuşurken, iktidar ve yandaşları zenginlik içinde yüzüyorsa bu rejimin adı yerli ve millli vurgun rejimidir.
-Ortaya çıkan vurgunlar buzdağının görünen tarafıdır. Bunların gerçek yüzünü mutlaka herkese anlatalım. Çünkü artık tuz kokmuştur. Kefen parası olan 128 milyar doların buharlaştırılması, vurgunların en büyüğüdür. 128 tane yalanı söylüyorlar ama bunu bir türlü açıklayamıyorlar.
-128 milyar doların 31 mart yerel seçimlerinde kullanıldığı artık sır değildir. Merkez Bankası Başkanı bir itirafta bulundu. 'İHA'lar SİHA'lar bedava alınmıyor.' Bu paranın Suriye'de ÖSO çete için kullanıldığını itirafıdır.
-Hafta sonu yine bir sınır ötesi operasyon başladı. İktidar ne zaman sıkışsa savaş politikalarına başvuruyor.
-AKP MHP iktidarı rakamlardan çok korkar hale gelmiştir. 7 Haziran'dan çok korkuyorlar, 31 Mart'tan çok korkuyorlar. Katledilen kadınların 88'inde ödleri kopuyor.
-Rezervlerin nerelerde heba edildiğinin itirafıdır. İktidar dış politikada ne zaman sıkışsa operasyona yöneliyor. Diyalog çağrımızı buradan bir kez daha tekrarlıyoruz.
-128 milyar dolar konusu kriz ve çürümeyle hesaplama sürecidir. Kaybolan elbette ki sadece 128 milyar dolar değil hukuk, şeffaflıktır. AKP-MHP saray iktidarı rakamlardan korkar haline geldi. Korksunlar, hakikat bizimdir. Bu ülkede yaşanan her yolsuzluğun hesabını sorma gücü bizimdir. Rize’de köylüler direnmektedir. İkizdere halkını buradan selamlıyorum. Karadeniz halkının talana mücadelesi HDP’nin de mücadelesidir.
-Cezaevleri bu ülkenin kanayan yarası haline gelmiştir. Her gün yüzlerce hak ihlali yaşanmaktadır. Tecrit hukuksuzluğuna bir an önce son verilmelidir. İstanbul Sözleşmesi’nin feshinden sonra bir ayda en az 29 kadın erkek şiddeti sonucu yaşamını yitirdi. Sokaklarda kadınlara şiddet uygulayan erkeklerin peşine düşmesi gereken iktidarın kurumları pankart avcılığa yürütmektedir. Kadınlar İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmedi."