'Kasım Süleymani İran cumhurbaşkanı olacaktı'

'Kasım Süleymani İran cumhurbaşkanı olacaktı'

Marmara Üniversitesi'den Dr. Bilgehan Alagöz, CRI Türk'e konuştu

Marmara Üniversitesi Orta Doğu ve İslam Ülkeleri Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Bilgehan Alagöz, CRI Türk'e konuştu. Dr. Bilgehan Alagöz'ün açıklamalarını aşağıda sunuyoruz.

Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) İran Devrim Muhafızları'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'yi Bağdat Havalimanı yakınlarında düzenlenen suikast sonucu öldürmesiyle gerilen İran-ABD ilişkileri hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Dr. Bilgehan Alagöz, söz konusu suikastın yapılması ile tüm dünyanın Orta Doğu'ya kilitlendiğini belirterek, bu düzeyde bir yetkilinin ABD tarafından hedef alınabileceğinin kimse tarafından tahmin edilemediğini, bu açıdan bu suikastın tüm dünyaya sürpriz olduğunu dile getirdi.

ABD Başkanı Donald Trump'ın 2018 Mayıs ayında nükleer anlaşmadan çekilme kararı aldığını ve 2019 Nisan ayında Devrim Muhafızları Ordusu'nu terör listesine dâhil ettiğini hatırlatan Alagöz, 2020 yılının ilk gününde ABD'nin Bağdat Büyükelçiliği'nin İran denetiminde olan Haşdi Şabi örgütü mensupları tarafından kuşatılmasının ABD için bardağı taşıran son damla olduğuna işaret etti.

Trump'un adaylık sürecinde rakibi Hillary Clinton ile en detaylı tartışmayı Bingazi Büyükelçiliği'ne yapılan saldırı üzerinden yaptığını anımsatan Bilgehan Alagöz, ABD'nin 2020 seçim dönemine girerken Trump'ın benzer bir olayı yaşaması ve bunu tolere etmesinin mümkün olmadığını, İran'ın gözden kaçırdığı hususun bu olduğunu anlattı.

"GERÇEKTEN HEDEF SÜLEYMANİ MİYDİ YOKSA HAŞDİ ŞABİ MENSUPLARI MIYDI?"

Suikast ile ilgili bilinmeyen birçok şeyin olduğunu söyleyen Marmara Üniversitesi Orta Doğu ve İslam Ülkeleri Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Bilgehan Alagöz, şunları kaydetti:

"Gerçekten hedef Süleymani miydi yoksa konvoydaki Haşdi Şabi mensupları mıydı? Süleymani'nin konvoyda olduğu biliniyor muydu? Bunları bilemiyoruz ancak üst düzeydeki yetkililer elbette bunu değerlendiriyorlardır. Burada, istihbaratın ABD'ye nereden geldiği sorusu da önemli. Bu konuda ABD'ye baskı yapan iki ülke vardı. Bunlar Suudi Arabistan ve İsrail'di. Söz konusu suikastın ardından iki ülkenin de derin bir sessizliğe gömüldüğünü görüyoruz. İran tarafının tüm bu unsurları göz önünde bulundurarak bir değerlendirme yaptığını düşünüyorum."

Kasım Süleymani'nin hem iç hem de dış siyaset açısından İran için önemli olduğu aktaran Dr. Bilgehan Alagöz, 2021 cumhurbaşkanlığı seçimleri adaylık süreci için Süleymani'nin isminin geçtiğini dile getirerek, "Bu durum gerçekleşseydi Süleymani İran'ın asker kökenli ilk cumhurbaşkanı olacaktı." dedi.

Yaşanan gelişmelerin Trump açısından bir kazanım olarak nitelendirilebileceğini belirten Dr. Alagöz, bu durumun Trump taraftarları arasında sevinçle karşılandığının altını çizdi.

"BU SUİKAST, TOPLUMSAL ALANDA HER İKİ TARAFTA DA BİRLEŞTİRİCİ BİR UNSUR HALİNE GELDİ"

"Genel olarak baktığımızda tarafların kendi tabanlarını bu bağlamda konsolide ettiğini görüyoruz." yorumunu yapan Bilgehan Alagöz, "Bu durum sosyolojik anlamda sıkıntılı olsa da toplumsal anlamda her iki tarafta da birleştirici bir unsur haline geldi." ifadelerini kullandı.

"İRAN BÖLGE ÜLKELERİ İLE DİYALOG KANALLARINI AÇMA GİRİŞİMİNDE BULUNACAKTIR"

Marmara Üniversitesi Orta Doğu ve İslam Ülkeleri Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Bilgehan Alagöz, "Bu durumun mezhep çatışmalarını tetikleme riski var mı?" sorusuna ise şöyle yanıt verdi:

"Son 3-4 gündür yoğun bir Şii sembolizmi ve retoriğini görüyoruz. Cenazenin Irak'taki imamların türbelerine götürülmüş olması, kırmızı intikam bayrağının asılması gibi durumlar 12 İmam Şiiliğinin önemli unsurları. Ancak Türkiye'nin bu durum üzerinden harekete geçmeyeceğini ve daha rasyonel bir düzlemde çıkar iş birliği odağında yoluna devam edeceğini tahmin ediyorum. Bu durum, '2007-2008 yıllarında Irak'ta gerçekleşen çatışmalar gibi yoğun bir mezhep çatışmasını tetikler mi?' kaygısına yol açtı fakat ilerleyen zamanlarda İran'ın tekrar bölge ülkeleriyle diyalog kanallarını açma girişiminde bulunacağını söyleyebiliriz."

"İRAN, ABD İLE DOĞRUDAN SICAK ÇATIŞMAYA GİRMEMEYE ÇALIŞACAKTIR"

Orta Doğu'nun hassas bir dönemden geçtiğini ve bölgede bazen tarafların kontrolü dışında gelişmeler olabildiğini vurgulayan Dr. Bilgehan Alagöz, sözlerine şunları ekledi:

"İran son derece rasyonel dış politika tercihleri olan bir devlet ve şu an intikam yeminleri ediyor. Ancak İran, kendini ABD ile doğrudan sıcak çatışmaya girmeye zorlamayacak bir formül bulmaya odaklanacaktır. Aynı zamanda İran'ın Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ile olan ilişkilerini belli bir zeminde tutmaya çalıştığını da görüyoruz. İran, nükleer anlaşmadaki taahhütlerini geri çekti fakat anlaşmadan tamamen çekilmedi. Bu nedenle bir sonraki adımın daha ılımlı olacağı kanaatindeyim. Çünkü İran önemli ekonomik sorunlar yaşıyor, bir ay önce sokaklarda benzin protestolarını gördük. Şu an toplumda ciddi bir bütünleşme ve Amerika'ya karşı haklı bir öfke var. Ancak zaman ilerledikçe insanlar kendi sorunlarına yönelecektir ve ekonomik kaygılarıyla baş başa kalacaktır. İran devleti de bu süreci göz önünde bulundurarak, ABD ile her ne kadar sorunlu bir süreç yaşanacak olsa da özellikle Avrupa ülkeleri, Çin ve Rusya gibi ülkelerle diplomasi kanallarını, ekonomik ilişkilerini sürdürmeyi deneyecektir. Bu nedenle şu an verilen kararların 'caydırıcılık unsuru' niteliği taşıdığını düşünüyorum."

"TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİ GÜVENLİK ODAKLI DEVAM EDECEKTİR"

Türkiye'nin konu ile ilgili olarak şu ana kadar yapmış olduğu açıklamaların son derece doğru olduğunu söyleyen Alagöz, sözlerini şöyle noktaladı:

"Türkiye, ABD'nin müttefiki konumunda bulunuyor fakat İran'ın da komşu ülkesi. Her iki ülke ile de ortak alanlarımız mevcut. Bu nedenle bu duruma taraf olmak yerine sorunu hafifletecek çabalar içerisine girebilecek olduğunu beyan etmesi doğru oldu. Türkiye'nin kendi güvenlik kaygıları da bulunuyor. Özellikle Suriye'nin kuzeyi konusunda ciddi bir yalnızlık yaşıyor. ABD ve Rusya ile bu anlamda sorunlarımız var. Bu açıdan Türkiye ve İran'ın bölgedeki iş birliği son derece önemli. İran ile uzun bir süre birçok sorun yaşadık ancak 2017 Ağustos ayından itibaren ortak kaygıları paylaşır olduk. YPG'nin ABD tarafından silahlandırılması sadece Türkiye için bir tehdit oluşturmamaktadır. ABD'nin bu tavrı aslında İran'ın askeri gücüne bir denge oluşturma çabasıdır. Bu nedenle YPG/PKK sadece Türkiye için değil, İran için de önemli bir güvenlik tehdidi haline gelmiştir. Bu bağlamda Türkiye-İran ilişkilerinin güvenlik odaklı olarak devam edeceğini ve Suriye'nin geleceği konusunda da ASTANA sürecindeki iş birliğinin sürdürüleceği kanaatindeyim. Öte yandan ABD ile de sıkıntılarımız hafifletme çabasındayız ancak görünen o ki Türkiye'nin ABD ile arasındaki sorunları bir süre daha devam edecek. Dolayısıyla Türkiye burada bir tercih yapmaktansa, kendi çıkarları doğrultusunda hareket ederek yoluna devam edecektir."