Kılıçdaroğlu: "Sosyal devlet fakirin fukaranın yanında olan devlettir. Niçin yardım yapmıyorsun?"

Kılıçdaroğlu: "Sosyal devlet fakirin fukaranın yanında olan devlettir. Niçin yardım yapmıyorsun?"

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, CHP grup toplantısında önemli açıklamalarda bulundu.

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları şu şekilde:
 

"Çok değerli bir sanatçımız Rasim Öztekin hayatını kaybetti. Bütün sanat dünyasına başsağlığı diliyoruz. Onu unutmayacağımızı tüm şekliyle ifade ediyoruz. 

İsmail Dükel ve Müyesser Yıldız, ikisi de ceza aldılar. Özellikle Müyesser Hanım uzun süre cezaevinden aldı. Olmayan belgeden ve olmayan devlet sırrından ötürü yargılandılar ve hapse girdiler. Asıl sorgulanması gereken, rütbeli olan birisinin kara kuvvetleri istihbarat başkanlığına getirilmesi ve FETÖ itirafçısı olmalıdır. Bunu buraya kim getirdi, savcı bunu sorgulamalı. 

Bizim eksiğimizi gösteren medyadır, her zaman saygı duyacağız. 
 
Ekrem İmamoğlu büyükşehir belediye başkanı seçildi, makamına oturdu. Sonra YSK'ya talimat verildi, YSK'daki bir grup hakim seçimi iptal etti ve yeniledi. Dünya tarihinde olmayan bir kararla. 15 binlik fark 800 bine çıktı. Ekrem Bey Karadeniz gezisi yaptı. Vali kendisine hakaret edildiği gerekçesiyle hakarette bulundu. Ekrem Bey'in 10 tanığından 4'ü dinleniyor diğerleri dinlenmiyor. O kadar acelesi var ki hemen iddianame hazırlanıyor. Şimdi olay yargıda. Dosyada iki bilirkişi raporu var onlar da dikkate alınmıyor. Eğer İnsan Hakları Eylem Planı gerçek anlamda uygulanıyorsa bu davadan beraat çıkması lazım.

Her toplantıda alın terinden, üretimden söz ederim. Mutfaktan, huzurdan, birlikte olmaktan söz ederim. Farklılıklarımızı zenginlik olarak ifade ederim. Üretim ordusu bizim fikirlerimizdir. Yani üreticilerimiz. 

Borçların faizlerini sileceğiz. Bunlar tefecilere çalışırlar biz emeğe çalışacağız. 

Sosyal devlet fakirin fukaranın yanında olan devlettir. Niçin yardım yapmıyorsun? Bir baba "çocuklarım uyuduktan sonra ben eve gideceğim" diyorsa 21. yüzyıl Türkiyesi'nde hepimizin oturup düşünmesi lazım. Kim yönetiyor bu ülkeyi. Bu kadar derin uçurum nasıl oluştu. Bunu hepimizin oturup düşünmesi lazım. 


 
Hayatımızın her alanında kadın var. İnsanlığın gelişmesi, büyümesi, dilimizi öğrenmesi, sevgiyi, saygıyı, kahkaha atmayı annelerimizden kadınlardan öğreniyoruz. Peki kadınlar bir toplumun ikinci sınıf vatandaşı mı, hayır. Kadınlar, birlikte yaşadığımız birlikte ağladığımız birlikte sevindiğimiz yani tasada ve kıvançta birlikte olduğumuz ve eşit olduğumuz bir ortamda hepimiz huzur içinde o ülkede yaşarız. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayarak yola çıkacağız. 

Kadınlar ne istiyorlar, talepleri ne? Neden kadınların talepleri konusunda toplam ayrışıyor? Kadınların taleplerini birileri işitmek istemiyor. Kadınlar neler istiyor alt alta yazdım, diyorlar ki:

'Biz de güvenceli çalışmak istiyoruz, çalışmak istiyoruz. Üretmek istiyoruz. Alın teri dökmek istiyoruz. Kayıtdışı değil sigortalı çalışmak istiyoruz diyorlar. Bu talep haksız mı? Sonuna kadar haklı. Üretmek kadının da haklı. Sigortalı olmak kadının da haklı. Peki hangi gerekçeyle buna karşı çıkılıyor? 

Kadınlar iş güvenliği isterken, iş güvenliğini sağlama yükümlülüğü olan Aile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın sorumluluğunu hatırlatmak zorunda.

Sendikalı olursak daha güçlü oluruz diyorlar, haklılar. 

Kadın sığınma evi sosyal devletin yapması gereken yapılardan birisi. Sosyal devletin bu görevi yerine getirmesi lazım. 83 milyon nüfusumuz var. Ülkemizde kadın konuk evi dediğimiz evlerin kapasitesi 3 bin 482. 10 bin kadına bir kişilik yer var. Vicdanı ve ahlaki değildir. Gereğini yapmıyorlar. Bu konuda yüzlerce şikayet geliyor. Bizim belediyelerimiz yapıyorlar. Gerekirse kapasiteyi büyütün diyoruz. 

Doğal olarak kadınlar kendilerine yönelik şiddetin sonlandırılmasını istiyorlar. Yasalar var. Yasaların gereğinin yapılması lazım. 

Samsun'da şiddete uğrayan kadının görüntülerini sonuna kadar izleyemedim. O küçük kız çocuğu, onun sağa sola nasıl kaçtığını... Nasıl şaşkınlık içinde baktığını, şiddet karşısında nasıl çaresiz kaldığını görüyoruz. Sosyal medyanın en büyük yararı bu. Bir görüntü Türkiye'yi salladı. Bir insana bu yapılır mı? Böyle bir şiddet uygulanır mı? Hiçbir vicdanın kabul etmeyeceği bir olaydır. Hukukun gereğinin yerine getirilmesi lazım. Kravat takınca iyi hal indirimi ne demek? Bugün güvenliğinin sağlanmasını isteyen pek çok kadının korktuğunu biliyoruz. Gereğinin yapılması lazım. Kadınlar toplumsal cinsiyet eşitiliği istiyorlar. 

Toplumsal cinsiyet eşitiliği konusunda 2008'de çalışmalar yapılmış. Kadını 2. sınıf gören bir anlayışı sonlandırmak zorundayız. 

Yoksulluğu bitirmenin temel yolu, aile destekleri sigortasının çıkmasıdır. Bu konuda Türkiye Cumhuriyeti 1971 yılında söz vermiş. Kadınların aile destekleri sigortasını istiyoruz, bu konuyu gördüğünüz her siyasetçiye aktarmanızı istiyoruz. Bu sigorta dalının özelliği şu: İster yalnız yaşasın, ister dul olsun, ister çocuğuyla yaşasın... Her birerin asgari gelir güvencesinin olması lazım. Türkiye Cumhuriyeti ben aç kalmayacağım, konteynerlardan yiyecek toplamayacağım deme noktasına gelecek.. Bu sigorta dalının çıkması için biz hazırlıklarımızı yaptık. Yasa teklifimizi hazırladık, parlamentoya verdik, yine veriyoruz. Kadın örgütlerinden isteğim, aile destekleri sigortası konusunda çok daha güçlü olmaları, güçlü şekilde seslendirmeleri. Bu olunca kadınlar 'ben mahvoldum' demeyecektir. İşi yoksa, aile destekleri sigortasından kendisine geçinebileceği aylık bağlanacaktır. Kadın parasını her ay çekecektir. Onun yoksul olup olmadığını da bilmeyecektir. Sağ elin verdiğini sol el bilmeyecektir. Yani sosyal devlet vatandaşına karşı sorumluluğunu yerine getirecektir. 

Çalışmak, üretmek, kazanmak olağanüstü güzel bir şeydir. Bu ayrı bir saygıdır. Bunu yaratmak sosyal devletin temel görevidir. Bir bakanın söylemi: Kadınlar çalışıyor diye işsizlik artıyor. Bakar mısınız? Bu kişi Türkiye Cumhuriyeti devletinde, 21. yy'da bakanlık yapıyor. Kadını insan olarak görmüyor. 2. sınıf vatandaş olarak görüyor. Oturacaksın evde ne demek? Bunu kadınların oturmasını istemiyorum. Bu zihniyetin değişmesi lazım. 

Bir kanun teklifi hazırladık. Bu, siyasi partiler yasasına girsin ki hepsi uygulasın. Kadın örgütleri dediler ki kotayı neden yüzde 30 yapıyorsunuz yüzde 50 yapmıyorsunuz. Kotayı yüzde 50 olarak hazırladık. Yüzde 50 cinsiyet kotası. Ama listenin sonlarında değil. Kadın milletvekillerimiz bir kanun teklifi hazırladılar. 8 Mart'ta kadın milletvekillerimizle ben de teklifi imzaladım. Teklif, TBMM Başkanlığı'na verildi. Dediler ki kadınlar, 8 Mart, bizim için neden tatil olmuyor? Kadınlar demokrasi istiyor demek. Kadınlar hayatın her alanında eşit mücadele etmek istiyor demek. Kadının seçme ve seçilme hakkı varsa önündeki engellerin kalması gerekiyor. 

Kadın kollarımız bir uygulama yaptı. Türkiye'nin neresinde olursa olsun, bir kadın bir sorunla karşılaştığında bir telefonumuz var, oraya telefon edebilir. Bazı barolarla da iş birliği yapıldı. Kadının karşılaştığı hukuki ve psikolojik sorunlar giderilebilecek. 

Bir başka konuya geçelim. Geçen grup toplantısında,  Kadın milletvekillerimiz kesinlikle diğer kadın milletvekilleriyle konuşsunlar. Biz bunu yaptık, sizden destek istiyoruz desinler. 

Yüzde 90 maliyetle bir devlet borçlanırsa ne olur? Bir hükûmet kendi ülkesinde altın veya döviz üzerinden borçlanıyorsa bunun ağır bir maliyeti var. İktisat literatüründe buna ilk günah deniyor. Bununla borçlandığınız andan itibaren günahı işlemiş oluyorsunuz. Neden ilk günah? Çünkü bunun riski çok yüksek. Türkiye öyle bir duruma geldi ki kendi ülkesinde altınla, dövizle borçlanmak zorunda kaldı. 27 Şubat 2019 altın sertifikası çıkardılar, damat o zaman ekonominin başında, altının gramı 223 liraydı. Parası olanlar aldı. Altın sertifikasının ödenme tarihi 24 Şubat 2021. Altının gramı 414 liraya çıktı. Yüzde 85 artış var. Kim ödeyecek? Devlet. Onun üzerine bir de yüzde 4 faiz var. Maliyet yüzde 90’a çıkıyor. Bu ne demektir! Soru şu. Bu parayı kim ödüyor? Hepimiz. Hepimiz ödüyoruz. Elektrik düğmesine bastığınız andan itibaren vergi ödüyorsunuz. Çocuğun altına bez alırken vergi ödüyorsunuz. Kim için bu paralar? Nereye gidiyor bu paralar? Bir avuç insana.

Üretimden koparıldı Türkiye. Allah’ın izniyle iktidar olduğumuzda göreceksiniz. Türkiye’nin her karışı bereket olacak. En temel mücadele alanımız işsizlik olacak. Herkesin işi olacak. Herkes üretecek. Saray değil, sarayın beslemeleri değil, Londra’daki tefeciler değil, bu milletin sırtına yüzde 90 maliyet yükleyen değil. Biz kazanacağız. Kadınıyla erkeğiyle yapacağız. Yeni bir anlayışı, adalete dayanan, insana saygı gösteren bir anlayışı, kadın erkek ayrıştırmayan anlayışı Türkiye’ye egemen kılmalıyız. O zaman Türkiye güçlü olacaktır. O zaman birilerinin avucuna bakmayacaktır. Birileri acaba ne söyledi diye kulak kabartmayacaktır, niye telefon açtı niye açmadı, böyle bir arayış içinde olmayacaktır. Devleti yönetenler onurlu insanlar olacaktır, ceplerini değil vatandaşın cebini dolduracaktır.

Erdoğan eline almış mikrofonu. Prompterdan kopmuş, Kimden bahsedecek, doğal olarak benden bahsedecek. ‘Ey ana muhalefet partisinin başındaki adamcağız, sen ne zamandan beri devletin aşılarını parayla sattığını söylüyorsun?’ Hiç öyle bir şey söylemedim. Devam ediyor, ‘Bu ne utanmazlıktır.’ Yalan söyleyenler utanırlar, ben yalan söylemedim, asla öyle bir laf da söylemedim. Bu kişi devleti yönetiyor. Devam ediyor; ‘Sen vatandaş Kemal diye söylüyordun 'sıra bana gelirse aşı olacağım' diyordun, neden gidip aşı oldun?’  E sıram geldi de onun için aşı oldum. Allah akıl fikir versin ne diyeyim. İşte bu zihniyetle devleti yönetiyor!"