"Kültür ve Turizm Bakanlığı, halkını aşağılamayı göze aldığını 30 saniyelik reklamla cümle aleme duyurdu"

"Kültür ve Turizm Bakanlığı, halkını aşağılamayı göze aldığını 30 saniyelik reklamla cümle aleme duyurdu"

Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın kendi ülkesinin insanlarının sağlığı yerine turistlerin getireceği döviz için kaygılandığını ve halkını aşağılamayı göze aldığını 30 saniyelik reklamla cümle aleme duyurmasını eleştirdi.

Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın kendi ülkesinin insanlarının sağlığı yerine turistlerin getireceği döviz için kaygılandığını ve halkını aşağılamayı göze aldığını 30 saniyelik reklamla cümle aleme duyurmasını eleştirdi.

 

whatsapp-image-2021-05-18-at-07-50-40-1.jpeg

 

Bildirici'nin yazısı şöyle:

 

Ersoy'un turistik gezilerine katılan gazeteciler neredesiniz?
...
   Tam da gazeteciliğin devreye girmesi gereken noktadayız. “Keyfini çıkarın, ben aşı oldum” yazılı sarı maskelerle yapılan reklam fiyaskosu, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Go Turkey” hesabından silinince mesele de kapanmış sayılamaz.

     Bu ülkenin Kültür ve Turizm Bakanlığı, kendi ülkesinin insanlarının sağlığı yerine turistlerin getireceği döviz için kaygılandığını ve bunun için halkını aşağılamayı göze aldığını 30 saniyelik reklamla cümle aleme duyurdu. “Turistlerin gördüğü herkes aşı olacak” diyebilen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile aynı vizyonu sergiledi.

    Tepkiler gelince de Bakanlık, apar topar silip kaldırdı bu aşağılayıcı reklamı ama yetkililerden tek bir açıklama bile gelmedi. Öyle ya, madem yaptınız bir iş savunun, hata olduğunu anlayıp kaldırdıysanız da bu ülkenin insanlarından özür dileyin! Gazetecilerle sürekli konuşup, projelerini anlatmaktan geri durmayan Bakan Mehmet Nuri Ersoy da bu kez konuşmadığı gibi ona soran bir gazeteci de çıkmadı.

    Bu mesele benzer skandallarla hep olduğu gibi uyutulmaya terk edilirken dostum Murat Yetkin, sosyal medyadan bana pas attı:

   “Peki bu berbat fikrin kimden çıktığı, kimin onayladığı, bunun için kime ne kadar ödeme yapıldığı gibi soruların yanıtı nedir? Turizm Bakanı @MehmetNuriErsoy 'un davet ettiği gezilere hayran kalan meslektaşlar da merak eder mi @farukbildirici”

    Murat Yetkin, sonra bu sorulara “Reklam ajansına ödeme yapıldı mı? Ne kadar? Hesabını kim verecek? Maskeler yaptırıldı mı? Kime? Kaç adet? Ne kadar ödendi? Hesabını kim verecek?” sorularını ekledi.

    Ben de Murat Yetkin’e sosyal medya hesabımdan “En iyisi o gezilere katılan gazetecilerin bu konudaki yazılarını beklemek galiba” yanıtını verdim. Şu notu da ekledim:

    “Ama şunu söyleyeyim, o gezilerden birinde bir turistik işletme sahibi ETS Tur'u ETS'nin sahibi bakana şikayet etmişti de bu garipliği aralarında pek azı yazmıştı. O da üzeri örtük biçimde...”

    Bakana kendi şirketini şikayet

    Gerçekten o günlerde de dikkatimi çekmişti. Kültür ve Turizm Bakanı M. Nuri Ersoy, Kasım 2018’de bir grup gazeteciyi Kapadokya gezisine götürmüştü. Bu gezi sırasında bir kadın işletmeci, Bakan Ersoy’a, ETS Tur’u şikayet etmişti. Bakan Ersoy’un o şirketin sahibi olduğunu bilmiyordu! Bu olay, aslında bir bakanın aynı zamanda bir şirket sahibi olmasının yarattığı çelişkiyi yansıtıyordu.

     Geziye katılan gazetecilerin çoğu bunu yazmaya bile gerek görmemiş, bir tek Hürriyet yazarı Cengiz Semercioğlu yazısında bu olayı aktarmıştı:

     “Çarşıda hediyelik eşya dükkanı olan kadın, trafik ceza yazdığı için tur otobüslerinin gelmediğinden şikayet etti... “Mesela ETS Tur buraya gelmeyi kesti. Gelmesi için ne yapabiliriz?” deyince Bakan’la birlikte biz de kahkahayı patlattık...

     Kadın esnaf, ETS Tur’un Bakan’ın şirketi olduğundan habersiz bu soruyu sormuştu...

Bakan da trafiğin işini yaptığını, tur otobüslerine bir yer ayrılması için konuşacağını söyledi.

“ETS Tur’a da tekrar gelmelerini söylerim” deyince yine kahkahayı patlattık hep birlikte.”

   Bakar mısınız? Şirket ve devlet çıkarlarının içiçe geçtiğini gösteren böyle bir örnek önlerinde yaşanıyor, gazeteciler eleştirel bir tavır alıp Bakan Ersoy’a soru sormak, meseleyi deşmek yerine kahkahalarla gülüp geçiyorlar!

      Anlaşılan, turistik gezi atmosferine kaptırmışlardı kendilerini. Bakan Ersoy’un davetiyle Kapadokya’yı gezerken gazetecilik kimliğinden çok bakan ile birlikte gezen birer turiste dönüşmüşlerdi. Bakan Ersoy ile birlikte çektirdikleri fotoğraf da bu havayı yansıtıyordu.

    Gazetecilerin davetli gezilere gitmelerinin sakıncalarını daha önce defalarca yazmıştım. Gazeteci, davetle gidince kendisine sunulan resmi görüyor, farklı yönlerini araştırmıyor.

Devlet işlerinin şirket sahibi tarafından şirket mantığıyla yönetilmesine itiraz etmiyor.

     Ersoy’un Kapadokya gezisi de böyle. Onunla gezen gazetecilerin çoğu Ersoy’un bakanlık için iyi bir seçim olduğuna, devlet işlerinin o alandaki şirket sahibi tarafından şirket mantığıyla yönetilmesinin ne kadar iyi olduğuna ikna olmuşlar.

   Ersoy’un geniş vizyonu

   Bakan Ersoy’un yine 2018 yılında gazetecilerle birlikte çıktığı Güneydoğu gezisiyle ilgili yazı ve haberler de Kapadokya gezisindeki gibi turistik havadaydı. Özlem Gürses, Sözcü’deki yazısında geziyi şöyle anlatıyordu:

    “Bir grup gazeteci, son üç günü nefes nefese bir tempo ile Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'la Güneydoğu'da geçirdik. Diyarbakır'da Zerzevan Kalesi'ni, Mardin'de Dara Antik Kenti ile Ulu Cami'yi, Şanlıurfa'da Göbeklitepe'yi ve Halfeti Batık Şehir'i, Rumkale'yi, Gaziantep'te Zeugma Müzesi'ni ve Tahmis Kahvesi'ni 72 saate sığdırdık. Aralarda da fırsat buldukça Bakan'a sorularımı sordum.” Gürses’in, “Nasıl geldi bu bakanlık teklifi size? Bekliyor muydunuz?” sorusuna da Bakan Ersoy, şu yanıtı vermişti:

    “Doğrusu hiç beklemiyordum. Ben Sayın Cumhurbaşkanı ile sadece bir kez bir araya geldim. Şirketimizde yaptığımız vizyoner işleri duymuş, fikrimi almak için Beştepe'ye davet etti. Bir saat 15 dakika ikili toplantı yaptık. Sonrasında adımı bakanlar listesinde gördüm.”

     Ersoy’un Güneydoğu gezisine katılan Ertuğrul Özkök, Ş. Urfa’daki mozaik müzesi başta olmak üzere gezide gördüğü hemen her şeye hayran kalmıştı. Özkök’ün, gazetedeki köşesinde kullandığı gazetecilerin poşulu fotoğrafları da tam bir turistik gezi atmosferini yansıtıyordu.  Bundan rahatsız olan Fatih Altaylı, “Benim Sevgili Ertuğrul Özkök’ten bir şahsi ricam var.  Lütfen benim içinde olduğum fotoğrafları köşende veya sosyal medyanda kullanma, olur mu? Buna çok meraklı olsam benim de bir köşem var” diye tepki gösterdi.  

     Bakan Ersoy’un Mart 2020’de “Doğu Ekspresi” ile düzenlediği Kars gezisine katılan gazeteciler kalabalık bir gruptu. Trende Ersoy ile yapılan söyleşi gazetelerde geniş biçimde yer aldı; daha sonra gezi notları ve fotoğrafları da.  Verda Özer, Milliyet’teki yazısında “Bakan Ersoy, Türkiye’nin değerlerinin içeride yaşatılması, dünyada da duyulması için durmadan çalışıp çabalıyor” diyordu.

     Gazetecilerin, bakan Ersoy ile çıktıkları geziler, elbette yukarıda sıraladığım üç geziyle sınırlı değil. Ersoy, çok sayıda “turistik” geziye götürdü gazetecileri. Bu gezilerle ilgili yazıların çok büyük bölümünde de bakan övülüyordu. Ersoy’un kültür ve turizme bakışı ile projeleri hakkında eleştirel bir yaklaşım yoktu. Çoğunlukla turistik havadaydı yazılar.

    Eleştirirken övdüğünüz kadar cesur olun

     Murat Yetkin’in de dikkat çektiği gibi, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, sarı maskeli reklam fiyaskosu ortaya çıktığında gazetecilerin bu konunun üzerine gitmek gibi bir görevi vardı. En başta da Bakan Ersoy’un gezilerine katılan meslektaşlarımızın göreviydi bu.  Madem zamanında bu kadar övgüler düzdüler onun projelerine bari şimdi eleştirmekten sakınmamalılar.

      “Geniş vizyonu”nu övdükleri, “Kültür ve Turizm Bakanlığı’na en uygun isim olduğu”nu yazdıkları, bakanlığı şirket gibi yönetmesinin getireceği artılardan bahsettikleri Bakan Ersoy’un böyle bir reklamın hazırlanmasına nasıl bir mantıkla onay verdiğini, bu kez nasıl tökezlediğini sorgulamalılar. Bunun için reklam ajansına ne kadar ödeme yapıldığını, bu ödemenin hesabını kimin vereceğini, binlerce sarı maske hazırlanıp hazırlanmadığını ve bunların maliyetlerini de araştırmalılar.

   14 Mayıs’ta yaşanan bu fiyaskonun üzerinden dört gün geçti ama maalesef geziye katılan gazetecilerin çoğundan henüz böyle bir araştırma göremedim.  Bir geziye katılan Fatih Altaylı, “Bizde yapılan ise tam bir sömürge ülkesi mantığı. ‘Sahip ben aşılandım, benden korkmana gerek yok’ çağrısı” diye sert bir dille eleştirdi. Geziye katılan diğer gazetecilerin bırakın bu fiyaskonun maliyetini araştırmayı, henüz bir eleştiri bile yok.

     Reklamın onaylanma süreci, maliyeti ve diğer hazırlıklarla ilgili tek bilgi, görebildiğim kadarıyla Bakan Ersoy’un turistik gezilerine hiç katılmayan bir gazeteciden geldi. Mustafa Hoş, sosyal medya hesabından şunları yazdı:

    “Reklam sektöründeki arkadaşlarla konuştum. Bu rezil reklamı onların iddiasına göre alameti farika ajansı çekmiş. Sahibi Serdar Erener. Yapımcı şirket de Ya Da Film. Turizm Bakanlığı’nın birçok işini bunlar yapıyormuş. Bu rezalete de büyük bir meblağ ödenmiş.”

   Alametifarika’dan bu bilgiyi yalanlayan bir açıklama gelmediği gibi, sektör dergisi MediaCat’te de reklam ajansının Alametifarika Ajansı olduğu yazıldı. Demek doğru…

Şimdi kaldı, Serdar Erener’e ödenen miktarı bulmak ve diğer hazırlıkların maliyetine ulaşmak.

    Ey, Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy’un gezilerine katılan, ona övgüler düzen gazeteciler neredesiniz? Bakın reklam fiyaskosundan söz eden kalmadı, unutulup gidiyor. Hadi lütfen harekete geçin, en azından eleştirirken de övdüğünüz kadar cömert olun.