Yüksek risk grubundaki kişi sayısı artıyor! Bundan sonra ne olacak?

Yüksek risk grubundaki kişi sayısı artıyor! Bundan sonra ne olacak?

Koronavirüs salgını boyunca her dönem farklı veri sorunları ortaya çıktı. Kongrelerden, kalabalık cenaze, toplantı vb. manzaralardan etkilenen toplumun salgın yönetimine güvensizliği gittikçe artarken ne gibi önlemlerin alınacağı merak konusu oldu.

Salgının her döneminde farklı veri sorunları olduğunu gördük. Kongrelerden, kalabalık cenaze, toplantı vb. manzaralardan etkilenen toplumun salgın yönetimine güvensizliği derinleşmeye devam ediyor. Türk Tabipleri Birliği (TTB) Covid-19 İzleme Kurulu Üyesi ve Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz, BirGün’ün sorularını cevapladı.

Doç. Dr. Yavuz, hem salgınla geçen bir yılı değerlendirdi hem de bugünkü tabloyu. Doç. Dr. Yavuz, “Kalabalık kongre, cenaze ve toplantı manzaraları, toplumun salgın yönetimine güvensizliğini ve kaygılarını derinleştirdiğine” dikkat çekiyor. Covid-19 aşısı uygulananların oranının toplumun sadece yüzde 3’ünü oluşturduğunu belirten Yavuz, “Aşılamada daha çok yolumuz var” açıklamasında bulundu.

► Pandemiyle mücadelede geride kalan bir yılı nasıl değerlendirirsiniz?
Salgının seyri konusunda net bir değerlendirme yapamıyoruz. Çünkü “veriler” sorunlu. Belirsizliklerle dolu bir süreç yaşandı. Ağırlaşan sosyoekonomik sorunlara ve derinleşen eşitsizliklere yeterli düzeyde yanıt verilemedi. Salgının sınıfsal karakteri daha da belirgin hale geldi, yoksulluk ve eşitsizlik derinleşti. Sonbahardaki sert yükseliş ve sonrasında gelen mutasyon tehdidi bizi yeni bir riskli döneme soktu. Aşılamada işler söylendiği gibi gitmedi ve gitmiyor. Bu bir yıl içerisinde salgını tam anlamıyla sönümlendiremedik. Birçok başlıkta sorunlarla dolu bir salgın yönetimi dönemi geçirildi. Süreci “Pandeminin Düşürdüğü Maskeler COVID-19 Salgınının Muhasebesi” başlıkla kitapta yer verdiğimiz üç sözcükle şöyle tanımlayabiliriz: Belirsizlik, tükeniş ve fırtına.

► Peki, yeni normalleşme dönemini nasıl değerlendiriyorsunuz? İllerin kategoriye ayrılması doğru bir yöntem mi?
Bulaşıcılığı ve salgının yayılımını kontrol altına alabilmek için salgının yaygınlığına göre farklı düzeylerde toplumsal hareketlerin kısıtlanması gerekiyor.
TTB raporlarında salgının ikinci ayından itibaren izlenecek stratejinin önemi vurgulanmıştı ve üç önemli nokta ve ilkenin altı çizilmişti. Bu noktalar, pandeminin ülkeye yayılımını önlemek, yavaşlatmak veya sınırlamak, vaka ve ölüm sayısını azaltmak, ülkede altyapının sürdürülmesini sağlamak, ekonomiye ve toplumun işleyişine etkisini azaltmak olarak özetlenebilir.

Yapılan sınıflamaya göre ülke nüfusunun ancak yüzde 12'si düşük risk grubunda, yüzde 33’ü orta, yüzde 41’i yüksek, yüzde 14’ü de çok yüksek risk grubunda. Yani nüfusumuzun yarıdan fazlası yüksek ve çok yüksek risk grubundayken “normalleşiyoruz.”

► Dünya normalleşme adımlarını nasıl atıyor?
Salgının başından bu yana hangi önlem ne kadar etkili, önlemleri ne zaman alalım, kısıtlamaların kapsamı nasıl olsun ve nasıl gevşetelim sorularına yanıt aranıyor. Ülkeler de aşamalı açılma planları yapmaya ve bu planı bölgesel ve yerel düzeyden başlayarak uygulamaya çalışıyorlar. Gerek Avrupa’da gerekse de ABD’de belirli kriter üzerinden bu tür sınıflandırmaların oluşturulduğunu görüyoruz. Özellikle okulların açılması sürecinde toplumsal yayılım düzeyini belirlemek amacıyla bu tür sınıflandırmaların kullanıldığını gördük. Hem bu kriterler hem de uygulamalar ülkeden ülkeye değişkenlik gösteriyor. Bölgesel düzeyde, eyaletler, iller düzeyinde hatta ülkeler düzeyinde de kullanılabiliyor.
 
► Vaka sayıları nasıl düşürülebilir?
İller arasında geçişkenlik olduğu sürece hele hele mutant varyantların hızla yaygınlaştığı bir dönemde vaka sayılarının azalması zor görünüyor. Açılma süreci olmasaydı da mutant varyantlar nedeniyle bir artış eğilimi vardı, açılma bu artış eğilimini daha yüksek bir aşamaya taşıyabilir. Bu aşamada özellikle mutant varyantların yayılımı düşünülerek test stratejisini gözden geçirerek, aşılama çalışmalarını yoğunlaştırmak, izolasyon ve temaslı takibini etkinleştirmek, ev dışı izolasyon olanakları sağlamak ve yaygınlaştırmak, mutant varyantların aşı üzerindeki etkilerini belirlemek, izolasyon, karantina ve temaslı takiplerini sürdürmek, ekonomik ve sosyal destekleri artırmak ve toplumsal uyumu iyileştirmek gerekiyor. Ancak kongrelerden ve kalabalık cenaze toplantı vb. manzaralardan etkilenen toplumun yorgunluğu ve salgın yönetimine güvensizliği, kaygıları derinleşiyor.

► Vaka sayısı hızla artarken test sayıları düşüyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Toplam vakaların açıklanmaya başlandığı 25 Kasım’da 28 bin vaka tespit edilmişti ve 164 bin test yapılmıştı. Aralık ayının ortasından sonra bazı günlerde test sayıları 200 bini üstüne çıkmıştı, ancak Ocak ayının sonuna doğru test sayıları azalmaya başladı. Örneğin 27 Ocak-2 Şubat hastası günlük ortalama 154 bine düştü günlük ortalama, vaka sayısı da 6 bine indi. Ancak bu haftadan sonra test sayı ortalamaları azalmaya devam ederken ortalama vaka sayısı artmaya başladı. Son olarak 24 Şubat-2 Mart haftasında günlük test ortalaması 122 bin civarında ortalama vaka sayısı ise 9 bin 669 oldu. Test sayısının azalmasına ilişkin nedenleri testlerin ayrıntıları açıklanmadığı için tam olarak bilmiyoruz.

Zorlu bir dönem bizi bekliyor
► Aşılama hızına dair ne söylersiniz?
Ocak ayının ortasında aşılamaya başladık. Tek doz aşı yapılan kişi sayısı açısından kötü durumda değiliz ancak aşı teminindeki gecikme daha iyi olabilecekken yavaş ilerlememize neden oluyor. Bu arada dünya genelinde de bir aşı sorunu olduğunu unutmamak gerekiyor. Aşı üretiminin ve aşı üretimi konusunda altyapı ve teknolojinin hayati önemde olduğunu, kapattığımız köklü enstitünün yerini dolduramadığımızı bir kez daha görmüş olduk. Toplumun iki doz aşısını tamamlayabildiğimiz kesimi yüzde 3 civarında, daha çok yolumuz var. Varyant mutantların aşı etkisini nasıl değiştireceği de henüz netleşen bir manzara oluşturmuyor. Zorlu bir dönem olacak.

► Sinovac aşısına ilişkin görüşünüz ne? Aşılamayı tek bir aşı üzerinden yürütmek doğru mu?
Etkili ve güvenli olduğu kanıtlanan her aşıya gereksinimimiz var. Bu nedenle de aşıyı hangi şirketin ürettiğinden bağımsız olarak aşının etkili ve güvenli olması önemli. Ülkemizde kullanılan inaktif aşının farklı ülkelerde yapılan faz çalışmalarında farklı sonuçlar açıklandı. Bu aşının faz-3 çalışma sonuçları da henüz bir bilimsel dergide yayımlanmadı. Bu yayın yapıldığında aşı ile ilgili bilimsel verileri daha net olarak göreceğiz. Ancak yapılan açıklamalarda aşının ölümleri ve ağır hastalanmayı önlemedeki başarısı önemli bir avantaj. Koruyuculuğu konusunda farklı rakamlar açıklandı, bu da ülkelerde yürütülen çalışmaların farklılıklarından kaynaklanıyor olabilir. Etkili ve güvenli olduğu kanıtlanan farklı aşıların da uygulanması birçok açıdan yararlı olacaktır.